pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Allah, Gavs-ı Sani Seyyid Abdülbaki el-Hüseyni Hazretlerinin menzilini mübarek, makamlarını âli eylesin.

Henüz 7 yaşında bir çocukken, 1983 yılının sıcak bir yaz gününde, babamın elini sımsıkı tutarak dolaşmıştım Menzil Köyü’nü. Perşembe gün sabah saatlerinde, Menzil Köyü’nün camiinde, Gavs-ı Sani Abdülbaki el-Hüseyni hazretlerinin cenazesinin musallaya gelmesini beklerken o küçük çocuğun üzerinden tam tamına 40 yıl geçtiğini düşündüm. Tam 40 yıldır, bazen çok sıkı, bazen epey gevşek olmak üzere Menzil Köyü’ne gidip gelmiş, buradaki olağanüstü maneviyata, olağanüstü berekete çok çeşitli kereler şahit olmuştum. Bu maneviyatın, bu bereketin nereden ve nasıl kaynaklandığını düşündüm ister istemez. Sofilerin deyimiyle “o mübareklerin” insanlar üzerindeki olumlu tasarruflarının kaynağının nereden olduğunu anlamaya, kavramaya çalıştım. Zihnim tüm bunları didiklerken geldi Gavs Hazretlerinin naaşı camiye. Gözyaşları sel olmuş, cezbeler arşı tutmuşken Gavs Hazretlerinin büyük evladı Seyyid Saki el-Hüseyni, camideki herkesi susturup bir konuşma irad etti. Burada, o büyük bereketin, o maneviyatın, o olağan dışı tasarrufun kaynaklarının ne olduğuna dair kesin ve keskin cevaplar vardı. Seyyid Saki şöyle dedi: “Başımız sağ olsun. Başımız kıyamete kadar sağ olacak zaten Allah’ın izniyle. Çünkü bizim yolumuz Kur’an’a, sünnete ve adaba bağlılık yoludur. Biz bunlara sımsıkı yapışırsak başımız kıyamete kadar sağ olur. 50 yıldır varlığını sürdüren Menzil Köyü’nün yolu Kur’an’a, sünnete ve adaba bağlılıkla vardır. Kur’an’a, sünnete, adaba ve devlete bağlıyız.”   40 yıldır Menzil’e gidip gelen biri olarak ne rahmetli Seyda Hazretlerinden ve evlatlarından, ne rahmetli Gavs Hazretlerinden ve evlatlarından bunun dışında hiçbir söz duymadığımı, bir davranış görmediğimi net şekilde söyleyebilirim. Farzlara, sünnetlere, nafilelere ve Nakşibendi tarikatı adabına tam riayet etmenin kurtuluş vesilesi olacağı dışında tek bir tavsiye verildiğini de hatırlamıyorum. Tarikatın ve şeyhin sadece insanın Kur’an ve sünnete ittiba etmesini tavsiye, teşvik ve tatbik ederek kurtuluşuna bir vesile olacağı öğretildi hep bize. Müridan arasındaki anlatılar bir kenara, Menzil’de “asıl keramet istikamettir” cümlesinin dışında hiçbir tavır ve davranış görmüş değilim bu 40 yılda. Bu, orada birtakım kerametler, bir takım olağanüstü haller görmediğim anlamına gelmez elbette. Bu, burada bir dursun.   Rahmetli Gavs Hazretlerinin en net vurgusu “hizmet” idi. Özellikle ne pahasına olursa olsun ilim talebelerinin eğitiminin devamlılığını sağlamak için müthiş gayretleri vardı. Diğer yandan bütün derdinin yönünü, istikametini kaybetmiş yahut bu tehlikeyle karşı karşıya olan insanların yöne ve istikamete döndürülmesi için irşadını aralıksız ve çok yoğun şekilde sürdürdü. Döneminde, birkaç çok önemli gelişme kaydedildi Menzil açısından. Bunların başında şüphesiz ilim faaliyetlerinin tabandan tavana sağlam şekilde yaygınlaştırılması vardı. Menzil Dergahlarındaki “ilkokul mezunu sofi”den doktorasını dünyanın en önemli üniversitelerinde yapmış profesörlere değin her sofinin kendisine lazım olan fıkıh, akaid, hadis, tilavet gibi ilimlere sahip olması için müthiş eğitim hamleleri ve programları geliştirdi. Diğer yandan, “ihtisas medresesi” diyebileceğimiz “ileri düzeyde İslâmî ilimler öğrenilen” eğitim yuvaları kurdurdu. Buralarda öğrenciler hem üniversite mezunu oldular hem de âlim.   Menzil’in kitap, dergi, radyo, televizyon ve internet yayıncılığı konusundaki ilk adımları da, sağlam kurumsallaşmaları da hep onun saadetli döneminde hayata geçti. Hayatımdaki en büyük mutluluk kaynaklarından biri, bu yayıncılık meselelerinin bir kenarında küçücük ve işe yaramaz da olsalar bazı hizmetlerde bulunmuş, bazılarına destek vermiş olmaktır. Şurasını şöylece söylemem de lazım burada. Menzil, Türkiye’de kendisine en çok iftira atılan, hakkında en çok yalan haber ve tezvirat üretilen yeri, buna şüphe yok. Bazı sekter ve doğrudan “İslam düşmanı” diyebileceğim yapıların ürettikleri değil sadece üstelik mesele. Anlamadan, dinlemeden, Menzil’i tanımadan pek çok istifham üreten, zanla hareket eden ve “bizim” dediğimiz insan da oldu, oluyor ne yazık ki. Gavs Hazretlerinin bu yalan, iftira ve zanlar karşısındaki tavrı sürekli ve kesintisiz olarak “biz işimizi yapmaya devam edelim, hizmet etmeye devam edelim, irşada ve insan yetiştirmeye devam edelim” tavrı idi. Bu tavrın ne denli doğru bir tavır olduğunu, 1 milyonu aşkın insanın katılıp gözyaşı döktüğü cenaze töreninde bir kez daha anlamış olduk. Allah, Gavs-ı Sani Seyyid Abdülbaki el-Hüseyni Hazretlerinin menzilini mübarek, makamlarını âli eylesin. Himmeti, en büyük umudumdur.
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2023 - Cumartesi

