pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

AK Parti 21 yıldır iktidarda kalabildiğine ve bugün hâlâ birinci parti olabildiğine göre değişim konusunda öyle ya da böyle üzerine düşeni yapıyor.

İktidar yıpratır ama AK Parti 21 yıldır iktidarda; öyle görünüyor ki daha uzun yıllar da iktidarda kalacak. Yıpranmaktan kendisini değişerek korudu AK Parti. Türkiye’nin siyasi partileri zorlayan ve sürekli sınayan şartlarına hızlı uyum sağladı. İyi mi değişti kötü mü? Bu başka bir tartışmanın konusu. Ama AK Parti’nin ilk yıllarının, haydi diyelim ilk 10 yılının sonraki yıllara göre daha iyi olduğu genel bir kanaat. Bu kanaatle birlikte “kuruluş ilkelerine geri dönmek” ya da “öze dönmek” teklifleri de sıkça dillendiriliyor. Kuruluşunun 22. yıldönümü için pazartesi yazdığım yazı üzerine, AK Parti kurucusu, ilk dönem Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut ağabey aradı, uzunca sohbet ettik. Kurucu ve milletvekili olarak o da AK Parti hükümetlerinin ilk birkaç döneminden övgüyle bahsediyor ve o günlere özlemini ifade ediyor. Mehmet Ali Bulut’a göre AK Parti iktidara geldiğinde üzerinde çok baskı vardı, bütün gözler partinin üzerindeydi, başarılı olmak dışında bir seçeneği yoktu, dolayısıyla her konuda çok hassastı. Öyleydi… 28 Şubat baskısı devam ediyordu. Ekonomi çökmüştü. Vesayet canlıydı. Darbe senaryoları yazılıyor, muhtıra veriliyor, kapatma davası açılıyordu. AK Parti bir yandan bu saldırılarla mücadele ediyor, bir yandan da bu mücadelede milletin tam desteğini alabilmek için heyecanla, samimiyetle, gayretle çalışıyordu. İcraat alanında büyük işleri yapmasaydı, arkasında millet desteği olmayacak, vesayet odaklarının işi kolaylaşacaktı; AK Parti çok çalışarak buna fırsat tanımadı. Sonraki yıllarda ne oldu? Vesayet geriletildi. 27 Nisan muhtırasında askeri darbe yapmak isteyenlere gereken cevap verildi. Gezi olayları sırasında Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyenlere karşı konuldu. 17-25 Aralık yargı darbesi engellenerek yargının siyasete müdahalesine son verildi. 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi ise milli iradenin Türkiye’de en büyük güç olmasını sağladı. Vesayetin geriletildiğine ve milli iradenin güçlendiğine şüphe yok ama elde edilen güç, daha önce de belirttiğimiz gibi, kenarda ellerini ovuşturarak AK Parti’nin yıpranmasını bekleyenlerin heveslerini kursaklarında bıraktı ve bütün o dışardakiler iktidar trenine asılmaya başladılar ve o trene binmeyi de başardılar. Şahsen, “yola çıkılan arkadaşların yolda bulunanlara değişildiği” kanaatinde değilim. Bir miktar olduğuna şüphe yok ama bunun ana omurgayı değiştirdiğini söylemek haksızlık olur. Yine de, dağdan gelenlerin bağdakiler üzerine etki ettiğini, değişime neden olduğunu söylemek mümkün. Kusuru sadece “dağdan gelenlere” de bulmayalım. AK Parti’nin ilk kadrolarının, artan güç ile birlikte ağır bir sınava tabi tutulduklarını, kimilerinin de bu sınavı kaybettiğini görmek zorundayız. Para, makam, şöhret kimilerini değiştirdi. Nice tertemiz insan güç ile imtihanı kaybetti ve bunların içerde kalmaya devam etmesi de kısmi bir çürümeye neden oldu. AK Parti kurucusu ve ilk dönem milletvekili Mehmet Ali Bulut ağabeyin söylediklerinden anladığım, AK Parti’nin ilk yıllarındaki yoğun vesayetin, bütün fenalığına rağmen “denetim mekanizması” olmak gibi hayırlı bir yönü de vardı. Haksız mı? Bugün AK Parti denetim ve eleştirinin eksikliğini de hissediyor. Ortada bir muhalefet yok. Muhalif medyanın hali içler acısı. Muhalif vekiller TBMM’ye uğramıyor. İçerden eleştiri mekanizması da maalesef kırılmış durumda. Edebiyat dahi iktidara yakın büyük sermayeye sırtını dayadı. Ana omurga muhafaza edildiğine göre AK Parti’nin geleceğine dair ümitsiz olmak tamamen yersiz. İlk yılların samimiyet, heyecan, gayret ve liyakatine dönüş de her zaman mümkün. Seçmenin verdiği mesaj AK Parti’de alındı ve gereği yapılıyor: Milletvekili listelerinde, Bakanlar Kurulu’nda, bürokrasi atamalarında bunun emarelerini gördük. Şimdi Büyük Kongre’de ve ardından yerel seçimlerde de bu mesajın gereği yerine getirilecektir. AK Parti 21 yıldır iktidarda kalabildiğine ve bugün hâlâ birinci parti olabildiğine göre değişim konusunda öyle ya da böyle üzerine düşeni yapıyor. Eksik var mı? Var. Eğilim olumsuz yönde mi? Oylara bakınca evet. Burada artık faturayı partiye çıkarmaktan ziyade kendimize bakmak zorundayız. Bir lider tek başına hem Türkiye’yi hem de AK Parti’yi ayakta, canlı ve dinamik tutuyor. Fazlasını istiyorsak, tıpkı lider gibi cesur olmak, yanlışa yanlış demek zorundayız. Özlemle andığımız AK Parti’nin ilk dönemlerinde vesayet ve baskının yanında içerden eleştiri kültürü ve özgürlüğü vardı. Belki de kilit burada. Yapıcı eleştirinin önü açıldığında ya da iktidar nimetlerini elinin tersiyle itenler çoğaldığında, öze dönüş bir adım önümüzde olacaktır.
Ekleme Tarihi: 18 Ağustos 2023 - Cuma

