pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Bahsettiğim bu kitle, seçim öncesi ile seçim sonrasını kıyaslıyor mudur acaba?

Daha önce de birkaç kez değinmiştim: Türkiye’de çok kolay manipüle edilebilen, ekseriyetle gençlerden oluşan bir kitle var. Kendilerini diğerlerine nazaran “okumuş” ve “aydınlanmış” görüyorlar; bu da onları sorgulamaktan alı koyuyor. Beslenme kaynakları çok kıt. Okudukları gazete, izledikleri televizyon kanalları, takip ettikleri internet fenomenleriyle adeta bir fanusun içinde yaşıyorlar. Dışarıya ve sorgulamaya bu kadar kapalı oldukları için, en uçuk yalanlar, en uç komplo teorileri bu kitle içinde çok hızlı dolaşıma giriyor ve kabul görüyor. Seçimlerin üzerinden 2 aydan fazla süre geçti. Bahsettiğim bu kitle, seçim öncesi ile seçim sonrasını kıyaslıyor mudur acaba? Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu… “Dede”, “Piro” lakaplarıyla sempatik bir imaj çizilmişti. Geçmişte elle tutulur hiçbir başarısı olmadığı halde bu kitleye bir kahraman, bir kurtarıcı gibi sunulmuştu. Cumhurbaşkanı seçildiğinde Türkiye’nin bütün sorunları hızla çözülecekti. Türkiye yenilenecek, özgürleşecek, çağdaşlaşacak, demokrasinin standartları yükselecek, diktatörlük, otoriterlik bitecek, ülkenin her zerresinden barış ve refah fışkıracaktı. İşte o Kılıçdaroğlu, 2 ay oldu koltuğundan kalkmıyor. Geniş bir kitlenin hayalleriyle, umutlarıyla oynamanın faturasını ödemeye bile yanaşmıyor. Vaat ettiği ilkelerin hiç birisine uymuyor. Kendisine oy verenler dahi Türkiye’nin uçurumun kenarından döndüğüne inanıyorlar. Birbirine benzemez 6 partinin oluşturduğu ittifak da dağıldı, fiilen bitti. Oysa o masanın görüntüleriyle Türkiye’ye birlik, bütünlük pozları veriliyordu. Birlikteliğin bir çıkar ittifakı olduğu ortaya çıktı. Herkes alacağını aldı ve bir kenara çekildi. Muhalif kitleye, özellikle gençlere pompalanan heyecan orada da heba edildi. Dünyanın en kanlı örgütlerinden, Türkiye’de 50 bin kişinin ölümüne neden olmuş PKK ve onun uzantıları, masum, çevreye duyarlı, kadın haklarında hassas, özgürlükçü, çağdaş bir sivil toplum örgütü gibi lanse ediliyordu. Terör örgütünün siyasi uzantısı Selahattin Demirtaş “tutsak” bir özgürlük savaşçısı imajına bürünmüştü. Seçim bitti. Demirtaş sustu, takke düştü, kel göründü, PKK’nın silahları tekrar konuşmaya başladı. Darbe girişiminde bulunan ve 251 insanımızı şehit eden Fetullahçı terör örgütü bir ara neredeyse gadre uğramış, mazlum, masum bir “gönül hareketi” gibi gösteriliyordu. Seçim bitti, maskeler tekrar düştü, ihanet şebekesi olarak mesailerine devam ediyorlar. Bir suç şebekesinin lideri, onun dublörü, Avrupa’dan iftira ve karalama yayını yapan FETÖ teröristleri kahraman ilan edilmişlerdi. İpe sapa gelmez boş iddialarının milyonlarca alıcısı vardı. Hiçbiri yok ortada. Vazifelerini yaptılar, unutulup gittiler. Hayatları CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçmiş, hatta bu sayede bir takım payelere kavuşmuş, seçim öncesi Kılıçdaroğlu’na tam destek vermiş gazeteci, yazar, münevver takımı şimdilerde karanlıkta ıslık çalıyorlar. “Meşhurlar” tayfasını es geçmeyelim. Seçimi Kılıçdaroğlu’nun kesin kazanacağı zannıyla gemileri yakmışlardı. Her gün biri açıklama yapıyor, kendilerini takip eden milyonlarca kişiyi Erdoğan’a karşı kışkırtıyorlardı. Hevesleri kursaklarında kaldı. “Yanıldık özür dileriz” ya da en azından “mücadeleye devam” şeklinde bir açıklama dahi yapmadılar. Hepsi sus pus. Takipçilerini yüz üstü bırakıp rant peşinde koşmaya, kapalı kapılar ardında “ben aslında öyle demek istememiştim” sünepeliğine başladılar. Ya şu Disney meselesi? Büyük sermaye ile Atatürk arasında sıkışanlar günlerdir büyük sermaye lehine susuyorlar. Atatürkçülükleri istismarmış, kazanmak için maskeymiş meğer. Ne Atatürk ne de laiklik umurlarında bile değilmiş. Para her ilkenin üzerindeymiş. Heba edilen umutlar, hayal kırıklıkları, düşen takkeler, maskeler, imajın parçalanıp gerçeğin açığa çıkması muhalif kitlede bir uyanışa, bir aydınlanmaya yol açar mı acaba? Sanmam. Her şeyi bildiğini düşünen bir kitleye hiçbir şey öğretemezsiniz. Bir değil bin musibet dahi onlara nasihat olmayacak. Disney’e karşı susanlar şurada, 30 Ağustos’ta “sarı saçlım mavi gözlüm” mesajları yayınlayarak takipçilerini kaldıkları yerden aldatmayı sürdürecekler. Biz yine de tavsiyemizi buraya iliştirelim. Hem sadece muhalif gençlere değil, tüm gençlere seslenelim: Ahlakı olmayan hiçbir hareketin, hiçbir ideolojinin başarı ihtimali yoktur. Hal ve hareketleriyle, üslubuyla, yaşam tarzıyla güven vermeyen kişilerin ağzından doğru söz çıkmaz, onların arkasından yürünmez. Dürüst olmayan birinin sizi götüreceği güvenli liman yoktur. Bir de sorgulayın, devamlı sorgulayın. İçinizdeki putları yıkmadan hakikate erişilemez.
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2023 - Pazartesi

