pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

TÜRDEF:Bu seçimle bir şeyler yapılmalı, aksiyona geçilmeli.

Bugün 17 Aralık. Gazze’de 72 gündür soykırım işleniyor. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden çocuk sayısı 9 bini buldu. Birleşmiş Milletler’in bir hükmü kalmadı. İsrail ve Amerika Gazze’ye ölüm yağdırırken tüm insanlığı, halkları ve devletleri de esir aldı. Tam da bu günlerde, insanlık için çok önemli olduğunu düşündüğüm bir kitap yayınlandı. Çok iddialı bir cümle kurduğumun farkındayım. Yazarı Mustafa Merter Hocamız da tevazuundan “abarttığımı” düşünecektir. Lakin bana hak vereceğinizden eminim. LGBT ideolojisi ve toplumsal cinsiyet eşitliği dayatmasının Batı’daki sebeplerini ve sonuçlarını çok iyi bilen bir psikiyatrist olarak Türkiye’nin de sokulmak istendiği dönülmez yolun önüne geçme iradesini gösteren ve argümanlarıyla bizleri de cesaretlendiren Mustafa Merter, “Hekaton’la Son Tango” isimli kitabını yayınladı.   Ketebe Yayınları’nın Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan aylar önce arayıp, “Bir kitap hazırlıyoruz. Çok ses getirecek ve yeni kitapların yazılmasının öncüsü olacak” dediğinde ben de iddialı bulmuştum. Kitap elime geçti, hemen okudum ve LGBT ideolojisinin Türkiye’de kök salmaması için yazılar yazan ve konuşmalar yapan biri olarak, karşı karşıya kaldığımız küresel projenin bu kadar sistematik olduğunu bilmediğimi anladım. Modern dünya insanını esaret altına alan ve insanı insandan uzaklaştırırken, ahlâkı da ortadan kaldıran yaşam biçimlerini dayatanların, böylesine uzun vadeli, sonuç odaklı planlarla hareket ettiklerini düşünmemiştim. Mustafa Merter’den aktarımlar yapmadan önce şu notu da düşeyim: ‘Hekaton’la Son Tango’yu annelerin, babaların ve bilhassa da evlatlarımızın hayatlarını şekillendiren öğretmenlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Gelelim kitapla ilgili bana göre en can alıcı noktaya. Eşcinselliğin bir yaşam biçimi olarak dayatılmasının arkasında da bugün Gazze’ye ölüm yağdıran ve tüm dünyanın gözleri önünde soykırım işlenmesini destekleyip, teşvik eden Siyonist düşünce varmış.   Mustafa Merter kitabında bu teolojik altyapıyı perde perde anlatıyor. Merter, 1966’da Amerika’da öğretmenler üzerinden yürütülen ‘Değerleri Yeniden Belirleme’ eğitim projesinin devreye sokulduğunu ve kaleme alınan ‘Öğretmenler ve Öğrenciler İçin Pratik Düşünceler’ isimli kitap aracılığıyla ‘kadim terbiye sistemi’nin çökertilerek ilk cephenin oluşturulduğuna dikkat çekiyor. Bahsi geçen ve 1970’lerde 500 binden fazla basılan eğitim kitabında öncelikle “mutlak değerlerin olmadığı” fikri üzerinden hareket edilmiş ve Merril Harmin’in şu yedi maddesi üzerinden genç kuşaklar hedeflenmiş: 1- Seçim, özgür olmalı.   2- Seçim, farklı alternatifler üzerinden gitmeli. 3- Her alternatifin neticelerinin ne olabileceği üzerine derin bir şekilde düşünülmeli. 4- Seçim, sevgiyle korunmalı; onunla mutluluk yaşanmalı. 5- Seçim, utanmadan herkese açıklanabilmeli. 6- Bu seçimle bir şeyler yapılmalı, aksiyona geçilmeli. 