pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Bakalım, kabahati kim nerede arayacak?

1968’de Fransa’yı kasıp kavuran ve daha sonra dünyanın birçok ülkesine yayılan büyük hadiselerin farklı boyutları çok fazla gündeme gelmedi. Fransa olayları umumiyetle Avrupa’da Marksist hareketler ekseninde ele alınmış, bizim gibi ülkelere de Avrupa Marksizm’i üzerinden yansımıştı. 1960’ların başından itibaren Fransa’nın ve umumî olarak Batı Avrupa kolonyalizminin birikmiş sorunları belki de tarihinde ilk defa Avrupa ve ABD’nin imparatorluk ana vatanına taşınmıştı. Fakat olaylar kısa sürede asıl mecrasından uzaklaştı ve Avrupamerkezci bir tutum yeniden egemen kılındı. Bunda dönemin Marcuse gibi fikir insanlarının rolünü belirlemek oldukça önemlidir. Zira Theodor Adorno ve Max Horkheimer gibi Frankfurt Okulu temsilcileri Cezayir bağımsızlık savaşında Fransız kolonyalizmine destek çıkmışlardı. Bu gerçeğin Türkiye’de tartışılmaması büyük bir eksikliktir. Zaten dönemin ruhunu temsil eden Frantz Fanon şiddet kavramı parantezine alınmış ve kitapları bağlamından uzaklaştırılarak tartışılmıştı. Müstemlekeciliği, milletlerin milletler üzerindeki hegemonyası olarak tarif edebiliriz. Çünkü bir ülkenin neredeyse bütün hâkimiyet unsurları kurumsal bir çerçeve olarak müstemlekelere taşınmıştı. Bu hegemonya biçimini istismar siyasetine indirgeyerek sömürge kavramı ile yetinmek kolonyalizmi bağlamından koparmak anlamına gelir. Bunun sonucunda sınıfsal bir tutumun öne çıkması kolaylaşır. Adorno ve Horkheimer’ın eserlerini millet ve sınıf farkını temel alarak okumak gerekirdi. Bugün Avrupa Marksizm’ini temsil eden güçlü figürlerin rahatlıkla İsrail’in yanında saf tutmalarını da milletlerin milletler üzerindeki hâkimiyetine onay vermek şeklinde görmemiz gerekir. Onlar da sınıf çıkarları gibi mahallî sorunları rafa kaldırmışlar, burjuvazinin veya daha doğru bir ifade ile şirketlerin çıkarları için başka milletler üzerindeki hâkimiyete destek vermişlerdir. Bu açıdan Filistinli öğrencilerin merkezinde yer aldığı ABD ve Avrupa ülkelerindeki eylemleri desteklemek bir tarafa, açıkça İsrailci bir tutum sergilemeleri şaşırtıcı değildir. ABD’de Bernie Sanders’in bir istisna olması önemlidir. Muhtemelen Sanders’in muadillerini yakın zamanda Batı Avrupa ülkelerinde göremeyeceğiz. 68 olaylarının üzerinden çok uzun bir zaman geçti. Gerçi o dönemde ABD’deki olaylar da dünyanın gündemindeydi fakat çoğunluğun gözü Fransa’daydı. Fakat bugün Filistin taraftarı öğrencilerin eylemleri, Columbia gibi ABD’nin saygın üniversitelerinde başladı. ABD’nin ve dünyanın en saygın ve en meşhur üniversitelerinde Filistin taraftarı öğrenciler, milletlerin başka milletler üzerindeki hâkimiyetini dünyanın gündemine taşıyor. 68’den farklı olarak olaylar bu kez ABD merkezlidir. Bu, kolonyal hegemonya sorunlarının asıl kaynağında tartışmaya açıldığı anlamına gelir. Gazzelilerin direnişiyle Filistinli öğrencilerin çevresinde güçlü bir destek oluştu ve kolonyal hâkimiyetin ortaya çıkardığı sorunlar imparatorluk ana vatanında gündeme taşındı. Bu, emsalsiz bir başarıdır. Üstelik şu ana kadar Filistin meselesini   asıl bağlamından uzaklaştırmayı da başaramadılar. Filistin meselesinin Batı üniversitelerinin kampüslerinde bir sorun olarak gündeme gelmesi birçok açıdan önemlidir. Yıllardır, ülkemizde, özellikle liberal muhafazakâr çevreler “kabahati kendimizde aramamız gerektiği” üzerinde durarak sorunları bağlamından koparmayı başarıyordu. Sanki müşahhas olarak birileri kabahatlerini gizlemek için var olan suçları başkalarının üzerine atıyordu. Onların, milletlerin milletler üzerindeki hâkimiyeti gibi son derece karmaşık bir meseleyi “kader kurbanı” örneği üzerinden somuta indirgemeleri elbette başarıydı fakat entelektüel zarafetlerini (!) elbette Marcuse ve Horkheimer’in tutumuyla özdeşleştiremeyiz. Yine de haklarını yememek lazım, onlar da çok güçlü bir etki oluşturdular. Dolayısıyla sorunların asıl kaynağı daima gözlerden uzak tutuldu. Şimdi hem Batı’nın hem de periferideki Batı’nın muazzam baskısına rağmen Filistin taraftarları sorunu asıl kaynağına taşıdılar. Bu, gerçekten de büyük bir başarıdır. Bakalım, kabahati kim nerede arayacak? Columbia gibi gücünü ve şöhretini kolonyal hegemonyadan alan üniversitelerin sistemi muhafaza etmek için Filistin taraftarı öğrencilere şiddetli bir müdahalede bulunması an meselesidir. Gün farkından dolayı ABD üniversitelerinde bu müdahalenin gece yarılarından itibaren başladığı haberleri geliyor. ABD ve Avrupa üniversitelerinin, dışarıdaki sorunun Batı’ya taşınmasını engellemek için ne gerekiyorsa yapacağı anlaşılıyor. Sadece yeni Marcuseleri yok.
Ekleme Tarihi: 02 Mayıs 2024 - Perşembe

