pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Batı dünyasının sıradan insanları bu gerçeklerden de haberdar değiller.

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma dair bilgiler ABD başta olmak üzere Batı dünyasının ana akım medya organlarında sadece çarpıtılarak yer buluyor. Batı medyalarının içine düştüğü bu rezilliğin tarihi epeyce gerilere gidiyor. Filistin asıllı Amerikalı bilim adamlarından Prof. Edward Said 1981’de yayınladığı, dilimize de “Haberlerin Ağında İslam” veya “Medyada İslam/ Gazeteciler ve Uzmanlar Dünyaya Bakışımızı Nasıl Belirliyor?” başlıklarıyla çevrilen kitabında bu rezilliği derinlemesine bir şekilde inceleyerek dünya kamuoyuna arz etmiş idi. Batı medyalarının öteden beri “Filistin meselesi”nde İsrail’in yalanlarını yansıtmakta çok daha ileri gittikleriyse, aşikâr. 7 Ekim’den bu yana Batı ana akım medyaları İsrail’in uzantısı gibi hareket ettiler. Böylece İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarına, soykırım suçlarına da iştirak etmiş oldular. Olayları gerçeklere uygun şekilde yansıtmaya çalışan gazetecilereyse “suçlu” muamelesi yaptılar, haberlere de, haber diline de iğrenç sansürler uyguladılar. En son, İngiltere merkezli yarı-resmi haber yayımcısı “BBC”de çalışan bir grup gazeteci “El Cezire” kanalına gönderdikleri mektupta kurumun “katliam” ve “vahşet “gibi terimleri sadece “Hamas” için kullandığını, “Hamas”ın bölgede şiddetin tek kışkırtıcı ve faili olarak gösterildiğinden şikâyet ediyorlardı. Geçtiğimiz Ekim ayı ortalarında, “BBC”nin Kuzey Afrika haberlerine imza atan kıdemli muhabirlerinden Bassam Bounennikurumun İsrail’in dümen suyunda haber yapmasına tahammül edemeyerek istifa etmişti. 18 Ekim’de “X” hesabından yayınladığı mesajında “meslekî vicdanımın gereği olarak BBC’den istifamı sundum” demişti. BBC’nin iki yüzlü yaklaşımı Avustralya ve Yeni Zelanda dahil olmak üzere İngilizce konuşan “Anglosfer” dünyasının diğer ülkeleri için de geçerli tabii. “Yeni Zelanda Radyosu(RNZ)” izleyicilerin değerli zamanlarını çalacağı gerekçesiyle Filistinli bir konuğun sözlerini yayınlamama kararı aldığını duyurmuştu. “BBC” gibi uluslararası haber ajanslarıyla çalışan “Anglosfer”in diğer medya kuruluşları, soykırıma “soykırım” dememek için direniyorlar. Bu kuruluşlar İsrail’in yalanlarını gerçek haber gibi yansıtmak içinse adeta yarış halindeler. İsrail’in bariz yalanlarından birisi Gazze’deki hastanelerin Hamas’ın karargâhları olduğu şeklindeydi. Biden Yönetimi de, Batı dünyasının yönetimleri de, medyaları da ciddi hiç bir kaynağa dayanmaksızın, İsrail’in hastaneleri yok etmeye yönelik yalanını da desteklediler. Meşhur polisiye yazarlarından Eric Ambler’in “Dimitrios’un Maskesi” romanında gazeteci Marukakis, hikayenin baş kahramanı Charles latimer’e yazdığı bir mektupta, “Yalanları destekleyecek olaylar yoksa, olaylar yaratılır” diye bir cümle kullanmıştı. İsrail de başta “El Şifa” olmak üzere Gazze’deki hastanelere ilişkin kurgulanmış görüntülere başvuruyordu. Batı yönetimleri ve medyaları İsrail’in yalanlarının farkındaydılar. İsrail’e verdikleri koşulsuz desteği sürdürmek için bu yalanların yayılmasına bile isteye alet oldular. İsrail’in yalanlarının ifşâ olması bile Batı yönetimlerinin, medyalarının tutumunda ciddi bir değişikliğe yol açmadı. Batı dünyasının insanları, yönetimlerinin, medyalarının aldatmacalarına maruz bırakılıyorlar. Yahudi kökenli Amerikalı düşünürlerden Hannah Arendt insanın manipüle edilebilirliğine dair psikolojik bir öncüle dikkat çekmişti. Arendt’in vurguladığı gibi, halkın manipüle edilebilirliği fikri sadece ticarî reklam ve satış dünyasının değil, Batı medyalarının da siyasî amaçlarla sarıldığı bir öncül oldu. Hitler Almanyası’ndan kaçarak canını kurtaran Hannah Arendt yaşasaydı, Batı medyalarının içine düştüğü bu sefaleti, rezilliği nasıl yorumlardı acaba? İsrail ve Hamas arasında yapılan anlaşma gereğince, İsrail’in esir tuttuğu bir grup Filistinli kadın ve çocuk serbest bırakıldı. Özgürlüğüne kavuşanlardan birisi 23 yaşındaki Marah Bakir adındaki genç kız idi. Marah 16 yaşındayken işgal altındaki Batı Şeria’da tutsak alınmıştı.  Birleşmiş Milletler’in bir raporuna göre “İsrail, dünyada faaliyette olan ilk ve tek çocuk askerî mahkemesini” kurmuştur. İsrailli insan hakları örgütü “B’Tselem”e göre sadece Eylül ayı sonunda, binden fazla Filistinli suçlama ya da yargılama olmaksızın hapsedilmişti. Bu şekilde İsrail tarafından rehin tutulan binlerce Filistinli’den en az 150’si çocuk yaştaydılar. Kuvvetle muhtemel Batı dünyasının sıradan insanları bu gerçeklerden de haberdar değiller.
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2023 - Pazar

