pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin İsrail’e- ne suçu işlerse işlesin- destekleri de aynı şekilde rutinleşmiştir.

Hamas’ın askerî kanadının İsrail’e operasyonlar düzenlemesinden saatler önce gazeteci-fotoğrafçı Carolina Pedrazzi’nin yazısını okuyordum. ABD’de yayınlanan “Jacobin” dergisinin internet sayfasındaki yazısında Pedrazzi, Batı Şeria’nın “El Halil” kentinde tanık olduğu zulüm düzenini anlatıyordu. Pedrazzi işgalci “Apartheid yönetimi”nin Filistinlilere uyguladığı zulmün gündelik hayatın bir parçası haline geldiğine dikkat çekiyordu. Yahudi yerleşimcilerin İsrail ordusunun gözetimi altında, Filistinli nüfusu yerlerinden etmek için sistematik zulüm uyguladıklarına tanıklık eden Pedrazzi gördüklerini fotoğraflarıyla da kayıtlara geçiyordu Batı Şeria’da, Gazze’de abluka altındaki dar bir şeride hapsedilen Filistinlilerin neler yaşadığını biliyoruz. ABD başta olmak üzere İsrail’in işlediği suçları görmezden gelen müttefikleriyse Filistin halkına yönelik zulümlere duyarsızlar. İsrail’in suçlarını aklayan bu güçler, Filistinliler “biz varız” demedikçe, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünmeyi pek seviyorlar. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan eylül ayı sonlarında yaptığı bir konuşmada, “Orta Doğu bölgesi bugün son yirmi yılda olduğundan daha sakin” diyordu. Sullivan, Orta Doğu’daki kriz ve çatışmalara harcamak zorunda olduğu zamanın 11 Eylül öncesi dönemlere kıyasla önemli ölçüde azaldığını vurguluyordu. Bu ifadelerin gerçeği yansıtmadığı 7 Ekim sabahında anlaşıldı. Sullivan’ın sözleri önceki gün ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken’a da soruldu. Blinken bu soruya, “Söyledikleri doğruydu. Orta Doğu’daki ülkeler arasındaki ilişkilere baktığınızda, ABD’nin de büyük çabalarıyla, ülkelerin bir araya geldiğini, bölgenin bütünleştiğini, düşmanlıkların azaldığını görüyorsunuz” diyerek cevap veriyordu.   İsrail’i Arap devletleriyle sözde barıştırmak isteyen ABD için Filistin halkının güvenliği öncelik sırasında en altta, en dipte yer alıyor. Biden yönetimi meselenin özüyle değil, yan etkileriyle ilgilenmeyi tercih ediyor. İşgal altındaki topraklarda “apartheid rejimi”ne maruz bırakılan Filistin halkının kendini savunma hakkını görmezden gelen zihin yapısı neyi çözebilir ki! İşin aslına bakar isek, Netanyahu yönetimini “Apartheid rejimi”ne teşvik eden ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destektir. ABD İsrail’e askerî yardım kapsamında her yıl 3,8 milyar dolar veriyor. ABD, her yıl Mısır’a verdiği paranın bir kısmını, insan haklarını ihlal eden uygulamalar gerekçesiyle askıya almıştı. Böyle bir gerekçe, onlarca yıl, her gün, her saat, binlerce, on binlerce kez en temel insan haklarını hiçe sayan “İsrail- Apartheid rejimi” için geçerli değil elbette. İsrail’i suçtan muaf tutan zihniyetten adil bir çözüm ortağı olur mu hiç?   İsrailliler dâhil, Netanyahu yönetiminin bir “Apartheid rejimi” olduğunu herkes görüyor, biliyor. İsrail Ordusu’nda ve MOSSAD’da en üst düzeylerde görevler yapan emekli general Amiram Levin geçtiğimiz ağustos ayında bir radyoya verdiği söyleşide Batı Şeria’daki durumu Nazi Almanya’sına benzetmişti. İsrail medyasında geniş yankı bulan bu konuşmasında Levin, Yahudi Yerleşimcilerin Filistinlilere saldırmasına seyirci kalan orduyu savaş suçlarına iştirâk etmekle suçluyor, Batı Şeria’daki durumunsa “mutlak apartheid” olduğunu söylüyordu. İsrail’deki “Meretz Partisi”nin liderlerinden emekli general Yair Golan da 2016’da benzer ibareler kullanmıştı. Levin’e de, General Golan’ın tespitlerine katılıp katılmadığı sorulmuştu. Levin bu soruya, “Bunu söylemekte zorlanıyoruz ama gerçek bu. El Halil’e bakın, sokaklara bakın, Arapların kullanamadığı, sadece Yahudilerin kullandığı sokaklara bakın” diyordu. Levin, Nazi Almanyası ile benzerlikler görüp görmediği sorusuna ise, “Acıtıyor, hoş değil ama gerçek bu. Zor olsa da bununla yüzleşmek, görmezden gelmekten daha iyidir” diye cevap veriyordu. Gazeteci Pedrazzi’nin “Batı Şeria” tasvirleri, Levin’in anlattıklarıyla örtüşüyordu. Yemen’de on binlerce masum insanı öldüren, binlercesini sakat bırakan mühimmatın tedarikçisi olan ABD, şimdi de İsrail’e Gazze’de bol bol kullansın diye fazladan mühimmat gönderiyor. Batı Şeria’da, Gazze’de ve Filistin’in diğer bölgelerinde “Apartheid Rejimi”nin insanlık dışı uygulamaları son derece rutinleşmiş bulunuyor. İsrail’in Apartheid rejiminden ve ilhâkçı politikalardan vazgeçmesi için sebep yok. Her şey yolunda, ortalık sakin.
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2023 - Salı

ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin İsrail’e- ne suçu işlerse işlesin- destekleri de aynı şekilde rutinleşmiştir.