Bakalım, kabahati kim nerede arayacak?

1968’de Fransa’yı kasıp kavuran ve daha sonra dünyanın birçok ülkesine yayılan büyük hadiselerin farklı boyutları çok fazla gündeme gelmedi. Fransa olayları umumiyetle Avrupa’da Marksist hareketler ekseninde ele alınmış, bizim gibi ülkelere de Avrupa Marksizm’i üzerinden yansımıştı. 1960’ların başından itibaren Fransa’nın ve umumî olarak Batı Avrupa kolonyalizminin birikmiş sorunları belki de tarihinde ilk defa Avrupa ve ABD’nin imparatorluk ana vatanına taşınmıştı. Fakat olaylar kısa sürede asıl mecrasından uzaklaştı ve Avrupamerkezci bir tutum yeniden egemen kılındı. Bunda dönemin Marcuse gibi fikir insanlarının rolünü belirlemek oldukça önemlidir. Zira Theodor Adorno ve Max Horkheimer gibi Frankfurt Okulu temsilcileri Cezayir bağımsızlık savaşında Fransız kolonyalizmine destek çıkmışlardı. Bu gerçeğin Türkiye’de tartışılmaması büyük bir eksikliktir. Zaten dönemin ruhunu temsil eden Frantz Fanon şiddet kavramı parantezine alınmış ve kitapları bağlamından uzaklaştırılarak tartışılmıştı.