7- Seçim, hayatın farklı durumlarında tekrarlanmalı. Sınırsız özgürlük, alternatif yaşam biçimleri bulmak, tercihlerin sevgiyle kutsanması, asla utanılmaması, seçimlerin propagandasının yapılması ve hayatın her anında tekrarlanmasını salık veren bu eğitim modeli, eşcinselliğin küresel çapta teşvik edilmesinin uzun soluklu bir plan olduğunun da delili aynı zamanda. Mustafa Merter, ikinci cephenin, “kadın hakları derken ‘erkek kadın’ yaratma projesi” olduğunu ve bununla beraber dördünce cephede baba otoritesinin çökertilmesine dikkat çekerek, “ABD başta olmak üzere Batı toplumlarında görülen sokaklardaki rezalet, evsizlik ve şiddet, baba otoritesinin kalkmasındandır” diyor.   Merter, burada kullanılan stratejiyi anlamak için tarihte biraz geriye gidiyor ve karşımıza Siyonizm’in Batı’yı esir aldığı teorilerin üretildiği Frankfurt Okulu’nu çıkartıyor. Hitler, Almanya’da iktidara geldikten sonra kapanan Frankfurt Okulu’nun ABD’ye taşındıktan sonra kapitalizm eleştirisinin yerini genel bir Batı medeniyeti tenkidi inşa eder. Çoğunluğu Holokost travması yaşayan Musevilerden oluşan bu ekol, bilimsellik adı altında politik propaganda yapmaya başlar. Mustafa Merter, Frankfurt Okulu entelektüellerinin psikolojik alt yapılarını analiz ederken, bugün şahitlik ettiğimiz Gazze soykırımının dayandığı ideolojik saplantıyı da teşhis ediyor: “Çoğu aile fertlerini, akrabalarını Holokost esnasında Alman toplama kamplarında kaybetmiş ağır travma geçirmiş insanlardır. İşte bu nedenle ‘Never Again!’ (Bir Daha Asla) mantığı ile hem yapılan haksızlıkların intikamı alınmaya çalışılır hem de toplumun dinamikleri ustaca bir yaklaşımla temelden değiştirilmek istenir. Amaç; Goyimleri yani Yahudiler dışında olan halkları gelecekte kendileri için zararsız hale getirmektir.” Yahudilerin ‘Never Again’ saplantısı ile uzun zamandır yanıtını alamadığım iki soruya yanıt bulmuş oldum. Siyonist üstenci düşünce tüm insanlığın sonunu, yumuşak soykırım modeli olan neslin devamını keserek getirmek istiyor. Bunun için önce, erkeklere sonra da aile kurumuna saldırdılar. Eş zamanlı olarak da eşcinselliği cazip hale getirecek bir düzen inşa ediyorlar. Üreme durursa soykırım da tamamlanmış olacak. Nüfus artışının düşmesi, eşcinsel birlikteliklerin artması ya da yalnız yaşamın yaygınlaşmasına bakılırsa başarılı oluyorlar.   Yanıtını bulduğum ikinci soru ise Gazze’de ölen bebeklerin Siyonistlerde bir anlam ifade etmemesi. Bebek öldürmenin, hiçbir makul gerekçesi, özrü olmayacağını bile bile 8 binden fazla çocuğu bilerek katletti İsrail. Bu vahşetin bizce bir nedeni asla yok, olmayacak da. Ancak İsrail’in, Gazzeli bebeklerin cesetleri üzerinde birbirlerine evlenme teklifleri eden Siyonist askerleri var. Neredeyse 70 yıla dayanan ‘Bir Daha Asla’ öğretisi onlara bunu emrediyor. Yani bir çocuğun cinsiyetini yok etmekle, bir bebeği öldürmek İsrail için aynı amaca hizmet ediyor. Hekaton’la Son Tango kitabından 4 cephe aktardım size. Tamamını bitirince kafanızda soru işareti kalmıyor. Mustafa Merter Hoca’nın zihnine bereket. Modern dünyaya, Siyonist düşünceye meydan okudu ve tüm insanlık için büyük bir hizmette bulundu. İngilizce ve Arapçaya çevrilince büyük ses getireceğine inanıyorum.
Ekleme Tarihi: 17 Aralık 2023 - Pazar

TÜRDEF:Bu seçimle bir şeyler yapılmalı, aksiyona geçilmeli.