Allah, Gavs-ı Sani Seyyid Abdülbaki el-Hüseyni Hazretlerinin menzilini mübarek, makamlarını âli eylesin.

Henüz 7 yaşında bir çocukken, 1983 yılının sıcak bir yaz gününde, babamın elini sımsıkı tutarak dolaşmıştım Menzil Köyü’nü.

Perşembe gün sabah saatlerinde, Menzil Köyü’nün camiinde, Gavs-ı Sani Abdülbaki el-Hüseyni hazretlerinin cenazesinin musallaya gelmesini beklerken o küçük çocuğun üzerinden tam tamına 40 yıl geçtiğini düşündüm. Tam 40 yıldır, bazen çok sıkı, bazen epey gevşek olmak üzere Menzil Köyü’ne gidip gelmiş, buradaki olağanüstü maneviyata, olağanüstü berekete çok çeşitli kereler şahit olmuştum. Bu maneviyatın, bu bereketin nereden ve nasıl kaynaklandığını düşündüm ister istemez. Sofilerin deyimiyle “o mübareklerin” insanlar üzerindeki olumlu tasarruflarının kaynağının nereden olduğunu anlamaya, kavramaya çalıştım.

Zihnim tüm bunları didiklerken geldi Gavs Hazretlerinin naaşı camiye. Gözyaşları sel olmuş, cezbeler arşı tutmuşken Gavs Hazretlerinin büyük evladı Seyyid Saki el-Hüseyni, camideki herkesi susturup bir konuşma irad etti. Burada, o büyük bereketin, o maneviyatın, o olağan dışı tasarrufun kaynaklarının ne olduğuna dair kesin ve keskin cevaplar vardı. Seyyid Saki şöyle dedi: “Başımız sağ olsun. Başımız kıyamete kadar sağ olacak zaten Allah’ın izniyle. Çünkü bizim yolumuz Kur’an’a, sünnete ve adaba bağlılık yoludur. Biz bunlara sımsıkı yapışırsak başımız kıyamete kadar sağ olur. 50 yıldır varlığını sürdüren Menzil Köyü’nün yolu Kur’an’a, sünnete ve adaba bağlılıkla vardır. Kur’an’a, sünnete, adaba ve devlete bağlıyız.”

