pendik escort bayan
ak
İsmail Hakkı ACAR‏
Köşe Yazarı
İsmail Hakkı ACAR‏
 

OKULLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI

Basılı bilgi kaynaklarına, sayıları hızla artan elektronik kaynakların eklendiği, bilginin her üç yılda ikiye katlandığı bir çağda yaşamaktayız. Geçmişte bilgili insan, her şeyi bilen ya da başkalarının ürettiği bilgileri beyninde toplayan kişiydi. Bu gün bilgili insan; bilginin farkında olan, bu bilgiye ulaşmanın yollarını bilen, ulaştığı bilgiyi anlamlandırarak öğrenen, öğrenmiş olduğu bilgilerden yeni bilgiler üretebilen ve ürettiği bilgileri sorun çözmede kullanabilen kişi olarak kabul edilmektedir. Bilginin öğrenme şekli, kullanma yolları ve ondan yararlanma biçimi değiştiğine göre bilginin büyük ölçüde edinildiği okulların da yeniden yapılandırılması gerektiğine inanıyorum.           En iyi okul, bir üst öğretime çok öğrenci gönderen okul değildir. En iyi öğretmen de bu okuldaki öğretmen değildir. Günümüzde sadece öğretim yapılmakta eğitim ise bir kenara bırakılmış durumdadır. Bu yüzdendir ki toplumda hiç kimse durumdan memnun değil ve geleceğin iyi olmayacağını tahmin etmektedir. Çünkü bütün çocuklara üniversite bitittirmek için herkes çabada… Ortalık yüzbilerce üniversite mezunu gençle dolu… Halbuki zenaatkar çırak bulamamakta, bazı el sanatları bitip tükenmek durumundadır.          Yılların tecrübesini kazandıktan sonra emekli olup köşesine çekilmiş, hiçbir Milli Eğitim yetkilisi arayıp sormamış binlerce emekli öğretmen bu duruma en çok üzülenlerdir. Halbuki hiçbir karşılık beklemeden kazanımlarını paylaşmak onların en büyük emelidir.         “Ben” demenin ne kadar ayıp olduğunu bilmeme rağmen örnek olsun diye kendimi anlatacağım. İlköğretmen okulu mezunu olduktan sonra bir süre sınıf öğretmenliği yaptım. Daha sonra Necati Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirip Türkçe öğretmeni olarak Türk Millî eğitimine 30 yıl hizmet ettim. Bu süre içerisinde İlkokul, ortaokul, lise, meslek liseleri ve Meslek Yüksek Okulunda görev yaptım. Bu okullarda uzun süre müdür ve müdür yardımcısı olarak görev aldım. Ayrıca da 8 yıl İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü yaptım. Bunun yanında yurt dışında da öğretmenlik yaptım. Böylece hem her tür okulda çalıştım hem de köyde, kasabada, ilçede, ilde ve yurt dışında olmak üzere pek çok yerde görev aldım. Emekli olduktan sonra özel lisede ve dersanede de çalışarak kariyerime özel sektörü de eklemiş oldum. Sonrasında ben de diğer arkadaşlarım gibi, tecrübelerimden yararlanmak isteyen birileri çıkar umuduyla çok bekledim ve hala da beklemekteyim. Sonunda, yetkililerce önem verilmese de, okulların yeniden yapılandırılması konusunda düşüncelerimi yazma kararı aldım. 1-      Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bir kısmı birkaç yıl fizikî yapıya ayrılarak okulların çift öğretimden kurtarılması gerekmektedir. Bunun yanında her okulun birkaç salondan oluşan spor salonları ve resim ile müzik atölyeleri bulunmak zorundadır. 2-      Fizikî yapı sağlandıktan sonra sabah 8.00 başlayan dersler 13.00 te bitirilmeli ve öğleden sonra da Beden Eğitimi, Resim, Müzik dersleriyle diğer dersler için öğretmen-öğrenci birlikteliği sağlanmalıdır. Okulda Beden Eğitiminin her branşında (futbol- basketbol- voleybol vb.) öğretmen bulundurulmalı Resim ve Müzik dersleri gereği kadar guruba ayrılarak çocukların hem oyun ihtiyacı karşılanmalı hem de eğitim-öğretim yapmaları sağlanmalıdır. Ayrıca diğer derslerden de öğrenci ve öğretmenin boş zamanlarında ders tekrarı ya da öğretmenin daveti ile bazı öğrenciler birebir veya guruplar halinde çalıştırılmalıdır. 