Bugün 17 Aralık. Gazze’de 72 gündür soykırım işleniyor. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden çocuk sayısı 9 bini buldu. Birleşmiş Milletler’in bir hükmü kalmadı. İsrail ve Amerika Gazze’ye ölüm yağdırırken tüm insanlığı, halkları ve devletleri de esir aldı.
Tam da bu günlerde, insanlık için çok önemli olduğunu düşündüğüm bir kitap yayınlandı. Çok iddialı bir cümle kurduğumun farkındayım. Yazarı Mustafa Merter Hocamız da tevazuundan “abarttığımı” düşünecektir. Lakin bana hak vereceğinizden eminim.
LGBT ideolojisi ve toplumsal cinsiyet eşitliği dayatmasının Batı’daki sebeplerini ve sonuçlarını çok iyi bilen bir psikiyatrist olarak Türkiye’nin de sokulmak istendiği dönülmez yolun önüne geçme iradesini gösteren ve argümanlarıyla bizleri de cesaretlendiren Mustafa Merter, “Hekaton’la Son Tango” isimli kitabını yayınladı.
 
Ketebe Yayınları’nın Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan aylar önce arayıp, “Bir kitap hazırlıyoruz. Çok ses getirecek ve yeni kitapların yazılmasının öncüsü olacak” dediğinde ben de iddialı bulmuştum. Kitap elime geçti, hemen okudum ve LGBT ideolojisinin Türkiye’de kök salmaması için yazılar yazan ve konuşmalar yapan biri olarak, karşı karşıya kaldığımız küresel projenin bu kadar sistematik olduğunu bilmediğimi anladım. Modern dünya insanını esaret altına alan ve insanı insandan uzaklaştırırken, ahlâkı da ortadan kaldıran yaşam biçimlerini dayatanların, böylesine uzun vadeli, sonuç odaklı planlarla hareket ettiklerini düşünmemiştim.
Mustafa Merter’den aktarımlar yapmadan önce şu notu da düşeyim: ‘Hekaton’la Son Tango’yu annelerin, babaların ve bilhassa da evlatlarımızın hayatlarını şekillendiren öğretmenlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.
Gelelim kitapla ilgili bana göre en can alıcı noktaya. Eşcinselliğin bir yaşam biçimi olarak dayatılmasının arkasında da bugün Gazze’ye ölüm yağdıran ve tüm dünyanın gözleri önünde soykırım işlenmesini destekleyip, teşvik eden Siyonist düşünce varmış.
 
Mustafa Merter kitabında bu teolojik altyapıyı perde perde anlatıyor.
Merter, 1966’da Amerika’da öğretmenler üzerinden yürütülen ‘Değerleri Yeniden Belirleme’ eğitim projesinin devreye sokulduğunu ve kaleme alınan ‘Öğretmenler ve Öğrenciler İçin Pratik Düşünceler’ isimli kitap aracılığıyla ‘kadim terbiye sistemi’nin çökertilerek ilk cephenin oluşturulduğuna dikkat çekiyor.

Bahsi geçen ve 1970’lerde 500 binden fazla basılan eğitim kitabında öncelikle “mutlak değerlerin olmadığı” fikri üzerinden hareket edilmiş ve Merril Harmin’in şu yedi maddesi üzerinden genç kuşaklar hedeflenmiş:

1- Seçim, özgür olmalı.
 
