pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Bu söylentiler gerçekleşirse ülkemizde sanat ortamında büyük değişiklikler olacağını söyleyebiliriz.

Kültür-sanat dünyası son günlerde hareketli günler geçiriyor. Bu hareketliliğin temelinde ortaya çıkan bir eser veya bir sergi yok. Yapılan atamalar nedeniyle yoğun bir tartışma ve eleştiri söz konusu. Bu eleştiriler bazen haddini aşarak hakarete varan haller alabiliyor. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne Tamer Karadağlı’nın, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne Ömer Faruk Belviranlı’nın, 18. İstanbul Bienali küratörlüğüne ise Iwona Blazwick’in atanması hayli ses getirdi. Öncelikle Karadağlı ve Belviranlı’nın atanmasıyla başlayalım. Bu atamalara en fazla itiraz eden oyuncu tayfasına baktığımızda Disney+’ın Atatürk dizisiyle alakalı ne olduğunu idrak edemediğini söyleyenler, kafasını kuma gömenlerle aynı grup olduğunu görmek benim için hiç de şaşırtıcı değil. Bu olaylar adeta bir turnusol kâğıdı gibi bazı gerçekleri gözler önüne serdi. İşine gelmeyince (Disney+’ı sadece tek başına düşünmemek gerekir aynı gruba bağlı Fox kanalını da unutmamak lazım) haberim yok diyenler Tamer Karadağlı söz konusu olunca ne hikmetse her şeyden haberdarlar. Bu güruh için önemli olan sanatçının başarısı, performansı asla olmadı olamaz da. Onlar için önemli olan bazı lobilere ne kadar hizmet ettiğinizdir. PKK’ya esaslı bir eleştiri getirmiyorsanız, LGBT hareketlerine sempatiyle yaklaşıyorsanız sizden iyisi yoktur. Hele bir de seçim zamanı “Pirom”, “Dedem” gibi övgüler de düzmüşseniz Kemal Kılıçdaroğlu’na o zaman büyük sanatçısınızdır.   Ömer Faruk Belviranlı’yı Tayyip Dede şarkısına indirgemek onun 1990’larda Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nu birincilikle bitirdiğini, Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptığını, Türk Tasavvuf Müziği alanında yaklaşık 10 albüm yaptığını, 2013’te genel müdür yardımcısı olarak atandığını, 2021’den itibaren de genel müdürlük makamına vekâlet ettiğini görmezden gelmektir. “Tayyip Dede”ye indirgeyenler bu gerçekleri bal gibi de biliyorlar lakin gütmekten hoşlandıkları kitleye yaranmak için işi sulandırmayı tercih ediyorlar. Iwona Blazwick olayı ise her geçen gün başka bir hal alıyor. Ortada net bir açıklama olmadığı için, yani Defne Ayas’ın seçilmeme nedenini bilmediğimiz için, spekülasyonlar dolaşıyor. [Daha önceki bienallerde kimlerin seçilmediğini bilmediğimiz halde Ayas’ın seçilmemesini niçin ve nasıl biliyoruz?] En büyük spekülasyon ise Ayas’ın, Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Küratörlüğü’nü üstlendiği dönemde katalogda yer alan bir ifadeden dolayı hükümeti ve devleti karşısına almamak gösteriliyor, konuşuluyor. Ben bunun çok gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. İKSV gibi bir kurumun aman hükümet ne der gibi bir kaygıyla hareket etmeyeceğini tahmin ediyorum. Devletin sağladığı fonlarla ayakta kalan bir kurum olsa belki bu eleştirilerin bir temeli olurdu ama kamu kaynakları, 2022 faaliyet raporuna göre, İKSV gelirlerinin sadece %4,06’sı. Böyle olsa Venedik Mimarlık Bienali’nde yer alan Mimarlığın Çuval Teorisi gibi “eleştirel” bir sergiyi Türkiye Pavyonu’nda düzenlemezdi. 2024’te Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda ülkemizi temsil edecek olan Gülsün Karamustafa küratör olarak Esra Sarıgedik Öktem’i seçmişti. Öktem, “Defne Ayas’ın etrafında gelişen tartışmalardan olağanüstü üzüldüğünü” belirterek ayrıldığını belirtti. İKSV, Venedik Bienali için bir sanatçıyı davet ediyor ve sanatçı çalışacağı küratörü arzu etmesi halinde seçiyor. Karamustafa’nın da bu tartışmalara taraf olmak istemediği ve bu sebeple ayrılacağı çokça konuşulan konulardan biri. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’yla alakalı kulağıma çalınan bir başka husus Ankara’dan. Dışişleri Bakanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle gerçekleşen bu etkinliğin artık diğer ülkelerde olduğu gibi doğrudan devlete bağlı bir kurum tarafından düzenlenmesi düşünülüyormuş. Bu söylentiler gerçekleşirse ülkemizde sanat ortamında büyük değişiklikler olacağını söyleyebiliriz.
Ekleme Tarihi: 16 Ağustos 2023 - Çarşamba

Bu söylentiler gerçekleşirse ülkemizde sanat ortamında büyük değişiklikler olacağını söyleyebiliriz.