Batı dünyasının sıradan insanları bu gerçeklerden de haberdar değiller.

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma dair bilgiler ABD başta olmak üzere Batı dünyasının ana akım medya organlarında sadece çarpıtılarak yer buluyor. Batı medyalarının içine düştüğü bu rezilliğin tarihi epeyce gerilere gidiyor. Filistin asıllı Amerikalı bilim adamlarından Prof. Edward Said 1981’de yayınladığı, dilimize de “Haberlerin Ağında İslam” veya “Medyada İslam/ Gazeteciler ve Uzmanlar Dünyaya Bakışımızı Nasıl Belirliyor?” başlıklarıyla çevrilen kitabında bu rezilliği derinlemesine bir şekilde inceleyerek dünya kamuoyuna arz etmiş idi.
Batı medyalarının öteden beri “Filistin meselesi”nde İsrail’in yalanlarını yansıtmakta çok daha ileri gittikleriyse, aşikâr. 7 Ekim’den bu yana Batı ana akım medyaları İsrail’in uzantısı gibi hareket ettiler. Böylece İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarına, soykırım suçlarına da iştirak etmiş oldular. Olayları gerçeklere uygun şekilde yansıtmaya çalışan gazetecilereyse “suçlu” muamelesi yaptılar, haberlere de, haber diline de iğrenç sansürler uyguladılar.
En son, İngiltere merkezli yarı-resmi haber yayımcısı “BBC”de çalışan bir grup gazeteci “El Cezire” kanalına gönderdikleri mektupta kurumun “katliam” ve “vahşet “gibi terimleri sadece “Hamas” için kullandığını, “Hamas”ın bölgede şiddetin tek kışkırtıcı ve faili olarak gösterildiğinden şikâyet ediyorlardı. Geçtiğimiz Ekim ayı ortalarında, “BBC”nin Kuzey Afrika haberlerine imza atan kıdemli muhabirlerinden Bassam Bounennikurumun İsrail’in dümen suyunda haber yapmasına tahammül edemeyerek istifa etmişti. 18 Ekim’de “X” hesabından yayınladığı mesajında “meslekî vicdanımın gereği olarak BBC’den istifamı sundum” demişti.
BBC’nin iki yüzlü yaklaşımı Avustralya ve Yeni Zelanda dahil olmak üzere İngilizce konuşan “Anglosfer” dünyasının diğer ülkeleri için de geçerli tabii. “Yeni Zelanda Radyosu(RNZ)” izleyicilerin değerli zamanlarını çalacağı gerekçesiyle Filistinli bir konuğun sözlerini yayınlamama kararı aldığını duyurmuştu. “BBC” gibi uluslararası haber ajanslarıyla çalışan “Anglosfer”in diğer medya kuruluşları, soykırıma “soykırım” dememek için direniyorlar. Bu kuruluşlar İsrail’in yalanlarını gerçek haber gibi yansıtmak içinse adeta yarış halindeler.
İsrail’in bariz yalanlarından birisi Gazze’deki hastanelerin Hamas’ın karargâhları olduğu şeklindeydi. Biden Yönetimi de, Batı dünyasının yönetimleri de, medyaları da ciddi hiç bir kaynağa dayanmaksızın, İsrail’in hastaneleri yok etmeye yönelik yalanını da desteklediler. Meşhur polisiye yazarlarından Eric Ambler’in “Dimitrios’un Maskesi” romanında gazeteci Marukakis, hikayenin baş kahramanı Charles latimer’e yazdığı bir mektupta, “Yalanları destekleyecek olaylar yoksa, olaylar yaratılır” diye bir cümle kullanmıştı. İsrail de başta “El Şifa” olmak üzere Gazze’deki hastanelere ilişkin kurgulanmış görüntülere başvuruyordu.