Hamas’ın askerî kanadının İsrail’e operasyonlar düzenlemesinden saatler önce gazeteci-fotoğrafçı Carolina Pedrazzi’nin yazısını okuyordum. ABD’de yayınlanan “Jacobin” dergisinin internet sayfasındaki yazısında Pedrazzi, Batı Şeria’nın “El Halil” kentinde tanık olduğu zulüm düzenini anlatıyordu. Pedrazzi işgalci “Apartheid yönetimi”nin Filistinlilere uyguladığı zulmün gündelik hayatın bir parçası haline geldiğine dikkat çekiyordu. Yahudi yerleşimcilerin İsrail ordusunun gözetimi altında, Filistinli nüfusu yerlerinden etmek için sistematik zulüm uyguladıklarına tanıklık eden Pedrazzi gördüklerini fotoğraflarıyla da kayıtlara geçiyordu
Batı Şeria’da, Gazze’de abluka altındaki dar bir şeride hapsedilen Filistinlilerin neler yaşadığını biliyoruz. ABD başta olmak üzere İsrail’in işlediği suçları görmezden gelen müttefikleriyse Filistin halkına yönelik zulümlere duyarsızlar. İsrail’in suçlarını aklayan bu güçler, Filistinliler “biz varız” demedikçe, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünmeyi pek seviyorlar.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan eylül ayı sonlarında yaptığı bir konuşmada, “Orta Doğu bölgesi bugün son yirmi yılda olduğundan daha sakin” diyordu. Sullivan, Orta Doğu’daki kriz ve çatışmalara harcamak zorunda olduğu zamanın 11 Eylül öncesi dönemlere kıyasla önemli ölçüde azaldığını vurguluyordu. Bu ifadelerin gerçeği yansıtmadığı 7 Ekim sabahında anlaşıldı. Sullivan’ın sözleri önceki gün ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken’a da soruldu. Blinken bu soruya, “Söyledikleri doğruydu. Orta Doğu’daki ülkeler arasındaki ilişkilere baktığınızda, ABD’nin de büyük çabalarıyla, ülkelerin bir araya geldiğini, bölgenin bütünleştiğini, düşmanlıkların azaldığını görüyorsunuz” diyerek cevap veriyordu.
 
İsrail’i Arap devletleriyle sözde barıştırmak isteyen ABD için Filistin halkının güvenliği öncelik sırasında en altta, en dipte yer alıyor. Biden yönetimi meselenin özüyle değil, yan etkileriyle ilgilenmeyi tercih ediyor. İşgal altındaki topraklarda “apartheid rejimi”ne maruz bırakılan Filistin halkının kendini savunma hakkını görmezden gelen zihin yapısı neyi çözebilir ki!
İşin aslına bakar isek, Netanyahu yönetimini “Apartheid rejimi”ne teşvik eden ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destektir. ABD İsrail’e askerî yardım kapsamında her yıl 3,8 milyar dolar veriyor. ABD, her yıl Mısır’a verdiği paranın bir kısmını, insan haklarını ihlal eden uygulamalar gerekçesiyle askıya almıştı. Böyle bir gerekçe, onlarca yıl, her gün, her saat, binlerce, on binlerce kez en temel insan haklarını hiçe sayan “İsrail- Apartheid rejimi” için geçerli değil elbette. İsrail’i suçtan muaf tutan zihniyetten adil bir çözüm ortağı olur mu hiç?
 
İsrailliler dâhil, Netanyahu yönetiminin bir “Apartheid rejimi” olduğunu herkes görüyor, biliyor. İsrail Ordusu’nda ve MOSSAD’da en üst düzeylerde görevler yapan emekli general Amiram Levin geçtiğimiz ağustos ayında bir radyoya verdiği söyleşide Batı Şeria’daki durumu Nazi Almanya’sına benzetmişti. İsrail medyasında geniş yankı bulan bu konuşmasında Levin, Yahudi Yerleşimcilerin Filistinlilere saldırmasına seyirci kalan orduyu savaş suçlarına iştirâk etmekle suçluyor, Batı Şeria’daki durumunsa “mutlak apartheid” olduğunu söylüyordu.
İsrail’deki “Meretz Partisi”nin liderlerinden emekli general Yair Golan da 2016’da benzer ibareler kullanmıştı. Levin’e de, General Golan’ın tespitlerine katılıp katılmadığı sorulmuştu. Levin bu soruya, “Bunu söylemekte zorlanıyoruz ama gerçek bu. El Halil’e bakın, sokaklara bakın, Arapların kullanamadığı, sadece Yahudilerin kullandığı sokaklara bakın” diyordu. Levin, Nazi Almanyası ile benzerlikler görüp görmediği sorusuna ise, “Acıtıyor, hoş değil ama gerçek bu. Zor olsa da bununla yüzleşmek, görmezden gelmekten daha iyidir” diye cevap veriyordu. Gazeteci Pedrazzi’nin “Batı Şeria” tasvirleri, Levin’in anlattıklarıyla örtüşüyordu.

Yemen’de on binlerce masum insanı öldüren, binlercesini sakat bırakan mühimmatın tedarikçisi olan ABD, şimdi de İsrail’e Gazze’de bol bol kullansın diye fazladan mühimmat gönderiyor. Batı Şeria’da, Gazze’de ve Filistin’in diğer bölgelerinde “Apartheid Rejimi”nin insanlık dışı uygulamaları son derece rutinleşmiş bulunuyor. İsrail’in Apartheid rejiminden ve ilhâkçı politikalardan vazgeçmesi için sebep yok. Her şey yolunda, ortalık sakin.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.