pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Siyasette iki kere iki dört etmez.

Siyasette iki kere iki dört etmez. Siyasi tercihler farklılıklar arz eder. Kendi partisinin mecliste olmasını isteyen bir seçmen, pekala başka bir Cumhurbaşkanı (CB) adayına oy verebilir. HDP’ye oy veren Kürtlerin HDP’nin mecliste olması gerektiğine dair siyasi tercihi, HDP’nin kurumsal olarak desteklediğini ilan ettiği CB adayı için farklılaşabilir. HDP’nin parlamento seçiminde aldığı oyun CB adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu’na aynen akacağını iddia edenler, ne siyaset biliyorlar ne de HDP’ye oy veren Kürtlerin tercihindeki ana faktörü biliyorlar. İtikatta aynen Reis gibi düşünen yüzbinlerce Kürdün amelde HDP’li olması gerçeği, siyaset sosyolojisi bağlamında herkesin iyi değerlendirmesi gereken bir konudur. * HDP’nin Meclis seçimlerindeki oylarının blok halinde Kılıçdaroğlu’na yöneleceği iddiası, doğru değildir. Bu Kürt seçmenini tanımayanların iddiasıdır. HDP’ye oy veren Kürt seçmenlerin kahir ekseriyeti gözünü ve kulağını Erdoğan’a diker evvela. Çünkü bilir ki bu ülkede gayrı insani ve gayrı islami düzlemde yıllarca süren Kürtlere yönelik inkar, Kürtlerin kimliklerine ve kültürlerine yönelik imha ve asimilasyon politikalarına eşlik eden fiziki zulüm düzenini tarihe uğurlayan bizatihi Erdoğan’ın kendisidir. Varsa bir eksiklik onu giderecek olan da, varsa dillerine ve kültürel haklarına dair talepler onları karşılayacak olan da bizatihi Erdoğan’ın kendisidir. HDP’nin beynini oluşturan sosyalist, laikçi ve seküler seçkinlere ve tabanında bu zihniyette olan sayıca az beyaz Kürtlere rağmen, asıl büyük kütleyi oluşturan dindar-muhafazakar sosyoloji, her daim Erdoğan’ın ağzından çıkacak sözlere odaklanır ve onun bu sözlerle uyumlu pratiğine bakar. Orada kendisini bulduğunda, daha doğrusu her anlamda sahiplenildiğini hissettiğinde tercihi HDP’den farklılaşır. * Kürtleri HDP’ye mecbur ve mahkum eden yanlış söylemler ve pratikler orta yerde durduğu sürece HDP’nin mecliste mutlaka olması gerektiğine dair yaygın kanaat değişmeyecektir. HDP’nin mecliste mutlaka olması gerektiğine inanan Kürtlerin kahir ekseriyeti gerçekte itikaden HDP gibi düşünen Kürtlerden oluşmuyor. Peki buna rağmen niye HDP? Çünkü HDP olmazsa Kürtlerin kıymetinin bilinmeyeceği ve temsilinin sağlanmayacağı düşünülüyor. Daha amiyane bir tabirle, “HDP olmazsa kimse Kürtleri adam yerine koymaz” düşüncesinin kökleşmiş olması, HDP’ye Kürtlerin yöneliminde önemli bir faktör oluşturmaktadır. Bir diğer faktör de, PKK’lı olan evlatlarından veya yakınlarından dolayı “PKK’lı terörist!” diye yaftalanıp dışlanmaları olgusu. Gidebilecekleri tek adresin bu durumda HDP olması. Bu dışlanmışlık psikolojisi, reel dünyada en ufak bir karşılık bulduğunda veya başka partilerin retoriği olarak ortaya çıktığında, kaçınılmaz olarak HDP tek tercih haline gelebiliyor. Öfkesini göstermek isteyenler için de HDP tek adres olabiliyor. Başka partilerde güçlü Kürt temsilinin olmaması da bu tercihin giderek kökleşmesine beraberinde getirebiliyor. Kürtleri HDP’ye mecbur ve mahkum edildiği gerçekliği görmeden konuşanlar, son kertede kendi partisindeki Kürtleri de kaybetmek sonucuyla karşı karşıya kalabiliyor. * Diyeceğim o ki, HDP’de sayıca azınlıkta olan ama gerçekte beyin konumunda olan laikçi-seküler-sosyalist grubun dışındaki Kürtler kendilerine yeni bir kanal açılmadığı için, başka bir deyimle, kendi talepleriyle örtüşen bir adil ve demokratik temsil sisteminin başka partilerde mümkün olmayacağını gördükleri için mecburiyet tahtında HDP’de kalmaya devam ediyorlar. O yüzden diyorum ki Türkiye Kürtlerini HDP’nin siyasi vesayetinden kurtaracak güçlü bir siyasi temsil alanının açılması şart. Her seçimde olduğu gibi HDP’ye oy veren Kürtler Erdoğan’ın ne dediğine ve ne yapacağına öncelikle kulak kesilirler. * Yapılması gereken şey bellidir. Denilmesi gereken şey de bellidir. Eğitim dili Türkçe