Bahsettiğim bu kitle, seçim öncesi ile seçim sonrasını kıyaslıyor mudur acaba?

Daha önce de birkaç kez değinmiştim: Türkiye’de çok kolay manipüle edilebilen, ekseriyetle gençlerden oluşan bir kitle var. Kendilerini diğerlerine nazaran “okumuş” ve “aydınlanmış” görüyorlar; bu da onları sorgulamaktan alı koyuyor. Beslenme kaynakları çok kıt. Okudukları gazete, izledikleri televizyon kanalları, takip ettikleri internet fenomenleriyle adeta bir fanusun içinde yaşıyorlar. Dışarıya ve sorgulamaya bu kadar kapalı oldukları için, en uçuk yalanlar, en uç komplo teorileri bu kitle içinde çok hızlı dolaşıma giriyor ve kabul görüyor.

Seçimlerin üzerinden 2 aydan fazla süre geçti. Bahsettiğim bu kitle, seçim öncesi ile seçim sonrasını kıyaslıyor mudur acaba?

Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu… “Dede”, “Piro” lakaplarıyla sempatik bir imaj çizilmişti. Geçmişte elle tutulur hiçbir başarısı olmadığı halde bu kitleye bir kahraman, bir kurtarıcı gibi sunulmuştu. Cumhurbaşkanı seçildiğinde Türkiye’nin bütün sorunları hızla çözülecekti. Türkiye yenilenecek, özgürleşecek, çağdaşlaşacak, demokrasinin standartları yükselecek, diktatörlük, otoriterlik bitecek, ülkenin her zerresinden barış ve refah fışkıracaktı.

İşte o Kılıçdaroğlu, 2 ay oldu koltuğundan kalkmıyor. Geniş bir kitlenin hayalleriyle, umutlarıyla oynamanın faturasını ödemeye bile yanaşmıyor. Vaat ettiği ilkelerin hiç birisine uymuyor. Kendisine oy verenler dahi Türkiye’nin uçurumun kenarından döndüğüne inanıyorlar.

