pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Kılıçdaroğlu kaybetmekten vazgeçmiyor…

Siyasi iletişim tarihine geçecek… Dünyada onun gibi başka bir babayiğit var mı bilmiyoruz… Bizimki 13 yılda 12 seçim kaybetmesine rağmen, yıllardır partisinin genel başkanı kalmayı sürdürmek gibi kolay kolay kırılamayacak bir rekora imza atmış durumda… Son hezimetten sonra kendisinin 25 milyon oy alarak büyük başarı kazandığını “Ben başarılıyım, esas kazanan biziz, asıl kaybeden ise AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı” cümlesini sarf edecek kadar da iddialı… Pek inanılır gibi değil ama; şu günlerde de 13. seçimini kaybetmeye hazırlanıyor… Nasıl mı? Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz günü yayınlanan röportajına bakarsak, nasılını gayet güzel anlayabiliriz…   Neymiş? CHP’de değişime değil, yenilenmeye ihtiyaç varmış… Neymiş? Gazi Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu çizgiden şaşmamışlar… CHP sosyal demokrat bir partiymiş… (Bu durumda Atatürk de sosyal demokrat mı oluyormuş yani?!) Neymiş? Değiştirecek bir şey yokmuş. 6 ok yetermiş… (6 ok akıllarına bugün mü gelmiş?!) Neymiş? Milliyetçilikleri zaten malummuş… Neymiş? 6 oktan biri olan ‘devletçiliği’, “Devletin temel görevi, refah devletini, toplumun refahını sağlamaktır” diyerek sahipleniyorlarmış... (Hani, hangi ekonomi programıyla?..) Neymiş? Parti tüzüğünün değişmesi için zaten çalışıyorlarmış… Neymiş? Yapılanları görünce parti örgütü de çok mutlu olacakmış… Çok güzel değişiklikler olacakmış.   Neymiş? Yerel seçimlerde çok iyi bir performans yakalayacaklarmış. Zaten pek çok çalışmayı belli bir noktaya getirmişler… (Ne çabuk?!) Neymiş? Yerel seçimler hususunda anketlerle, saha araştırmalarıyla ‘kiminle kazanır, kiminle kazanmazlar’ bakacak, adayları buna göre belirleyeceklermiş… (28 Mayıs seçimlerinden büyük anket var mı ki?..) Durum çoktan anlaşıldı aslında ama bir kez daha söylemek gerekirse Kemal Kılıçdaroğlu, kaybettiği 12 seçimdir vazgeçmediği gibi bu kez de vazgeçmiyor… Peki, mantıken mevcut iktidarın, Cumhur İttifakı’nın ve AK Parti’nin herhangi bir seçime girerken karşılarında Kemal Bey gibi sürekli kaybeden, Batı kültüründe ‘loser’ diye ifade edilen birini görmeyi istemesi son derece normal değil midir? En makbul rakip, en zayıf olan değil midir?   Zaten seçim öncesinde yapılan anketlerde “AK Parti’ye oy vereceğim” diyen katılımcıların kahir çoğunluğu da Sayın Cumhurbaşkanı karşısında görmek istedikleri adayın Kılıçdaroğlu olduğunu belirtmişlerdi… Tüm bunlara rağmen Sayın Erdoğan sık sık karşılarında güçlü ve millî bir muhalefetin oluşturulmasını tercih ettiklerini dile getiriyor… Hatta 2020 yılında “Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millîsini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır” da demişti… O hâlde neden? Rakibin kaybetmeye mahkûmu varken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu çabası niye?.. Erdoğan’ın muhalefete yönelik çıkışlarının arkasında çok da beklenmedik bir şey aramaya gerek yok… Kilit mesaj, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘millî irade’ ya da ‘yerli, millî’ diyerek Türkiye için uzun yıllardır anlatmaya ve çizmeye çalıştığı bir karakterde somutlaşıyor. O karakterin AK Parti’ye oy vermesi, Erdoğan’a sevdalı olması da gerekmiyor.   En genel hatlarıyla; Türkiye’nin çıkarlarını merkeze alan, ekonomide, dış politikada, enerjide, savunma sanayinde bağımsızlığı hedefe koyan bir anlayışa, bir zihniyete, bir tavra sahip olmak, ülkemizin demokrasisinin, bölünmez bütünlüğünün ve müreffeh geleceğinin teminatı olacak bir karakterden bahsediyor… Bu karakterin rakibi dahi olsa muhalefet de bulunması gerektiğinin altını çiziyor. Peki, Kılıçdaroğlu ne diyor? Bunun cevabını seçimler öncesinde İngiliz The Economist dergisine şöyle vermişti: “14 Mayıs’ta [kazanacağımız] zafer, Türkiye’nin Batı’ya yönelimini de eski hâline kavuşturacak. Bu yönelim bir idealin yansımadır.” Bütün bu tablonun, tutarsızlığın, ilkelerden uzak, popülizmle siyaset yapmaya çalışmanın bize söylemek istediği bir şey var: Kılıçdaroğlu kaybetmekten vazgeçmiyor…
Ekleme Tarihi: 18 Temmuz 2023 - Salı