olmak kaydıyla devletin okullarında bu ülkedeki diğer tüm anadillerin öğrenimi ve öğretimi için atılacak adımlar, bu konuyu “seçmeli ders” üzerinden istismar konusu yapanların elindeki kozların alınmasını sağlar. Anadilde eğitim değil anadilin eğitimi ve öğretimi, islami, insani ve demokratik bir hak olarak savunulmalı ve gereği yapılmalıdır. Kimsenin dağdaki veya cezaevindeki evlatları dolayısıyla dışlanmayacağı bir kucaklaşma söyleminin inşası şarttır. Acıları yarıştıran değil acıları ortaklaştıran islami ve insani dilin pratikleştirilmesi, olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bir de Kürt siyasi temsilinin sağlanması önemlidir. Kastettiğim temsilin, etnikçi-kompartımancı bir temsil sistemi olmadığını, sadece ve yalnızca Kürtlerin kendini içinde her anlamda bulabileceği ve işte “Biz de varız!” diyebileceği bir temsil sistemi olduğunu bilmem söylememe gerek var mı? Dindar-muhafazakar Kürt sosyolojinin kendi temsilcisi olarak görebileceği, Kürtler nezdinde karşılığı olan, temsil yeteneği itibariyle de göz dolduran güçlü siyasal aktörlerin varlığı, HDP’ye oy veren sözünü ettiğim Kürt seçmenlerin tercihinin rahatlıkla Reis’e akmasını sağlayabilir. Bu söylem ve pratik Reis’in öğretisine ve misyonuna uygundur. Bunu yapacak tek lider de Reis’in kendisidir. Kürtler bu söylem ve pratiği gördüğünde, bu ülkede inkar, asimilasyon ve zulüm politikalarının ürünü olan “Kürt sorunu”nu cesaretle çözen Reis’in arkasından yürüyeceklerdir. Bu yapıldığında PKK-HDP istediği kadar Kılıçdaroğlu için oy istesin, HDP’ye dediğim nedenlerle oy veren Kürtlerin siyasi tercihi Erdoğan’dan yana olacaktır. Bu söylemin pratikte inşa edildiğinin somut olarak görülmesi, son kertede HDP’ye Kürtlerin mecburiyet ve mahkumiyet zeminini de ortadan kaldıracaktır. Ben buna yürekten inanıyorum. * Ezcümle: Her şey yeni dönemde serok Erdoğan’ın ortaya koyacağı siyasetin diline ve pratiğine bağlı. Benden söylemesi.
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2023 - Cuma

Siyasette iki kere iki dört etmez.

Siyasette iki kere iki dört etmez. Siyasi tercihler farklılıklar arz eder. Kendi partisinin mecliste olmasını isteyen bir seçmen, pekala başka bir Cumhurbaşkanı (CB) adayına oy verebilir. HDP’ye oy veren Kürtlerin HDP’nin mecliste olması gerektiğine dair siyasi tercihi, HDP’nin kurumsal olarak desteklediğini ilan ettiği CB adayı için farklılaşabilir. HDP’nin parlamento seçiminde aldığı oyun CB adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu’na aynen akacağını iddia edenler, ne siyaset biliyorlar ne de HDP’ye oy veren Kürtlerin tercihindeki ana faktörü biliyorlar. İtikatta aynen Reis gibi düşünen yüzbinlerce Kürdün amelde HDP’li olması gerçeği, siyaset sosyolojisi bağlamında herkesin iyi değerlendirmesi gereken bir konudur. * HDP’nin Meclis seçimlerindeki oylarının blok halinde Kılıçdaroğlu’na yöneleceği iddiası, doğru değildir. Bu Kürt seçmenini tanımayanların iddiasıdır. HDP’ye oy veren Kürt seçmenlerin kahir ekseriyeti gözünü ve kulağını Erdoğan’a diker evvela. Çünkü bilir ki bu ülkede gayrı insani ve gayrı islami düzlemde yıllarca süren Kürtlere yönelik inkar, Kürtlerin kimliklerine ve kültürlerine yönelik imha ve asimilasyon politikalarına eşlik eden fiziki zulüm düzenini tarihe uğurlayan bizatihi Erdoğan’ın kendisidir. Varsa bir eksiklik onu giderecek olan da, varsa dillerine ve kültürel haklarına dair talepler onları karşılayacak olan da bizatihi Erdoğan’ın kendisidir. HDP’nin beynini oluşturan sosyalist, laikçi ve seküler seçkinlere ve tabanında bu zihniyette olan sayıca az beyaz Kürtlere rağmen, asıl büyük kütleyi oluşturan dindar-muhafazakar sosyoloji, her daim Erdoğan’ın ağzından çıkacak sözlere odaklanır ve onun bu sözlerle uyumlu pratiğine bakar. Orada kendisini bulduğunda, daha doğrusu her anlamda sahiplenildiğini hissettiğinde tercihi HDP’den farklılaşır. * Kürtleri HDP’ye mecbur ve mahkum eden yanlış söylemler ve pratikler orta