pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

MEHMET AKİF ERSOY

MEHMET AKİF ERSOY…27 Aralık günü, “Kahraman Ordumuza” ithaf edilmiş İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 79. yıldönümü. 20 Aralık 1873 yılında yalan dünyaya teşrif eden Akif; 1936 yılının yine bir Aralık ayının 27. gününde bâki âleme göçmüştür.Mehmet Akif hakkında epey yazılıp çizilen var. Fakat elbette yeterli değil. Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yapılan “gezi” isyanıyla ilgili bile yüzlerce kitap yazılmış, onlarca belgesel çekilmişken AKİF hakkında neşredilenler elbette yetersizdir ve bu durum biz Müslümanların ataletinin tezahürüdür. Biz bu işi iyi yapamıyoruz. Fakat hiç değilse yeni nesillerimize Akif’i tanıtabilirsek belki onlar bizim yapamadıklarımızı yapabilirler. Akif’i tanımadan tanıtmak, anlamadan anlatmak nasıl olacak sorusu elbette anlamlıdır. Fakat bir yerlerden başlamak lazım. İşte o başlayanlardan biri Aziz ERDOĞAN. “Abide Şahsiyet Mehmet Akif” adlı biyografik romanıyla Akif’i anlama ve anlatma gayretinde. Kendisi, Akif’in umut felsefesini şu dizelerle temellendirdiğini belirtir:Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.? Yine; Murat Kaya’nın “Alkışı Sevmeyen Şair” adlı kitabı, çocuklarımıza Akif’i tanıtmaya bir başlangıç olabilir. Kitapta;Akif’in kişiliğine, en çok üç şey tesir etmiştir: içinde beş vakit namazın kılındığı ve KURAN sesiyle dolan ev, ilimle buluştuğu mektep ve mahallesi deniliyor. Mehmet Akif, altı ay gibi kısa bir sürede KURAN’I KERİM’i ezberlemişti. Akif’in evi ile okulu arasındaki mesafe 17 km’dir. AKİF, Halkalıdaki okuluna yaya olarak giderdi. Yani, çocuk başına her gün 34 km okul yolu yürüyordu. Ama bu çocuk, okulunu birincilikle bitirdi. Çünkü; her gün 16 saat çalışıyordu. Sadece derslerde mi, koşuda, yüzmede, ağırlık atma yarışmalarında hep birinci olurdu. Bazen Boğaz’ı yüzerek geçerdi. Sadece sporda mı, hayır. Haksızlık karşısında asla susmadı. Bir arkadaşı haksız yere işten çıkarılınca kendisi de istifa etmiştir. Şimdi AKİF, büyük şair olmasında kim olsun.O büyük şair ki; İstiklal Marşı’nı “SAFAHAT’a almıyor. Kahraman İslam ordusuna ithaf ettiği İstiklal Marşı için: O şiiri ben değil, kahraman Mehmetçikler ve Türk Milleti yazmıştır, diyor.Kırk bir mısraın her biri, bize ne olduğumuzu ne olmamız gerektiğini, ekmel bir ifadeyle hatırlatıyor. Her hafta başında ve her hafta sonunda; manasını bozan, anlaşılmaz bir hale sokan bir söyleşiyle terennüm etmek için değil; garbın âfâkındaki çelik zırhlı duvarlara karşı iman dolu göğüslerimizle mücadele edebileceğimizi bildirdiği için…Şüheda kanıyla sulanmış vatan toprağının, kefere çizmesiyle çiğnendiği günler sonrası, 48 saatte yazılan hürriyet meşalesi marşımız; milletimizin hüviyet cüzdanı niteliğindedir.12 Mart 1921’den beri bir milli marşımız var: İstiklal Marşı. Hatta İslami bir metin içeriğine sahip olan, bazılarına göre de bir şeriat metni olan bu marşımızın o günlerde kabul edilmiş olması bile çok ilginç…Birinciye verilecek ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmaya karar veren Akif’in sırtında paltosunun bile olmamasına ne demeli…  Başkasının paltosuyla meclise giden bu vekil,  günümüz materyalist insanı için ne ifade ediyor acaba… Ya, şiirini yazabilmek için sadece iki yaprak kağıdının olması. Bir yaprağa şiirin temiz kopyasını çekeceği için tek yaprak yetmemiş; şiirin bir bölümünü duvara yazmıştır.  Yeniden “İstiklal Mücadele’sinin dillendirildiği bu günlerde, Akif’in diliyle, biz daha şimdiden söyleyelim: “ ALLAH, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!.”“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!” diye bitirmek isterdim. Lakin yurdumda onca yıldır yaşananlara bakınca, o alçakların yurdumun içinde mi, dışında mı olduğu konusu bana eskimez bir tartışmayı hatırlattı: Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan…  
Ekleme Tarihi: 17 Ocak 2016 - Pazar

MEHMET AKİF ERSOY

MEHMET AKİF ERSOY…

27 Aralık günü, “Kahraman Ordumuza” ithaf edilmiş İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 79. yıldönümü. 20 Aralık 1873 yılında yalan dünyaya teşrif eden Akif; 1936 yılının yine bir Aralık ayının 27. gününde bâki âleme göçmüştür.