3-      Öğretmenlerin ek göstergesi 3600 yapılıp maaşlarının artırılmasının ardından, öğretmenlerin okulda tam gün mesai yapmaları yani mesai saatleri süresince okulda bulunmaları sağlanmalıdır. Öğretmenler odasında dedikodu yapma yerine her öğretmenin üniversitelerde olduğu gibi bir odası bulunmalı ve öğrencileriyle orada ders yapmalıdırlar. Ya da her öğretmen kendi sınıfında ders yapmalıdır. Bu öğretmenlerden öğrenciler randevu alarak çalışabilecekleri gibi öğretmenler de bazı öğrencileri boş zamanlarında çağırarak derste anlattığı konuyu tekrar etmelidirler. Bu yapılabildiği takdirde dersanelere ihtiyaç kalmayacak ve otomatik olarak kapanmış olacaklardır. Yoksa “dersaneleri kapattım oldu, bitti” demekle olmamaktadır. Çocuğun ek bilgiye ihtiyacı olduğu sürece dersane ihtiyacı da devam edecek ve bunun için öğrenci ve veliler çareler aramak durumunda kalacaklardır. 4-      Okullarda haftalık ders saat sayısı kesinlikle 30’ u geçmemeli ve ayrıca, meslek liseleri hariç her tür seviyedeki okulda günlük ders saati sayısı en fazla 6 ders saati olmalıdır. Beden Eğitimi, Resim ve Müzik dersleri öğleden sonraları yapılmalı ayrıca Meslek liselerinde atölye dersleri de öğleden sonra yapılmalıdır. 5-      Öğretmenin mesai saatleri içerisinde devamlı okulda bulunması hem öğrencinin eğitim-öğretimiyle daha çok ilgilenmesini ve hem de okula gelen velilerle iletişim kurmasını sağlayacaktır. Bugün, öğretmenle çocuğu hakkında görüşmeye gelen veli, o saatlerde öğretmenin dersi olmaması sebebiyle görüşme yapamamaktadır. 6-      Öğrencinin öğleden sonraki etkinlik ve çalışmaları onun geleceğine de yön vermiş olacaktır. Günümüzde gerek sporcular gerekse ressam ve müzisyenler tesadüfen ortaya çıkabilmektedirler. Halbuki iyi donatılmış bir okulun spor salonunda ya da resim, müzik atölyelerinde eğitim alan bir genç kendisini yetenek gerektiren fakültelere yönlendirmiş olacaktır. 7-      Stajyer öğretmenler en az bir yıl derslere müstakil olarak girmemeli, rehber öğretmeniyle beraber girmeli ayrıca branşı ne olursa olsun diğer öğretmenlerle de birlikte girerek kendisini yetiştirmelidir. Öğretmen yetiştirme konusunda, mesleğinde başarılı olmuş emekli öğretmenlerden de yararlanılmalıdır. Ek göstergenin 3600 olması Türk Millî Eğitimini, meslekten usanmış, yorulmuş ve 65 yaşın dolmasını sabırsızlıkla bekleyen ve sisteme uyum sağlamakta zorlanan belli bir yaşın üstündeki öğretmenlerin emekli olmalarını sağlayacak, böylece genç ve dinamik öğretmenlerle sistem daha verimli bir şekilde işletilmiş olacaktır. 8-      Öğretmen yetiştirme işi yeniden Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Yüksek Öğretmen Okullarına verilmelidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda öğretmenlik için olmazsa olmaz üç temel özellik sayılmıştır. Bunlar: a) Genel Kültür  b)Alan Bilgisi  c)Pedagojik formasyon. Ancak, biz bugün bunlara bazı özellikler daha eklemek zorundayız. Öğretmende, öğretmene yakışır davranış özellikleri bulunmalı, veli ve öğrencilerle iyi ilişkiler kurabilmesi öğretilmeli, çağın teknolojik bilgilerine sahip olmalı nve içinde yaşadığı toplumun kültürünü iyi bilmesi gerekmektedir. Bilim adamı yetiştiren üniversitelerde iyi bir zenaatkar olması beklenen öğretmenin yetiştirilmesi sağlanamamaktadır.                      Saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2016 - Salı

OKULLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI

Basılı bilgi kaynaklarına, sayıları hızla artan elektronik kaynakların eklendiği, bilginin her üç yılda ikiye katlandığı bir çağda yaşamaktayız. Geçmişte bilgili insan, her şeyi bilen ya da başkalarının ürettiği bilgileri beyninde toplayan kişiydi. Bu gün bilgili insan; bilginin farkında olan, bu bilgiye ulaşmanın yollarını bilen, ulaştığı bilgiyi anlamlandırarak öğrenen, öğrenmiş olduğu bilgilerden yeni bilgiler üretebilen ve ürettiği bilgileri sorun çözmede kullanabilen kişi olarak kabul edilmektedir. Bilginin öğrenme şekli, kullanma yolları ve ondan yararlanma biçimi değiştiğine göre bilginin büyük ölçüde edinildiği okulların da yeniden yapılandırılması gerektiğine inanıyorum.

 

          En iyi okul, bir üst öğretime çok öğrenci gönderen okul değildir. En iyi öğretmen de bu okuldaki öğretmen değildir. Günümüzde sadece öğretim yapılmakta eğitim ise bir kenara bırakılmış durumdadır. Bu yüzdendir ki toplumda hiç kimse durumdan memnun değil ve geleceğin iyi olmayacağını tahmin etmektedir. Çünkü bütün çocuklara üniversite bitittirmek için herkes çabada… Ortalık yüzbilerce üniversite mezunu gençle dolu… Halbuki zenaatkar çırak bulamamakta, bazı el sanatları bitip tükenmek durumundadır.

 

 

        Yılların tecrübesini kazandıktan sonra emekli olup köşesine çekilmiş, hiçbir Milli Eğitim yetkilisi arayıp sormamış binlerce emekli öğretmen bu duruma en çok üzülenlerdir. Halbuki hiçbir karşılık beklemeden kazanımlarını paylaşmak onların en büyük emelidir.

 

        “Ben” demenin ne kadar ayıp olduğunu bilmeme rağmen örnek olsun diye kendimi anlatacağım. İlköğretmen okulu mezunu olduktan sonra bir süre sınıf öğretmenliği yaptım. Daha sonra Necati Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirip Türkçe öğretmeni olarak Türk Millî eğitimine 30 yıl hizmet ettim. Bu süre içerisinde İlkokul, ortaokul, lise, meslek liseleri ve Meslek Yüksek Okulunda görev yaptım. Bu okullarda uzun süre müdür ve müdür yardımcısı olarak görev aldım. Ayrıca da 8 yıl İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü yaptım. Bunun yanında yurt dışında da öğretmenlik yaptım. Böylece hem her tür okulda çalıştım hem de köyde, kasabada, ilçede, ilde ve yurt dışında olmak üzere pek çok yerde görev aldım. Emekli olduktan sonra özel lisede ve dersanede de çalışarak kariyerime özel sektörü de eklemiş oldum. Sonrasında ben de diğer arkadaşlarım gibi, tecrübelerimden yararlanmak isteyen birileri çıkar umuduyla çok bekledim ve hala da beklemekteyim. Sonunda, yetkililerce önem verilmese de, okulların yeniden yapılandırılması konusunda düşüncelerimi yazma kararı aldım.

 

1-      Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bir kısmı birkaç yıl fizikî yapıya ayrılarak okulların çift öğretimden kurtarılması gerekmektedir. Bunun yanında her okulun birkaç salondan oluşan spor salonları ve resim ile müzik atölyeleri bulunmak zorundadır.

 

2-      Fizikî yapı sağlandıktan sonra sabah 8.00 başlayan dersler 13.00 te bitirilmeli ve öğleden sonra da Beden Eğitimi, Resim, Müzik dersleriyle diğer dersler için öğretmen-öğrenci birlikteliği sağlanmalıdır. Okulda Beden Eğitiminin her branşında (futbol- basketbol- voleybol vb.) öğretmen bulundurulmalı Resim ve Müzik dersleri gereği kadar guruba ayrılarak çocukların hem oyun ihtiyacı karşılanmalı hem de eğitim-öğretim yapmaları sağlanmalıdır. Ayrıca diğer derslerden de öğrenci ve öğretmenin boş zamanlarında ders tekrarı ya da öğretmenin daveti ile bazı öğrenciler birebir veya guruplar halinde çalıştırılmalıdır.

