pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Sulandırılmış, ağza bir parmak bal, araya içinde belki Türkiye’nin dahi bulunduğu aracılar/nöbetçiler koymak, Filistin yönetimi içinden zehirli figürler devşiren, içeriği sulandırılmış bir hesaptır.

Kan banyolarında yıkanan bebeklerin fotoğraflarını yüzlerine beyaz bir eldivenle ne kadar vurursak vuralım, kıpkırmızı vahşete bakan suratlarında en ufak kızarma belirtisi göstermeyen ülkeler, ‘araya kimse girmesin’ nöbetlerini tutmaya devam ediyorlar… ‘Haçlı-Hilal’ kaygısı yaşayan ülkeler de biliyorlar ki, yol tam da o adrese doğru açılıyor… Biz de kendimizle çok iftihar etmeyelim; Türkiye mızrak ucu gibi Filistin-Gazze davasının, İsrail sorununun üzerine gidiyor, eyvallah, doğrunun yanında durmak için arkasından kim geliyor diye de bakmıyor ama… Medyanın, özellikle aktif kamuoyu katılımlı sosyal medyanın, örneğin bir karı-kocanın görgüsüzlük duvarları ile inşa ettiği magazin oburluğunu daha çok izliyoruz. Vah bize… Konvansiyonel medyanın İsrail sorununa yaklaşımı da sinsi sızmalara yol veriyor. ‘İsrail’den ziyade, Netanyahu’yu şeytanlaştıran, yaptıkları katliamın öznesi olarak ısrarla “IDF”, yani ‘İsrail Savunma Kuvvetleri’ kısaltmasını kullanan aklı, ‘kopyala yapıştır’ kolaycılığı ile kollayamayız… Türkiye’nin büyük gazeteleri içinde de kimi siyasi partilerin liderleri, politikaları içinde de, “yarın öbür gün bu savaş biter, İsrail yine burada kalır, bunlar güçlü adamlar” düşüncesiyle, vahşeti lanetleyen ama faili kayıran akıllar kendini hissettiriyor. Katille şimdiden uzlaşmak demektir bu… Vah bize… Tel Aviv’e yol veren süper akıllar ise, bölge ülkelerini de harman ederek, “şimdi hepsi bir ağız konuşuyorlar ama iş sahaya geldiğinde aynı bütünlüğü gösteremezler” teşhisine yaslananlar var… ‘Yanlış’ diyemiyoruz! Gazze savaşı sonrası nasıl bir siyasi çözüm bulunacağına ilişkin konuşmalara bakıldığında, bir yandan hastaneler bombalanıp siviller katledilirken, kimin kurduğu masaya kimlerle oturulup oturulmayacağının pazarlıkları yapılıyor. Bu kadar şerden hayır çıkmaz. Tek tali fayda olsa olsa, yıllar boyunca boyunlarına asacağımız, “siz bebekler ölürken, öldürenlere el verdiğiniz” yaftası olur. Artık her ülkeyi bu listeye dâhil edip/çıkarmak mümkün hale geldi. Bu dahi, küresel ve yerel hafızanın kapasitesine bağlı… Vah herkese… REEL-POLİTİK, MORAL-POLİTİK ÜRETEMEZ!.. Katil ülkeleri ve yatakçılarını reel-politik uygulamalarla, yani, 2’nci Büyük Savaş’tan günümüze kurulmuş uluslararası ve müesses nizam uygulamalarıyla sanık sandalyesine oturtabiliyor muyuz? Hayır. O halde sorunun sebebi olanların çözümün parçası olamayacağını çabuk kabul etmek gerekiyor. ‘Devletlerin çıkarlarından gayrı, dış politika, ulusal güvenlik, insan hakları yoktur’ yaklaşımı, “öğrenilmiş çaresizliktir”… Ama bugüne kadar görülmüş en ileri aşamaya erişen “moral değerler politikası/moral-politik”, açık biçimde herkesin eline mavi ve kırmızı hap veriyor! İyinin yanında mısınız, kötünün yanında mı?   