Mehmet Akif hakkında epey yazılıp çizilen var. Fakat elbette yeterli değil. Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yapılan “gezi” isyanıyla ilgili bile yüzlerce kitap yazılmış, onlarca belgesel çekilmişken AKİF hakkında neşredilenler elbette yetersizdir ve bu durum biz Müslümanların ataletinin tezahürüdür. Biz bu işi iyi yapamıyoruz. Fakat hiç değilse yeni nesillerimize Akif’i tanıtabilirsek belki onlar bizim yapamadıklarımızı yapabilirler. Akif’i tanımadan tanıtmak, anlamadan anlatmak nasıl olacak sorusu elbette anlamlıdır. Fakat bir yerlerden başlamak lazım. İşte o başlayanlardan biri Aziz ERDOĞAN. “Abide Şahsiyet Mehmet Akif” adlı biyografik romanıyla Akif’i anlama ve anlatma gayretinde. Kendisi, Akif’in umut felsefesini şu dizelerle temellendirdiğini belirtir:

Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.?

 

Yine; Murat Kaya’nın “Alkışı Sevmeyen Şair” adlı kitabı, çocuklarımıza Akif’i tanıtmaya bir başlangıç olabilir. Kitapta;

Akif’in kişiliğine, en çok üç şey tesir etmiştir: içinde beş vakit namazın kılındığı ve KURAN sesiyle dolan ev, ilimle buluştuğu mektep ve mahallesi deniliyor. Mehmet Akif, altı ay gibi kısa bir sürede KURAN’I KERİM’i ezberlemişti. Akif’in evi ile okulu arasındaki mesafe 17 km’dir. AKİF, Halkalıdaki okuluna yaya olarak giderdi. Yani, çocuk başına her gün 34 km okul yolu yürüyordu. Ama bu çocuk, okulunu birincilikle bitirdi. Çünkü; her gün 16 saat çalışıyordu. Sadece derslerde mi, koşuda, yüzmede, ağırlık atma yarışmalarında hep birinci olurdu. Bazen Boğaz’ı yüzerek geçerdi. Sadece sporda mı, hayır. Haksızlık karşısında asla susmadı. Bir arkadaşı haksız yere işten çıkarılınca kendisi de istifa etmiştir. Şimdi AKİF, büyük şair olmasında kim olsun.

O büyük şair ki; İstiklal Marşı’nı “SAFAHAT’a almıyor. Kahraman İslam ordusuna ithaf ettiği İstiklal Marşı için: O şiiri ben değil, kahraman Mehmetçikler ve Türk Milleti yazmıştır, diyor.

Kırk bir mısraın her biri, bize ne olduğumuzu ne olmamız gerektiğini, ekmel bir ifadeyle hatırlatıyor. Her hafta başında ve her hafta sonunda; manasını bozan, anlaşılmaz bir hale sokan bir söyleşiyle terennüm etmek için değil; garbın âfâkındaki çelik zırhlı duvarlara karşı iman dolu göğüslerimizle mücadele edebileceğimizi bildirdiği için…

Şüheda kanıyla sulanmış vatan toprağının, kefere çizmesiyle çiğnendiği günler sonrası, 48 saatte yazılan hürriyet meşalesi marşımız; milletimizin hüviyet cüzdanı niteliğindedir.

12 Mart 1921’den beri bir milli marşımız var: İstiklal Marşı. Hatta İslami bir metin içeriğine sahip olan, bazılarına göre de bir şeriat metni olan bu marşımızın o günlerde kabul edilmiş olması bile çok ilginç…

Birinciye verilecek ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmaya karar veren Akif’in sırtında paltosunun bile olmamasına ne demeli…  Başkasının paltosuyla meclise giden bu vekil,  günümüz materyalist insanı için ne ifade ediyor acaba… Ya, şiirini yazabilmek için sadece iki yaprak kağıdının olması. Bir yaprağa şiirin temiz kopyasını çekeceği için tek yaprak yetmemiş; şiirin bir bölümünü duvara yazmıştır. 

Yeniden “İstiklal Mücadele’sinin dillendirildiği bu günlerde, Akif’in diliyle, biz daha şimdiden söyleyelim:

 “ ALLAH, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!.”

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!” diye bitirmek isterdim. Lakin yurdumda onca yıldır yaşananlara bakınca, o alçakların yurdumun içinde mi, dışında mı olduğu konusu bana eskimez bir tartışmayı hatırlattı: Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan…

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.