AK Parti 21 yıldır iktidarda kalabildiğine ve bugün hâlâ birinci parti olabildiğine göre değişim konusunda öyle ya da böyle üzerine düşeni yapıyor.

İktidar yıpratır ama AK Parti 21 yıldır iktidarda; öyle görünüyor ki daha uzun yıllar da iktidarda kalacak. Yıpranmaktan kendisini değişerek korudu AK Parti. Türkiye’nin siyasi partileri zorlayan ve sürekli sınayan şartlarına hızlı uyum sağladı. İyi mi değişti kötü mü? Bu başka bir tartışmanın konusu. Ama AK Parti’nin ilk yıllarının, haydi diyelim ilk 10 yılının sonraki yıllara göre daha iyi olduğu genel bir kanaat. Bu kanaatle birlikte “kuruluş ilkelerine geri dönmek” ya da “öze dönmek” teklifleri de sıkça dillendiriliyor.

Kuruluşunun 22. yıldönümü için pazartesi yazdığım yazı üzerine, AK Parti kurucusu, ilk dönem Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut ağabey aradı, uzunca sohbet ettik. Kurucu ve milletvekili olarak o da AK Parti hükümetlerinin ilk birkaç döneminden övgüyle bahsediyor ve o günlere özlemini ifade ediyor. Mehmet Ali Bulut’a göre AK Parti iktidara geldiğinde üzerinde çok baskı vardı, bütün gözler partinin üzerindeydi, başarılı olmak dışında bir seçeneği yoktu, dolayısıyla her konuda çok hassastı.

Öyleydi… 28 Şubat baskısı devam ediyordu. Ekonomi çökmüştü. Vesayet canlıydı. Darbe senaryoları yazılıyor, muhtıra veriliyor, kapatma davası açılıyordu. AK Parti bir yandan bu saldırılarla mücadele ediyor, bir yandan da bu mücadelede milletin tam desteğini alabilmek için heyecanla, samimiyetle, gayretle çalışıyordu. İcraat alanında büyük işleri yapmasaydı, arkasında millet desteği olmayacak, vesayet odaklarının işi kolaylaşacaktı; AK Parti çok çalışarak buna fırsat tanımadı.