Kültür-sanat dünyası son günlerde hareketli günler geçiriyor. Bu hareketliliğin temelinde ortaya çıkan bir eser veya bir sergi yok. Yapılan atamalar nedeniyle yoğun bir tartışma ve eleştiri söz konusu. Bu eleştiriler bazen haddini aşarak hakarete varan haller alabiliyor.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne Tamer Karadağlı’nın, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne Ömer Faruk Belviranlı’nın, 18. İstanbul Bienali küratörlüğüne ise Iwona Blazwick’in atanması hayli ses getirdi.

Öncelikle Karadağlı ve Belviranlı’nın atanmasıyla başlayalım. Bu atamalara en fazla itiraz eden oyuncu tayfasına baktığımızda Disney+’ın Atatürk dizisiyle alakalı ne olduğunu idrak edemediğini söyleyenler, kafasını kuma gömenlerle aynı grup olduğunu görmek benim için hiç de şaşırtıcı değil. Bu olaylar adeta bir turnusol kâğıdı gibi bazı gerçekleri gözler önüne serdi. İşine gelmeyince (Disney+’ı sadece tek başına düşünmemek gerekir aynı gruba bağlı Fox kanalını da unutmamak lazım) haberim yok diyenler Tamer Karadağlı söz konusu olunca ne hikmetse her şeyden haberdarlar. Bu güruh için önemli olan sanatçının başarısı, performansı asla olmadı olamaz da. Onlar için önemli olan bazı lobilere ne kadar hizmet ettiğinizdir. PKK’ya esaslı bir eleştiri getirmiyorsanız, LGBT hareketlerine sempatiyle yaklaşıyorsanız sizden iyisi yoktur. Hele bir de seçim zamanı “Pirom”, “Dedem” gibi övgüler de düzmüşseniz Kemal Kılıçdaroğlu’na o zaman büyük sanatçısınızdır.

 

Ömer Faruk Belviranlı’yı Tayyip Dede şarkısına indirgemek onun 1990’larda Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nu birincilikle bitirdiğini, Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptığını, Türk Tasavvuf Müziği alanında yaklaşık 10 albüm yaptığını, 2013’te genel müdür yardımcısı olarak atandığını, 2021’den itibaren de genel müdürlük makamına vekâlet ettiğini görmezden gelmektir. “Tayyip Dede”ye indirgeyenler bu gerçekleri bal gibi de biliyorlar lakin gütmekten hoşlandıkları kitleye yaranmak için işi sulandırmayı tercih ediyorlar.

Iwona Blazwick olayı ise her geçen gün başka bir hal alıyor. Ortada net bir açıklama olmadığı için, yani Defne Ayas’ın seçilmeme nedenini bilmediğimiz için, spekülasyonlar dolaşıyor. [Daha önceki bienallerde kimlerin seçilmediğini bilmediğimiz halde Ayas’ın seçilmemesini niçin ve nasıl biliyoruz?] En büyük spekülasyon ise Ayas’ın, Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Küratörlüğü’nü üstlendiği dönemde katalogda yer alan bir ifadeden dolayı hükümeti ve devleti karşısına almamak gösteriliyor, konuşuluyor. Ben bunun çok gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. İKSV gibi bir kurumun aman hükümet ne der gibi bir kaygıyla hareket etmeyeceğini tahmin ediyorum. Devletin sağladığı fonlarla ayakta kalan bir kurum olsa belki bu eleştirilerin bir temeli olurdu ama kamu kaynakları, 2022 faaliyet raporuna göre, İKSV gelirlerinin sadece %4,06’sı. Böyle olsa Venedik Mimarlık Bienali’nde yer alan Mimarlığın Çuval Teorisi gibi “eleştirel” bir sergiyi Türkiye Pavyonu’nda düzenlemezdi.

2024’te Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda ülkemizi temsil edecek olan Gülsün Karamustafa küratör olarak Esra Sarıgedik Öktem’i seçmişti. Öktem, “Defne Ayas’ın etrafında gelişen tartışmalardan olağanüstü üzüldüğünü” belirterek ayrıldığını belirtti. İKSV, Venedik Bienali için bir sanatçıyı davet ediyor ve sanatçı çalışacağı küratörü arzu etmesi halinde seçiyor. Karamustafa’nın da bu tartışmalara taraf olmak istemediği ve bu sebeple ayrılacağı çokça konuşulan konulardan biri.

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’yla alakalı kulağıma çalınan bir başka husus Ankara’dan. Dışişleri Bakanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle gerçekleşen bu etkinliğin artık diğer ülkelerde olduğu gibi doğrudan devlete bağlı bir kurum tarafından düzenlenmesi düşünülüyormuş. Bu söylentiler gerçekleşirse ülkemizde sanat ortamında büyük değişiklikler olacağını söyleyebiliriz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.