 

40 yıldır Menzil’e gidip gelen biri olarak ne rahmetli Seyda Hazretlerinden ve evlatlarından, ne rahmetli Gavs Hazretlerinden ve evlatlarından bunun dışında hiçbir söz duymadığımı, bir davranış görmediğimi net şekilde söyleyebilirim. Farzlara, sünnetlere, nafilelere ve Nakşibendi tarikatı adabına tam riayet etmenin kurtuluş vesilesi olacağı dışında tek bir tavsiye verildiğini de hatırlamıyorum. Tarikatın ve şeyhin sadece insanın Kur’an ve sünnete ittiba etmesini tavsiye, teşvik ve tatbik ederek kurtuluşuna bir vesile olacağı öğretildi hep bize.

Müridan arasındaki anlatılar bir kenara, Menzil’de “asıl keramet istikamettir” cümlesinin dışında hiçbir tavır ve davranış görmüş değilim bu 40 yılda. Bu, orada birtakım kerametler, bir takım olağanüstü haller görmediğim anlamına gelmez elbette.

Bu, burada bir dursun.

 

Rahmetli Gavs Hazretlerinin en net vurgusu “hizmet” idi. Özellikle ne pahasına olursa olsun ilim talebelerinin eğitiminin devamlılığını sağlamak için müthiş gayretleri vardı. Diğer yandan bütün derdinin yönünü, istikametini kaybetmiş yahut bu tehlikeyle karşı karşıya olan insanların yöne ve istikamete döndürülmesi için irşadını aralıksız ve çok yoğun şekilde sürdürdü.

Döneminde, birkaç çok önemli gelişme kaydedildi Menzil açısından. Bunların başında şüphesiz ilim faaliyetlerinin tabandan tavana sağlam şekilde yaygınlaştırılması vardı. Menzil Dergahlarındaki “ilkokul mezunu sofi”den doktorasını dünyanın en önemli üniversitelerinde yapmış profesörlere değin her sofinin kendisine lazım olan fıkıh, akaid, hadis, tilavet gibi ilimlere sahip olması için müthiş eğitim hamleleri ve programları geliştirdi.

Diğer yandan, “ihtisas medresesi” diyebileceğimiz “ileri düzeyde İslâmî ilimler öğrenilen” eğitim yuvaları kurdurdu. Buralarda öğrenciler hem üniversite mezunu oldular hem de âlim.

 

Menzil’in kitap, dergi, radyo, televizyon ve internet yayıncılığı konusundaki ilk adımları da, sağlam kurumsallaşmaları da hep onun saadetli döneminde hayata geçti. Hayatımdaki en büyük mutluluk kaynaklarından biri, bu yayıncılık meselelerinin bir kenarında küçücük ve işe yaramaz da olsalar bazı hizmetlerde bulunmuş, bazılarına destek vermiş olmaktır.

Şurasını şöylece söylemem de lazım burada. Menzil, Türkiye’de kendisine en çok iftira atılan, hakkında en çok yalan haber ve tezvirat üretilen yeri, buna şüphe yok. Bazı sekter ve doğrudan “İslam düşmanı” diyebileceğim yapıların ürettikleri değil sadece üstelik mesele. Anlamadan, dinlemeden, Menzil’i tanımadan pek çok istifham üreten, zanla hareket eden ve “bizim” dediğimiz insan da oldu, oluyor ne yazık ki.

Gavs Hazretlerinin bu yalan, iftira ve zanlar karşısındaki tavrı sürekli ve kesintisiz olarak “biz işimizi yapmaya devam edelim, hizmet etmeye devam edelim, irşada ve insan yetiştirmeye devam edelim” tavrı idi. Bu tavrın ne denli doğru bir tavır olduğunu, 1 milyonu aşkın insanın katılıp gözyaşı döktüğü cenaze töreninde bir kez daha anlamış olduk.

Allah, Gavs-ı Sani Seyyid Abdülbaki el-Hüseyni Hazretlerinin menzilini mübarek, makamlarını âli eylesin. Himmeti, en büyük umudumdur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.