Sonraki yıllarda ne oldu? Vesayet geriletildi. 27 Nisan muhtırasında askeri darbe yapmak isteyenlere gereken cevap verildi. Gezi olayları sırasında Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyenlere karşı konuldu. 17-25 Aralık yargı darbesi engellenerek yargının siyasete müdahalesine son verildi. 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi ise milli iradenin Türkiye’de en büyük güç olmasını sağladı.

Vesayetin geriletildiğine ve milli iradenin güçlendiğine şüphe yok ama elde edilen güç, daha önce de belirttiğimiz gibi, kenarda ellerini ovuşturarak AK Parti’nin yıpranmasını bekleyenlerin heveslerini kursaklarında bıraktı ve bütün o dışardakiler iktidar trenine asılmaya başladılar ve o trene binmeyi de başardılar.

Şahsen, “yola çıkılan arkadaşların yolda bulunanlara değişildiği” kanaatinde değilim. Bir miktar olduğuna şüphe yok ama bunun ana omurgayı değiştirdiğini söylemek haksızlık olur. Yine de, dağdan gelenlerin bağdakiler üzerine etki ettiğini, değişime neden olduğunu söylemek mümkün.

Kusuru sadece “dağdan gelenlere” de bulmayalım. AK Parti’nin ilk kadrolarının, artan güç ile birlikte ağır bir sınava tabi tutulduklarını, kimilerinin de bu sınavı kaybettiğini görmek zorundayız. Para, makam, şöhret kimilerini değiştirdi. Nice tertemiz insan güç ile imtihanı kaybetti ve bunların içerde kalmaya devam etmesi de kısmi bir çürümeye neden oldu.

AK Parti kurucusu ve ilk dönem milletvekili Mehmet Ali Bulut ağabeyin söylediklerinden anladığım, AK Parti’nin ilk yıllarındaki yoğun vesayetin, bütün fenalığına rağmen “denetim mekanizması” olmak gibi hayırlı bir yönü de vardı. Haksız mı? Bugün AK Parti denetim ve eleştirinin eksikliğini de hissediyor. Ortada bir muhalefet yok. Muhalif medyanın hali içler acısı. Muhalif vekiller TBMM’ye uğramıyor. İçerden eleştiri mekanizması da maalesef kırılmış durumda. Edebiyat dahi iktidara yakın büyük sermayeye sırtını dayadı.

Ana omurga muhafaza edildiğine göre AK Parti’nin geleceğine dair ümitsiz olmak tamamen yersiz. İlk yılların samimiyet, heyecan, gayret ve liyakatine dönüş de her zaman mümkün. Seçmenin verdiği mesaj AK Parti’de alındı ve gereği yapılıyor: Milletvekili listelerinde, Bakanlar Kurulu’nda, bürokrasi atamalarında bunun emarelerini gördük. Şimdi Büyük Kongre’de ve ardından yerel seçimlerde de bu mesajın gereği yerine getirilecektir.

AK Parti 21 yıldır iktidarda kalabildiğine ve bugün hâlâ birinci parti olabildiğine göre değişim konusunda öyle ya da böyle üzerine düşeni yapıyor. Eksik var mı? Var. Eğilim olumsuz yönde mi? Oylara bakınca evet. Burada artık faturayı partiye çıkarmaktan ziyade kendimize bakmak zorundayız. Bir lider tek başına hem Türkiye’yi hem de AK Parti’yi ayakta, canlı ve dinamik tutuyor. Fazlasını istiyorsak, tıpkı lider gibi cesur olmak, yanlışa yanlış demek zorundayız.

Özlemle andığımız AK Parti’nin ilk dönemlerinde vesayet ve baskının yanında içerden eleştiri kültürü ve özgürlüğü vardı. Belki de kilit burada. Yapıcı eleştirinin önü açıldığında ya da iktidar nimetlerini elinin tersiyle itenler çoğaldığında, öze dönüş bir adım önümüzde olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.