2- Seçim, farklı alternatifler üzerinden gitmeli.
3- Her alternatifin neticelerinin ne olabileceği üzerine derin bir şekilde düşünülmeli.
4- Seçim, sevgiyle korunmalı; onunla mutluluk yaşanmalı.
5- Seçim, utanmadan herkese açıklanabilmeli.
6- Bu seçimle bir şeyler yapılmalı, aksiyona geçilmeli.
7- Seçim, hayatın farklı durumlarında tekrarlanmalı.
Sınırsız özgürlük, alternatif yaşam biçimleri bulmak, tercihlerin sevgiyle kutsanması, asla utanılmaması, seçimlerin propagandasının yapılması ve hayatın her anında tekrarlanmasını salık veren bu eğitim modeli, eşcinselliğin küresel çapta teşvik edilmesinin uzun soluklu bir plan olduğunun da delili aynı zamanda. Mustafa Merter, ikinci cephenin, “kadın hakları derken ‘erkek kadın’ yaratma projesi” olduğunu ve bununla beraber dördünce cephede baba otoritesinin çökertilmesine dikkat çekerek, “ABD başta olmak üzere Batı toplumlarında görülen sokaklardaki rezalet, evsizlik ve şiddet, baba otoritesinin kalkmasındandır” diyor.
 
Merter, burada kullanılan stratejiyi anlamak için tarihte biraz geriye gidiyor ve karşımıza Siyonizm’in Batı’yı esir aldığı teorilerin üretildiği Frankfurt Okulu’nu çıkartıyor. Hitler, Almanya’da iktidara geldikten sonra kapanan Frankfurt Okulu’nun ABD’ye taşındıktan sonra kapitalizm eleştirisinin yerini genel bir Batı medeniyeti tenkidi inşa eder. Çoğunluğu Holokost travması yaşayan Musevilerden oluşan bu ekol, bilimsellik adı altında politik propaganda yapmaya başlar.
Mustafa Merter, Frankfurt Okulu entelektüellerinin psikolojik alt yapılarını analiz ederken, bugün şahitlik ettiğimiz Gazze soykırımının dayandığı ideolojik saplantıyı da teşhis ediyor: “Çoğu aile fertlerini, akrabalarını Holokost esnasında Alman toplama kamplarında kaybetmiş ağır travma geçirmiş insanlardır. İşte bu nedenle ‘Never Again!’ (Bir Daha Asla) mantığı ile hem yapılan haksızlıkların intikamı alınmaya çalışılır hem de toplumun dinamikleri ustaca bir yaklaşımla temelden değiştirilmek istenir. Amaç; Goyimleri yani Yahudiler dışında olan halkları gelecekte kendileri için zararsız hale getirmektir.”
Yahudilerin ‘Never Again’ saplantısı ile uzun zamandır yanıtını alamadığım iki soruya yanıt bulmuş oldum. Siyonist üstenci düşünce tüm insanlığın sonunu, yumuşak soykırım modeli olan neslin devamını keserek getirmek istiyor. Bunun için önce, erkeklere sonra da aile kurumuna saldırdılar. Eş zamanlı olarak da eşcinselliği cazip hale getirecek bir düzen inşa ediyorlar. Üreme durursa soykırım da tamamlanmış olacak. Nüfus artışının düşmesi, eşcinsel birlikteliklerin artması ya da yalnız yaşamın yaygınlaşmasına bakılırsa başarılı oluyorlar.
 
Yanıtını bulduğum ikinci soru ise Gazze’de ölen bebeklerin Siyonistlerde bir anlam ifade etmemesi. Bebek öldürmenin, hiçbir makul gerekçesi, özrü olmayacağını bile bile 8 binden fazla çocuğu bilerek katletti İsrail. Bu vahşetin bizce bir nedeni asla yok, olmayacak da. Ancak İsrail’in, Gazzeli bebeklerin cesetleri üzerinde birbirlerine evlenme teklifleri eden Siyonist askerleri var. Neredeyse 70 yıla dayanan ‘Bir Daha Asla’ öğretisi onlara bunu emrediyor.
Yani bir çocuğun cinsiyetini yok etmekle, bir bebeği öldürmek İsrail için aynı amaca hizmet ediyor.
Hekaton’la Son Tango kitabından 4 cephe aktardım size. Tamamını bitirince kafanızda soru işareti kalmıyor. Mustafa Merter Hoca’nın zihnine bereket. Modern dünyaya, Siyonist düşünceye meydan okudu ve tüm insanlık için büyük bir hizmette bulundu. İngilizce ve Arapçaya çevrilince büyük ses getireceğine inanıyorum.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.