Bu yüzden, İsrail’i ve yöneticilerini uluslararası mahkemelere çıkartma süreci, masumların üzerine siz bu satırları okurken düşecek bombaları havada durduramayacağından, fakat mevcut sistem içinde akla gelen başka yol da görünmediğinden, bir yordama ihtiyaç bulunmaktadır… Çünkü o noktadayız ki, ‘moral politik’, ‘reel politik’ üretebilir. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ bir moral politik mottosudur. Asgari değişiklik olarak BMGK üyelerine yenileri bile eklense moral-politik kazanır. Reel politik çıkarlar üzerine kurulduğundan sadece çatışma/rekabet üretirken, moral-politik bu sefer ilk büyük ve anlamlı başarısını kazanabilir… WESTERN RACONU: ‘YARALI BIRAKMA’!.. Hiç eski sayfaları açmaya gerek yok; en taze, ABD/Batı, Ukrayna savaşında yalanları dünyaya boca etti, doğruları sindirdi. Aynısını, en çirkin haliyle Gazze’de yapıyorlar. İçlerinden çıkan itirazları dahi yok ediyorlar. Irak’ta, Afganistan’da da yalan söylediler. Doğruları söyleyenleri ezdiler. İsrail dünya çapında mağduriyet tekelini de böyle kurdu! Doğruları küresel kamuoyuna anlatacaksınız. Zor gelmesin. Liderleri değilse de halklar müsaittir. Amerika’da siyasilerin İsrail aleyhine konuşması mucize kabul edilirdi. Artık Kongre’de bile, “onlar ırkçı” diyecek kadar ileri giden parlamenterler var. Yaşanan acıların içinden çıkan gerçeklerden biri şudur; İsrail gelecekte zayıflamış bir bölgesel güç olarak kalacak. ABD’nin kapasitesi ve etkisi düşüyor, güvenirliği hiç kalmadı. Bu da bizi şimdiye kadar hiç tanışmadığımız bir dönüm noktasına götürüyor…   Ankara’da İran ve Türk Dışişleri Bakanları bir araya geldiler. Her iki ülke kimi bölgesel sorunlarda farklı düşüncüler taşısalar da, Gazze-İsrail-ABD dosyasında aynı sayfadalar. Buradan şu çıkmasın; Ankara-Tahran ortak eylem geliştirebilirler. Hayır, gerek de yok. Mesele şu; diğer birçok ülke gibi, hatta Mısır dâhil, (Çin ve Rusya, kimi Arap ülkelerini katmıyorum bile) işte o ‘dönüm noktasının’ farkındalar… ABD ve İsrail’in, Batı’nın tökezlediğini görüyorlar. İş, ‘bir tekme de biz atalım’ değildir, hak ediyorlar tamam, ama el vermeyin yeter! Kimse o eli vermemelidir! Aynı sayfa odur… ABD’NİN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ İLE BİZİMKİ AYNI DEĞİL! Aynı numaraları yutmaktan sıkılmadık mı? Şimdi ABD, “insani mola” öneriyor. ‘İnsani’ kısmına odaklanırsak yine aynı yerden gol yeriz. Tuzak ‘mola’dır. Yani İsrail’e diyor ki, ‘yardımlara biraz izin ver ki, bebekleri öldürmeye daha rahat devam et, benim de elimi içeride rahatlat, seçim var’. ‘Herkes iki devletli çözüm istiyor, ABD bile’ klişesini de silelim. Bizim ve dünyanın hâkim çoğunluğunun istediği ‘iki devletli çözüm’le aynı değil onların planı. Ve bu hesap, ortalık yatışınca, bölge ülkelerinin yelkenleri indireceği aklına yaslanıyor. Zor plan bu. Çok engel var önünde. ‘El vermemek’ orada çalışmalı…
Ekleme Tarihi: 04 Kasım 2023 - Cumartesi

Sulandırılmış, ağza bir parmak bal, araya içinde belki Türkiye’nin dahi bulunduğu aracılar/nöbetçiler koymak, Filistin yönetimi içinden zehirli figürler devşiren, içeriği sulandırılmış bir hesaptır.