Müstemlekeciliği, milletlerin milletler üzerindeki hegemonyası olarak tarif edebiliriz. Çünkü bir ülkenin neredeyse bütün hâkimiyet unsurları kurumsal bir çerçeve olarak müstemlekelere taşınmıştı. Bu hegemonya biçimini istismar siyasetine indirgeyerek sömürge kavramı ile yetinmek kolonyalizmi bağlamından koparmak anlamına gelir. Bunun sonucunda sınıfsal bir tutumun öne çıkması kolaylaşır. Adorno ve Horkheimer’ın eserlerini millet ve sınıf farkını temel alarak okumak gerekirdi. Bugün Avrupa Marksizm’ini temsil eden güçlü figürlerin rahatlıkla İsrail’in yanında saf tutmalarını da milletlerin milletler üzerindeki hâkimiyetine onay vermek şeklinde görmemiz gerekir. Onlar da sınıf çıkarları gibi mahallî sorunları rafa kaldırmışlar, burjuvazinin veya daha doğru bir ifade ile şirketlerin çıkarları için başka milletler üzerindeki hâkimiyete destek vermişlerdir. Bu açıdan Filistinli öğrencilerin merkezinde yer aldığı ABD ve Avrupa ülkelerindeki eylemleri desteklemek bir tarafa, açıkça İsrailci bir tutum sergilemeleri şaşırtıcı değildir. ABD’de Bernie Sanders’in bir istisna olması önemlidir. Muhtemelen Sanders’in muadillerini yakın zamanda Batı Avrupa ülkelerinde göremeyeceğiz.

68 olaylarının üzerinden çok uzun bir zaman geçti. Gerçi o dönemde ABD’deki olaylar da dünyanın gündemindeydi fakat çoğunluğun gözü Fransa’daydı. Fakat bugün Filistin taraftarı öğrencilerin eylemleri, Columbia gibi ABD’nin saygın üniversitelerinde başladı. ABD’nin ve dünyanın en saygın ve en meşhur üniversitelerinde Filistin taraftarı öğrenciler, milletlerin başka milletler üzerindeki hâkimiyetini dünyanın gündemine taşıyor. 68’den farklı olarak olaylar bu kez ABD merkezlidir. Bu, kolonyal hegemonya sorunlarının asıl kaynağında tartışmaya açıldığı anlamına gelir. Gazzelilerin direnişiyle Filistinli öğrencilerin çevresinde güçlü bir destek oluştu ve kolonyal hâkimiyetin ortaya çıkardığı sorunlar imparatorluk ana vatanında gündeme taşındı. Bu, emsalsiz bir başarıdır. Üstelik şu ana kadar Filistin meselesini

 

asıl bağlamından uzaklaştırmayı da başaramadılar.

Filistin meselesinin Batı üniversitelerinin kampüslerinde bir sorun olarak gündeme gelmesi birçok açıdan önemlidir. Yıllardır, ülkemizde, özellikle liberal muhafazakâr çevreler “kabahati kendimizde aramamız gerektiği” üzerinde durarak sorunları bağlamından koparmayı başarıyordu. Sanki müşahhas olarak birileri kabahatlerini gizlemek için var olan suçları başkalarının üzerine atıyordu. Onların, milletlerin milletler üzerindeki hâkimiyeti gibi son derece karmaşık bir meseleyi “kader kurbanı” örneği üzerinden somuta indirgemeleri elbette başarıydı fakat entelektüel zarafetlerini (!) elbette Marcuse ve Horkheimer’in tutumuyla özdeşleştiremeyiz. Yine de haklarını yememek lazım, onlar da çok güçlü bir etki oluşturdular. Dolayısıyla sorunların asıl kaynağı daima gözlerden uzak tutuldu. Şimdi hem Batı’nın hem de periferideki Batı’nın muazzam baskısına rağmen Filistin taraftarları sorunu asıl kaynağına taşıdılar. Bu, gerçekten de büyük bir başarıdır. Bakalım, kabahati kim nerede arayacak?

Columbia gibi gücünü ve şöhretini kolonyal hegemonyadan alan üniversitelerin sistemi muhafaza etmek için Filistin taraftarı öğrencilere şiddetli bir müdahalede bulunması an meselesidir. Gün farkından dolayı ABD üniversitelerinde bu müdahalenin gece yarılarından itibaren başladığı haberleri geliyor. ABD ve Avrupa üniversitelerinin, dışarıdaki sorunun Batı’ya taşınmasını engellemek için ne gerekiyorsa yapacağı anlaşılıyor. Sadece yeni Marcuseleri yok.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.