pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Ruslar bildiklerinin Amerikalılar tarafından bilinmemesine özen gösterdiler.

ABD’nin Ağustos 1945’de Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı Atom bombaları yüzbinlerce sivilin korkunç şekilde ölümüne sebebiyet vermişti. Amerikalı fizikçi Julius Robert Oppenheimer dünyanın bu ilk nükleer bombasının yapımındaki rolünü Hindu kutsal metni “Bhagavad Gita”dan esinlediği, “Şimdi ölüm oldum, dünyaların yok edicisi” dizesiyle betimleyecekti. Oppenheimer ve arkadaşları ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Bombaların yüzbinlerce sivil insanı öldüreceğinin farkındaydılar. Dönemin ABD Başkanı Harry Truman da atılmasına izin verdiği bombaların insanlık tarihinin en yıkıcı, en dehşet verici silahı olduğunun bilincindeydi. Oysa Japonlar teslim bayrağı çekmeye hazır idiler. Bunu Amerikalılar da, İngilizler de, Ruslar da biliyorlardı. Ancak Truman çok sayıda Amerikalı generalin itiraz etmesine rağmen bombaların atılması emrini verdi. Truman’dan sonra ABD Başkanı olan Dwight D. Eisenhower 1963’te “Newsweek’” dergisine verdiği röportajda “Japonlar teslim olmaya hazırdı. Onları o korkunç şeyle vurmak gerekli değildi” demişti. General Eisenhower 1943’te Müttefik Sefer Kuvvetleri Başkomutanı idi. Truman’ın Genelkurmay Başkanı Amiral William D. Leahy ile Japonya’ya karşı hava saldırılarını yöneten General Curtis LeMay da General Eisenhower gibi Atom bombasının kullanılmasına gerek olmadığını düşünüyorlardı.   Atom bombasının Japonlar’a karşı kullanılması için çaba harcayan generaller de vardı tabii. “Oppenheimer” filminde Matt Damon’ın canlandırdığı Leslie Groves bunlardan biriydi. Groves nükleer bombanın yapımını içeren gizli “Manhattan Projesi”nin askerî sorumlusuydu. Projenin teknik ayağından Oppenheimer sorumluydu. Oppenheimer ve arkadaşlarını gayrete getiren sebep, Hitler’e duydukları nefretti. Naziler’in nükleer program yürüttüğüne ilişkin iddialar vardı. Amerikalılar böyle bir program olmadığını öğrenmiştiler. Projenin kesintiye uğramaması için General Groves bu bilgiyi bir süre gizli tuttu. Ne ki Manhattan ekibinden bombaların Japonlar’a karşı kullanılmasına ciddi bir itiraz da gelmedi. Sözde pişmanlıklar Hiroşima ve Nagazaki’deki yıkımın korkunç sonuçları ortaya çıktıktan sonra gelecekti.   ABD Başkanı Truman’ın Atom bombası kullanılmasına izin vermesinin gerçek sebebiyse başkaydı. Dünyada nükleer bombaların yegâne sahibi olmak ABD’nin “küresel egemen” rolü için sahne almasında önemli bir koz idi. “Hiroşima” ve “Nagazaki” ABD’nin dünyanın diğer güçlerine karşı sergilediği bir gösteriydi. Truman’ın bu güç gösterisini daha çok, İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerinden “Sovyetler Birliği”ne karşı sergilediğini düşünülüyor. Japonları koşulsuz teslim olmak zorunda bırakan Atom bombaları aslında rakip bir güç olarak yükselen Sovyetler Birliği’ne verilen bir mesajdı. Ruslar da mesajın muhatabı olduklarını anlamıştılar. Hiroşima ve Nagazaki’nin vurulmasından 7 ay kadar sonra, 22 Şubat 1946’da Moskova’daki Amerikan Büyükelçiliği’ndeki diplomatlardan George Kennan ABD Dış İşleri Bakanlığı’na “Uzun Telgraf” olarak anılan gizli bir rapor gönderdi. Raporda Kennan, Sovyetler Birliği’nin yayılmasını engellemek için ABD’nin “çevreleme stratejisi “yürütmesi gerektiğini tavsiye ediyordu. ABD ve Batılı müttefikleriyle Sovyetler Birliği arasındaki “Soğuk Savaş” başlıyordu.   Aslında Japonya’da kullanılmasından çok önce Stalin bu Atom bombalarını biliyordu. Ruslar “Manhattan Projesi”ne sızmıştılar. Projeye ilişkin teknik bilgiler her aşamada Stalin’in masasına geliyordu. Atom bombalarına sadece ABD’nin sahip olmasını istemeyen bilim adamlarının Ruslar’a bilgi sızdırarak ‘nükleer denge’ kurulacağını düşündükleri söylenir. Ruslar bildiklerinin Amerikalılar tarafından bilinmemesine özen gösterdiler. Nihayetinde Stalin de 1949’da nükleer bomba sahibi oldu. ABD ve Rusya dünyada en fazla nükleer başlığa sahip iki güç. Halihazırda resmî olarak 5 ülke, gayriresmi olarak ise 4 ülke nükleer silah sahibi. Üzerinde düşünülmesi gereken asıl husus ise, kime, kimlere karşı kullanılırsa kullanılsın, tek bir atışta yüzbinlerce, milyonlarca masum insanın hayatını kaybedeceği kesin olan bir silahı üreten zihin yapısının sorgulanmasıdır. “Manhattan Projesi”nin bileşenleri Amerikalılar, İngilizler ve Kanadalılar idi. Batı uygarlığının bu önde gelen güçleri nükleer silah üreterek dünya insanlığına çok korkunç, kirli bir miras bıraktılar. Sadece bu günah bile, onlara yeter.
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2023 - Salı

Ruslar bildiklerinin Amerikalılar tarafından bilinmemesine özen gösterdiler.