Batı yönetimleri ve medyaları İsrail’in yalanlarının farkındaydılar. İsrail’e verdikleri koşulsuz desteği sürdürmek için bu yalanların yayılmasına bile isteye alet oldular. İsrail’in yalanlarının ifşâ olması bile Batı yönetimlerinin, medyalarının tutumunda ciddi bir değişikliğe yol açmadı.

Batı dünyasının insanları, yönetimlerinin, medyalarının aldatmacalarına maruz bırakılıyorlar. Yahudi kökenli Amerikalı düşünürlerden Hannah Arendt insanın manipüle edilebilirliğine dair psikolojik bir öncüle dikkat çekmişti. Arendt’in vurguladığı gibi, halkın manipüle edilebilirliği fikri sadece ticarî reklam ve satış dünyasının değil, Batı medyalarının da siyasî amaçlarla sarıldığı bir öncül oldu. Hitler Almanyası’ndan kaçarak canını kurtaran Hannah Arendt yaşasaydı, Batı medyalarının içine düştüğü bu sefaleti, rezilliği nasıl yorumlardı acaba?
İsrail ve Hamas arasında yapılan anlaşma gereğince, İsrail’in esir tuttuğu bir grup Filistinli kadın ve çocuk serbest bırakıldı. Özgürlüğüne kavuşanlardan birisi 23 yaşındaki Marah Bakir adındaki genç kız idi. Marah 16 yaşındayken işgal altındaki Batı Şeria’da tutsak alınmıştı. 
Birleşmiş Milletler’in bir raporuna göre “İsrail, dünyada faaliyette olan ilk ve tek çocuk askerî mahkemesini” kurmuştur. İsrailli insan hakları örgütü “B’Tselem”e göre sadece Eylül ayı sonunda, binden fazla Filistinli suçlama ya da yargılama olmaksızın hapsedilmişti. Bu şekilde İsrail tarafından rehin tutulan binlerce Filistinli’den en az 150’si çocuk yaştaydılar. Kuvvetle muhtemel Batı dünyasının sıradan insanları bu gerçeklerden de haberdar değiller.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.