Kılıçdaroğlu kaybetmekten vazgeçmiyor…

Siyasi iletişim tarihine geçecek…

Dünyada onun gibi başka bir babayiğit var mı bilmiyoruz… Bizimki 13 yılda 12 seçim kaybetmesine rağmen, yıllardır partisinin genel başkanı kalmayı sürdürmek gibi kolay kolay kırılamayacak bir rekora imza atmış durumda…

Son hezimetten sonra kendisinin 25 milyon oy alarak büyük başarı kazandığını “Ben başarılıyım, esas kazanan biziz, asıl kaybeden ise AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı” cümlesini sarf edecek kadar da iddialı…

Pek inanılır gibi değil ama; şu günlerde de 13. seçimini kaybetmeye hazırlanıyor…

Nasıl mı? Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz günü yayınlanan röportajına bakarsak, nasılını gayet güzel anlayabiliriz…
 

Neymiş?

CHP’de değişime değil, yenilenmeye ihtiyaç varmış…

Neymiş?

Gazi Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu çizgiden şaşmamışlar… CHP sosyal demokrat bir partiymiş… (Bu durumda Atatürk de sosyal demokrat mı oluyormuş yani?!)

Neymiş?

Değiştirecek bir şey yokmuş. 6 ok yetermiş… (6 ok akıllarına bugün mü gelmiş?!)

Neymiş?

Milliyetçilikleri zaten malummuş…

Neymiş?

6 oktan biri olan ‘devletçiliği’, “Devletin temel görevi, refah devletini, toplumun refahını sağlamaktır” diyerek sahipleniyorlarmış... (Hani, hangi ekonomi programıyla?..)

Neymiş?

Parti tüzüğünün değişmesi için zaten çalışıyorlarmış…

Neymiş?

Yapılanları görünce parti örgütü de çok mutlu olacakmış… Çok güzel değişiklikler olacakmış.

 

Neymiş?

Yerel seçimlerde çok iyi bir performans yakalayacaklarmış. Zaten pek çok çalışmayı belli bir noktaya getirmişler… (Ne çabuk?!)

Neymiş?

Yerel seçimler hususunda anketlerle, saha araştırmalarıyla ‘kiminle kazanır, kiminle kazanmazlar’ bakacak, adayları buna göre belirleyeceklermiş… (28 Mayıs seçimlerinden büyük anket var mı ki?..)

Durum çoktan anlaşıldı aslında ama bir kez daha söylemek gerekirse Kemal Kılıçdaroğlu, kaybettiği 12 seçimdir vazgeçmediği gibi bu kez de vazgeçmiyor…

Peki, mantıken mevcut iktidarın, Cumhur İttifakı’nın ve AK Parti’nin herhangi bir seçime girerken karşılarında Kemal Bey gibi sürekli kaybeden, Batı kültüründe ‘loser’ diye ifade edilen birini görmeyi istemesi son derece normal değil midir? En makbul rakip, en zayıf olan değil midir?
 

Zaten seçim öncesinde yapılan anketlerde “AK Parti’ye oy vereceğim” diyen katılımcıların kahir çoğunluğu da Sayın Cumhurbaşkanı karşısında görmek istedikleri adayın Kılıçdaroğlu olduğunu belirtmişlerdi…

Tüm bunlara rağmen Sayın Erdoğan sık sık karşılarında güçlü ve millî bir muhalefetin oluşturulmasını tercih ettiklerini dile getiriyor… Hatta 2020 yılında “Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millîsini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır” da demişti…

O hâlde neden? Rakibin kaybetmeye mahkûmu varken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu çabası niye?..

Erdoğan’ın muhalefete yönelik çıkışlarının arkasında çok da beklenmedik bir şey aramaya gerek yok… Kilit mesaj, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘millî irade’ ya da ‘yerli, millî’ diyerek Türkiye için uzun yıllardır anlatmaya ve çizmeye çalıştığı bir karakterde somutlaşıyor. O karakterin AK Parti’ye oy vermesi, Erdoğan’a sevdalı olması da gerekmiyor.
 
En genel hatlarıyla; Türkiye’nin çıkarlarını merkeze alan, ekonomide, dış politikada, enerjide, savunma sanayinde bağımsızlığı hedefe koyan bir anlayışa, bir zihniyete, bir tavra sahip olmak, ülkemizin demokrasisinin, bölünmez bütünlüğünün ve müreffeh geleceğinin teminatı olacak bir karakterden bahsediyor… Bu karakterin rakibi dahi olsa muhalefet de bulunması gerektiğinin altını çiziyor.
Peki, Kılıçdaroğlu ne diyor? Bunun cevabını seçimler öncesinde İngiliz The Economist dergisine şöyle vermişti: “14 Mayıs’ta [kazanacağımız] zafer, Türkiye’nin Batı’ya yönelimini de eski hâline kavuşturacak. Bu yönelim bir idealin yansımadır.”

Bütün bu tablonun, tutarsızlığın, ilkelerden uzak, popülizmle siyaset yapmaya çalışmanın bize söylemek istediği bir şey var: Kılıçdaroğlu kaybetmekten vazgeçmiyor…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.