Birbirine benzemez 6 partinin oluşturduğu ittifak da dağıldı, fiilen bitti. Oysa o masanın görüntüleriyle Türkiye’ye birlik, bütünlük pozları veriliyordu. Birlikteliğin bir çıkar ittifakı olduğu ortaya çıktı. Herkes alacağını aldı ve bir kenara çekildi. Muhalif kitleye, özellikle gençlere pompalanan heyecan orada da heba edildi.

Dünyanın en kanlı örgütlerinden, Türkiye’de 50 bin kişinin ölümüne neden olmuş PKK ve onun uzantıları, masum, çevreye duyarlı, kadın haklarında hassas, özgürlükçü, çağdaş bir sivil toplum örgütü gibi lanse ediliyordu. Terör örgütünün siyasi uzantısı Selahattin Demirtaş “tutsak” bir özgürlük savaşçısı imajına bürünmüştü. Seçim bitti. Demirtaş sustu, takke düştü, kel göründü, PKK’nın silahları tekrar konuşmaya başladı.

Darbe girişiminde bulunan ve 251 insanımızı şehit eden Fetullahçı terör örgütü bir ara neredeyse gadre uğramış, mazlum, masum bir “gönül hareketi” gibi gösteriliyordu. Seçim bitti, maskeler tekrar düştü, ihanet şebekesi olarak mesailerine devam ediyorlar.

Bir suç şebekesinin lideri, onun dublörü, Avrupa’dan iftira ve karalama yayını yapan FETÖ teröristleri kahraman ilan edilmişlerdi. İpe sapa gelmez boş iddialarının milyonlarca alıcısı vardı. Hiçbiri yok ortada. Vazifelerini yaptılar, unutulup gittiler.

Hayatları CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçmiş, hatta bu sayede bir takım payelere kavuşmuş, seçim öncesi Kılıçdaroğlu’na tam destek vermiş gazeteci, yazar, münevver takımı şimdilerde karanlıkta ıslık çalıyorlar.

“Meşhurlar” tayfasını es geçmeyelim. Seçimi Kılıçdaroğlu’nun kesin kazanacağı zannıyla gemileri yakmışlardı. Her gün biri açıklama yapıyor, kendilerini takip eden milyonlarca kişiyi Erdoğan’a karşı kışkırtıyorlardı. Hevesleri kursaklarında kaldı. “Yanıldık özür dileriz” ya da en azından “mücadeleye devam” şeklinde bir açıklama dahi yapmadılar. Hepsi sus pus. Takipçilerini yüz üstü bırakıp rant peşinde koşmaya, kapalı kapılar ardında “ben aslında öyle demek istememiştim” sünepeliğine başladılar.

Ya şu Disney meselesi? Büyük sermaye ile Atatürk arasında sıkışanlar günlerdir büyük sermaye lehine susuyorlar. Atatürkçülükleri istismarmış, kazanmak için maskeymiş meğer. Ne Atatürk ne de laiklik umurlarında bile değilmiş. Para her ilkenin üzerindeymiş.

Heba edilen umutlar, hayal kırıklıkları, düşen takkeler, maskeler, imajın parçalanıp gerçeğin açığa çıkması muhalif kitlede bir uyanışa, bir aydınlanmaya yol açar mı acaba? Sanmam. Her şeyi bildiğini düşünen bir kitleye hiçbir şey öğretemezsiniz. Bir değil bin musibet dahi onlara nasihat olmayacak. Disney’e karşı susanlar şurada, 30 Ağustos’ta “sarı saçlım mavi gözlüm” mesajları yayınlayarak takipçilerini kaldıkları yerden aldatmayı sürdürecekler.

Biz yine de tavsiyemizi buraya iliştirelim. Hem sadece muhalif gençlere değil, tüm gençlere seslenelim: Ahlakı olmayan hiçbir hareketin, hiçbir ideolojinin başarı ihtimali yoktur. Hal ve hareketleriyle, üslubuyla, yaşam tarzıyla güven vermeyen kişilerin ağzından doğru söz çıkmaz, onların arkasından yürünmez. Dürüst olmayan birinin sizi götüreceği güvenli liman yoktur. Bir de sorgulayın, devamlı sorgulayın. İçinizdeki putları yıkmadan hakikate erişilemez.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.