yerde durduğu sürece HDP’nin mecliste mutlaka olması gerektiğine dair yaygın kanaat değişmeyecektir. HDP’nin mecliste mutlaka olması gerektiğine inanan Kürtlerin kahir ekseriyeti gerçekte itikaden HDP gibi düşünen Kürtlerden oluşmuyor. Peki buna rağmen niye HDP? Çünkü HDP olmazsa Kürtlerin kıymetinin bilinmeyeceği ve temsilinin sağlanmayacağı düşünülüyor. Daha amiyane bir tabirle, “HDP olmazsa kimse Kürtleri adam yerine koymaz” düşüncesinin kökleşmiş olması, HDP’ye Kürtlerin yöneliminde önemli bir faktör oluşturmaktadır. Bir diğer faktör de, PKK’lı olan evlatlarından veya yakınlarından dolayı “PKK’lı terörist!” diye yaftalanıp dışlanmaları olgusu. Gidebilecekleri tek adresin bu durumda HDP olması. Bu dışlanmışlık psikolojisi, reel dünyada en ufak bir karşılık bulduğunda veya başka partilerin retoriği olarak ortaya çıktığında, kaçınılmaz olarak HDP tek tercih haline gelebiliyor. Öfkesini göstermek isteyenler için de HDP tek adres olabiliyor. Başka partilerde güçlü Kürt temsilinin olmaması da bu tercihin giderek kökleşmesine beraberinde getirebiliyor. Kürtleri HDP’ye mecbur ve mahkum edildiği gerçekliği görmeden konuşanlar, son kertede kendi partisindeki Kürtleri de kaybetmek sonucuyla karşı karşıya kalabiliyor. * Diyeceğim o ki, HDP’de sayıca azınlıkta olan ama gerçekte beyin konumunda olan laikçi-seküler-sosyalist grubun dışındaki Kürtler kendilerine yeni bir kanal açılmadığı için, başka bir deyimle, kendi talepleriyle örtüşen bir adil ve demokratik temsil sisteminin başka partilerde mümkün olmayacağını gördükleri için mecburiyet tahtında HDP’de kalmaya devam ediyorlar. O yüzden diyorum ki Türkiye Kürtlerini HDP’nin siyasi vesayetinden kurtaracak güçlü bir siyasi temsil alanının açılması şart. Her seçimde olduğu gibi HDP’ye oy veren Kürtler Erdoğan’ın ne dediğine ve ne yapacağına öncelikle kulak kesilirler. * Yapılması gereken şey bellidir. Denilmesi gereken şey de bellidir. Eğitim dili Türkçe olmak kaydıyla devletin okullarında bu ülkedeki diğer tüm anadillerin öğrenimi ve öğretimi için atılacak adımlar, bu konuyu “seçmeli ders” üzerinden istismar konusu yapanların elindeki kozların alınmasını sağlar. Anadilde eğitim değil anadilin eğitimi ve öğretimi, islami, insani ve demokratik bir hak olarak savunulmalı ve gereği yapılmalıdır. Kimsenin dağdaki veya cezaevindeki evlatları dolayısıyla dışlanmayacağı bir kucaklaşma söyleminin inşası şarttır. Acıları yarıştıran değil acıları ortaklaştıran islami ve insani dilin pratikleştirilmesi, olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bir de Kürt siyasi temsilinin sağlanması önemlidir. Kastettiğim temsilin, etnikçi-kompartımancı bir temsil sistemi olmadığını, sadece ve yalnızca Kürtlerin kendini içinde her anlamda bulabileceği ve işte “Biz de varız!” diyebileceği bir temsil sistemi olduğunu bilmem söylememe gerek var mı? Dindar-muhafazakar Kürt sosyolojinin kendi temsilcisi olarak görebileceği, Kürtler nezdinde karşılığı olan, temsil yeteneği itibariyle de göz dolduran güçlü siyasal aktörlerin varlığı, HDP’ye oy veren sözünü ettiğim Kürt seçmenlerin tercihinin rahatlıkla Reis’e akmasını sağlayabilir. Bu söylem ve pratik Reis’in öğretisine ve misyonuna uygundur. Bunu yapacak tek lider de Reis’in kendisidir. Kürtler bu söylem ve pratiği gördüğünde, bu ülkede inkar, asimilasyon ve zulüm politikalarının ürünü olan “Kürt sorunu”nu cesaretle çözen Reis’in arkasından yürüyeceklerdir. Bu yapıldığında PKK-HDP istediği kadar Kılıçdaroğlu için oy istesin, HDP’ye dediğim nedenlerle oy veren Kürtlerin siyasi tercihi Erdoğan’dan yana olacaktır. Bu söylemin pratikte inşa edildiğinin somut olarak görülmesi, son kertede HDP’ye Kürtlerin mecburiyet ve mahkumiyet zeminini de ortadan kaldıracaktır. Ben buna yürekten inanıyorum. * Ezcümle: Her şey yeni dönemde serok Erdoğan’ın ortaya koyacağı siyasetin diline ve pratiğine bağlı. Benden söylemesi.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.