Kan banyolarında yıkanan bebeklerin fotoğraflarını yüzlerine beyaz bir eldivenle ne kadar vurursak vuralım, kıpkırmızı vahşete bakan suratlarında en ufak kızarma belirtisi göstermeyen ülkeler, ‘araya kimse girmesin’ nöbetlerini tutmaya devam ediyorlar…

‘Haçlı-Hilal’ kaygısı yaşayan ülkeler de biliyorlar ki, yol tam da o adrese doğru açılıyor…

Biz de kendimizle çok iftihar etmeyelim; Türkiye mızrak ucu gibi Filistin-Gazze davasının, İsrail sorununun üzerine gidiyor, eyvallah, doğrunun yanında durmak için arkasından kim geliyor diye de bakmıyor ama… Medyanın, özellikle aktif kamuoyu katılımlı sosyal medyanın, örneğin bir karı-kocanın görgüsüzlük duvarları ile inşa ettiği magazin oburluğunu daha çok izliyoruz.

Vah bize…
Konvansiyonel medyanın İsrail sorununa yaklaşımı da sinsi sızmalara yol veriyor. ‘İsrail’den ziyade, Netanyahu’yu şeytanlaştıran, yaptıkları katliamın öznesi olarak ısrarla “IDF”, yani ‘İsrail Savunma Kuvvetleri’ kısaltmasını kullanan aklı, ‘kopyala yapıştır’ kolaycılığı ile kollayamayız…
Türkiye’nin büyük gazeteleri içinde de kimi siyasi partilerin liderleri, politikaları içinde de, “yarın öbür gün bu savaş biter, İsrail yine burada kalır, bunlar güçlü adamlar” düşüncesiyle, vahşeti lanetleyen ama faili kayıran akıllar kendini hissettiriyor. Katille şimdiden uzlaşmak demektir bu…

Vah bize…

Tel Aviv’e yol veren süper akıllar ise, bölge ülkelerini de harman ederek, “şimdi hepsi bir ağız konuşuyorlar ama iş sahaya geldiğinde aynı bütünlüğü gösteremezler” teşhisine yaslananlar var…

‘Yanlış’ diyemiyoruz! Gazze savaşı sonrası nasıl bir siyasi çözüm bulunacağına ilişkin konuşmalara bakıldığında, bir yandan hastaneler bombalanıp siviller katledilirken, kimin kurduğu masaya kimlerle oturulup oturulmayacağının pazarlıkları yapılıyor.

Bu kadar şerden hayır çıkmaz. Tek tali fayda olsa olsa, yıllar boyunca boyunlarına asacağımız, “siz bebekler ölürken, öldürenlere el verdiğiniz” yaftası olur. Artık her ülkeyi bu listeye dâhil edip/çıkarmak mümkün hale geldi. Bu dahi, küresel ve yerel hafızanın kapasitesine bağlı…
Vah herkese…

REEL-POLİTİK, MORAL-POLİTİK ÜRETEMEZ!..

Katil ülkeleri ve yatakçılarını reel-politik uygulamalarla, yani, 2’nci Büyük Savaş’tan günümüze kurulmuş uluslararası ve müesses nizam uygulamalarıyla sanık sandalyesine oturtabiliyor muyuz?

Hayır.

O halde sorunun sebebi olanların çözümün parçası olamayacağını çabuk kabul etmek gerekiyor. ‘Devletlerin çıkarlarından gayrı, dış politika, ulusal güvenlik, insan hakları yoktur’ yaklaşımı, “öğrenilmiş çaresizliktir”…
Ama bugüne kadar görülmüş en ileri aşamaya erişen “moral değerler politikası/moral-politik”, açık biçimde herkesin eline mavi ve kırmızı hap veriyor! İyinin yanında mısınız, kötünün yanında mı?
 