ABD’nin Ağustos 1945’de Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı Atom bombaları yüzbinlerce sivilin korkunç şekilde ölümüne sebebiyet vermişti. Amerikalı fizikçi Julius Robert Oppenheimer dünyanın bu ilk nükleer bombasının yapımındaki rolünü Hindu kutsal metni “Bhagavad Gita”dan esinlediği, “Şimdi ölüm oldum, dünyaların yok edicisi” dizesiyle betimleyecekti.
Oppenheimer ve arkadaşları ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Bombaların yüzbinlerce sivil insanı öldüreceğinin farkındaydılar. Dönemin ABD Başkanı Harry Truman da atılmasına izin verdiği bombaların insanlık tarihinin en yıkıcı, en dehşet verici silahı olduğunun bilincindeydi.
Oysa Japonlar teslim bayrağı çekmeye hazır idiler. Bunu Amerikalılar da, İngilizler de, Ruslar da biliyorlardı. Ancak Truman çok sayıda Amerikalı generalin itiraz etmesine rağmen bombaların atılması emrini verdi. Truman’dan sonra ABD Başkanı olan Dwight D. Eisenhower 1963’te “Newsweek’” dergisine verdiği röportajda “Japonlar teslim olmaya hazırdı. Onları o korkunç şeyle vurmak gerekli değildi” demişti. General Eisenhower 1943’te Müttefik Sefer Kuvvetleri Başkomutanı idi. Truman’ın Genelkurmay Başkanı Amiral William D. Leahy ile Japonya’ya karşı hava saldırılarını yöneten General Curtis LeMay da General Eisenhower gibi Atom bombasının kullanılmasına gerek olmadığını düşünüyorlardı.
 
Atom bombasının Japonlar’a karşı kullanılması için çaba harcayan generaller de vardı tabii. “Oppenheimer” filminde Matt Damon’ın canlandırdığı Leslie Groves bunlardan biriydi. Groves nükleer bombanın yapımını içeren gizli “Manhattan Projesi”nin askerî sorumlusuydu.
Projenin teknik ayağından Oppenheimer sorumluydu. Oppenheimer ve arkadaşlarını gayrete getiren sebep, Hitler’e duydukları nefretti. Naziler’in nükleer program yürüttüğüne ilişkin iddialar vardı. Amerikalılar böyle bir program olmadığını öğrenmiştiler. Projenin kesintiye uğramaması için General Groves bu bilgiyi bir süre gizli tuttu. Ne ki Manhattan ekibinden bombaların Japonlar’a karşı kullanılmasına ciddi bir itiraz da gelmedi. Sözde pişmanlıklar Hiroşima ve Nagazaki’deki yıkımın korkunç sonuçları ortaya çıktıktan sonra gelecekti.
 
ABD Başkanı Truman’ın Atom bombası kullanılmasına izin vermesinin gerçek sebebiyse başkaydı. Dünyada nükleer bombaların yegâne sahibi olmak ABD’nin “küresel egemen” rolü için sahne almasında önemli bir koz idi. “Hiroşima” ve “Nagazaki” ABD’nin dünyanın diğer güçlerine karşı sergilediği bir gösteriydi. Truman’ın bu güç gösterisini daha çok, İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerinden “Sovyetler Birliği”ne karşı sergilediğini düşünülüyor. Japonları koşulsuz teslim olmak zorunda bırakan Atom bombaları aslında rakip bir güç olarak yükselen Sovyetler Birliği’ne verilen bir mesajdı. Ruslar da mesajın muhatabı olduklarını anlamıştılar.
Hiroşima ve Nagazaki’nin vurulmasından 7 ay kadar sonra, 22 Şubat 1946’da Moskova’daki Amerikan Büyükelçiliği’ndeki diplomatlardan George Kennan ABD Dış İşleri Bakanlığı’na “Uzun Telgraf” olarak anılan gizli bir rapor gönderdi. Raporda Kennan, Sovyetler Birliği’nin yayılmasını engellemek için ABD’nin “çevreleme stratejisi “yürütmesi gerektiğini tavsiye ediyordu. ABD ve Batılı müttefikleriyle Sovyetler Birliği arasındaki “Soğuk Savaş” başlıyordu.
 
Aslında Japonya’da kullanılmasından çok önce Stalin bu Atom bombalarını biliyordu. Ruslar “Manhattan Projesi”ne sızmıştılar. Projeye ilişkin teknik bilgiler her aşamada Stalin’in masasına geliyordu. Atom bombalarına sadece ABD’nin sahip olmasını istemeyen bilim adamlarının Ruslar’a bilgi sızdırarak ‘nükleer denge’ kurulacağını düşündükleri söylenir.

Ruslar bildiklerinin Amerikalılar tarafından bilinmemesine özen gösterdiler. Nihayetinde Stalin de 1949’da nükleer bomba sahibi oldu. ABD ve Rusya dünyada en fazla nükleer başlığa sahip iki güç. Halihazırda resmî olarak 5 ülke, gayriresmi olarak ise 4 ülke nükleer silah sahibi.

Üzerinde düşünülmesi gereken asıl husus ise, kime, kimlere karşı kullanılırsa kullanılsın, tek bir atışta yüzbinlerce, milyonlarca masum insanın hayatını kaybedeceği kesin olan bir silahı üreten zihin yapısının sorgulanmasıdır. “Manhattan Projesi”nin bileşenleri Amerikalılar, İngilizler ve Kanadalılar idi. Batı uygarlığının bu önde gelen güçleri nükleer silah üreterek dünya insanlığına çok korkunç, kirli bir miras bıraktılar. Sadece bu günah bile, onlara yeter.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.