 

3-      Öğretmenlerin ek göstergesi 3600 yapılıp maaşlarının artırılmasının ardından, öğretmenlerin okulda tam gün mesai yapmaları yani mesai saatleri süresince okulda bulunmaları sağlanmalıdır. Öğretmenler odasında dedikodu yapma yerine her öğretmenin üniversitelerde olduğu gibi bir odası bulunmalı ve öğrencileriyle orada ders yapmalıdırlar. Ya da her öğretmen kendi sınıfında ders yapmalıdır. Bu öğretmenlerden öğrenciler randevu alarak çalışabilecekleri gibi öğretmenler de bazı öğrencileri boş zamanlarında çağırarak derste anlattığı konuyu tekrar etmelidirler. Bu yapılabildiği takdirde dersanelere ihtiyaç kalmayacak ve otomatik olarak kapanmış olacaklardır. Yoksa “dersaneleri kapattım oldu, bitti” demekle olmamaktadır. Çocuğun ek bilgiye ihtiyacı olduğu sürece dersane ihtiyacı da devam edecek ve bunun için öğrenci ve veliler çareler aramak durumunda kalacaklardır.

 

4-      Okullarda haftalık ders saat sayısı kesinlikle 30’ u geçmemeli ve ayrıca, meslek liseleri hariç her tür seviyedeki okulda günlük ders saati sayısı en fazla 6 ders saati olmalıdır. Beden Eğitimi, Resim ve Müzik dersleri öğleden sonraları yapılmalı ayrıca Meslek liselerinde atölye dersleri de öğleden sonra yapılmalıdır.

 

5-      Öğretmenin mesai saatleri içerisinde devamlı okulda bulunması hem öğrencinin eğitim-öğretimiyle daha çok ilgilenmesini ve hem de okula gelen velilerle iletişim kurmasını sağlayacaktır. Bugün, öğretmenle çocuğu hakkında görüşmeye gelen veli, o saatlerde öğretmenin dersi olmaması sebebiyle görüşme yapamamaktadır.

 

6-      Öğrencinin öğleden sonraki etkinlik ve çalışmaları onun geleceğine de yön vermiş olacaktır. Günümüzde gerek sporcular gerekse ressam ve müzisyenler tesadüfen ortaya çıkabilmektedirler. Halbuki iyi donatılmış bir okulun spor salonunda ya da resim, müzik atölyelerinde eğitim alan bir genç kendisini yetenek gerektiren fakültelere yönlendirmiş olacaktır.

 

7-      Stajyer öğretmenler en az bir yıl derslere müstakil olarak girmemeli, rehber öğretmeniyle beraber girmeli ayrıca branşı ne olursa olsun diğer öğretmenlerle de birlikte girerek kendisini yetiştirmelidir. Öğretmen yetiştirme konusunda, mesleğinde başarılı olmuş emekli öğretmenlerden de yararlanılmalıdır. Ek göstergenin 3600 olması Türk Millî Eğitimini, meslekten usanmış, yorulmuş ve 65 yaşın dolmasını sabırsızlıkla bekleyen ve sisteme uyum sağlamakta zorlanan belli bir yaşın üstündeki öğretmenlerin emekli olmalarını sağlayacak, böylece genç ve dinamik öğretmenlerle sistem daha verimli bir şekilde işletilmiş olacaktır.

 

8-      Öğretmen yetiştirme işi yeniden Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Yüksek Öğretmen Okullarına verilmelidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda öğretmenlik için olmazsa olmaz üç temel özellik sayılmıştır. Bunlar: a) Genel Kültür  b)Alan Bilgisi  c)Pedagojik formasyon. Ancak, biz bugün bunlara bazı özellikler daha eklemek zorundayız. Öğretmende, öğretmene yakışır davranış özellikleri bulunmalı, veli ve öğrencilerle iyi ilişkiler kurabilmesi öğretilmeli, çağın teknolojik bilgilerine sahip olmalı nve içinde yaşadığı toplumun kültürünü iyi bilmesi gerekmektedir. Bilim adamı yetiştiren üniversitelerde iyi bir zenaatkar olması beklenen öğretmenin yetiştirilmesi sağlanamamaktadır.

 

                     Saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.