Bu yüzden, İsrail’i ve yöneticilerini uluslararası mahkemelere çıkartma süreci, masumların üzerine siz bu satırları okurken düşecek bombaları havada durduramayacağından, fakat mevcut sistem içinde akla gelen başka yol da görünmediğinden, bir yordama ihtiyaç bulunmaktadır…
Çünkü o noktadayız ki, ‘moral politik’, ‘reel politik’ üretebilir. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ bir moral politik mottosudur. Asgari değişiklik olarak BMGK üyelerine yenileri bile eklense moral-politik kazanır. Reel politik çıkarlar üzerine kurulduğundan sadece çatışma/rekabet üretirken, moral-politik bu sefer ilk büyük ve anlamlı başarısını kazanabilir…

WESTERN RACONU: ‘YARALI BIRAKMA’!..

Hiç eski sayfaları açmaya gerek yok; en taze, ABD/Batı, Ukrayna savaşında yalanları dünyaya boca etti, doğruları sindirdi. Aynısını, en çirkin haliyle Gazze’de yapıyorlar. İçlerinden çıkan itirazları dahi yok ediyorlar. Irak’ta, Afganistan’da da yalan söylediler. Doğruları söyleyenleri ezdiler. İsrail dünya çapında mağduriyet tekelini de böyle kurdu!

Doğruları küresel kamuoyuna anlatacaksınız. Zor gelmesin. Liderleri değilse de halklar müsaittir. Amerika’da siyasilerin İsrail aleyhine konuşması mucize kabul edilirdi. Artık Kongre’de bile, “onlar ırkçı” diyecek kadar ileri giden parlamenterler var.

Yaşanan acıların içinden çıkan gerçeklerden biri şudur; İsrail gelecekte zayıflamış bir bölgesel güç olarak kalacak. ABD’nin kapasitesi ve etkisi düşüyor, güvenirliği hiç kalmadı. Bu da bizi şimdiye kadar hiç tanışmadığımız bir dönüm noktasına götürüyor…
 
Ankara’da İran ve Türk Dışişleri Bakanları bir araya geldiler. Her iki ülke kimi bölgesel sorunlarda farklı düşüncüler taşısalar da, Gazze-İsrail-ABD dosyasında aynı sayfadalar. Buradan şu çıkmasın; Ankara-Tahran ortak eylem geliştirebilirler. Hayır, gerek de yok. Mesele şu; diğer birçok ülke gibi, hatta Mısır dâhil, (Çin ve Rusya, kimi Arap ülkelerini katmıyorum bile) işte o ‘dönüm noktasının’ farkındalar…

ABD ve İsrail’in, Batı’nın tökezlediğini görüyorlar. İş, ‘bir tekme de biz atalım’ değildir, hak ediyorlar tamam, ama el vermeyin yeter! Kimse o eli vermemelidir! Aynı sayfa odur…

ABD’NİN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ İLE BİZİMKİ AYNI DEĞİL!

Aynı numaraları yutmaktan sıkılmadık mı? Şimdi ABD, “insani mola” öneriyor. ‘İnsani’ kısmına odaklanırsak yine aynı yerden gol yeriz. Tuzak ‘mola’dır. Yani İsrail’e diyor ki, ‘yardımlara biraz izin ver ki, bebekleri öldürmeye daha rahat devam et, benim de elimi içeride rahatlat, seçim var’.

‘Herkes iki devletli çözüm istiyor, ABD bile’ klişesini de silelim. Bizim ve dünyanın hâkim çoğunluğunun istediği ‘iki devletli çözüm’le aynı değil onların planı.

Ve bu hesap, ortalık yatışınca, bölge ülkelerinin yelkenleri indireceği aklına yaslanıyor. Zor plan bu. Çok engel var önünde. ‘El vermemek’ orada çalışmalı…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.