pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Menderes APAYDIN
Köşe Yazarı
Menderes APAYDIN
 

KENDİ KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM

 İnsanımız, gençlerimizin; görünüşteki hayat tarzlarından, tavır ve davranışlarından, sosyal hayatın içerisindeki, vurdumduymazlıklarından şikayetçi olmaktadır. İnsanın hemen sorası geliyor? Bunlar, bu şikayet edilen davranışları, kimlerden öğrendiler acaba? Bizim dışımızdan birileri, gelerek; bunları eğitmedi, bu davranışları onlara zorla yaptırmadı...     Yaşantımızı, şöyle bir kontrol edelim. Sosyal hayatımız içerisinde; ister fert olarak, ister toplum olarak, Yaşadığımız tüm alanlarda hangi davranışımız, hangi tavrımız, hangi duruşumuz, hangi söylemimiz, ne kadar kendi bünyemize uygun, yahut değildir. Şöyle baktığımız zaman alacağımız cevap, çok korkutucudur. Her şeyi ile kendi özümüze uygun olarak yapmamız gereken hareketleri günlük hayatımızda az olarak görmekteyiz. ister kişisel olarak, ister toplumsal olarak; kendi değer yargılarımıza uygun davranışları bulmamız zor görünüyor. Üzülerek ifade edeyim olan biten çoğu şey, bizden ve bizim kültürümüzden çok uzaklarda olan şeylerdir. Her tarafımız kuşatılmıştır. Yememiz, içmemiz, giyim ve kuşamımız, konuşma şeklimiz, aile yaşantımız, toplumsal reflekslerimiz, ilişkilerimiz, kısacası her şey bu kuşatılmışlıktan nasibini almaktadır. Bu kuşatma insanlarda içten içe, bir değişimi hayat biçimi olarak kabul ettirmektedir. Bu hayat biçimi şekillenirken de tamamen kendi kültürümüze uygun olmayan yeni davranış ve yaşama şekilleri yerini almaktadır. Farkında olmadan veya farkında olarak yozlaşıyoruz.   Yukarıda açıkladığımız kültür esirliğimizden, basit örneklerle konuyu biraz açalım. Kullandığımız dil Türkçe olmasına karşılık, çarşı Pazar yabancı kelimelerin istilasına uğramıştır. Tamam, amaç para kazanmak ta; acaba o yabancı isimleri oraya koyarken kazandığımız paranın karşısında neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Yeme alışkanlıklarımızı, dışarıdan gelen kültür, belirlemektedir. Kendi değer yargılarımıza ait olan yeme kültürümüzü kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız. Giyim kuşam derseniz, zaten tamamen batı kültürünün rüzgarına göre şekil almaktadır. Düğün, dernek, toplantı, tatil, insanlar arası ilişkiler, sosyal davranışlarımız, arkadaşlık ve aile ilişkileri ve daha sayamayacağımız kadar davranışlarımız ve hareket tarzlarımız, hemen, hemen hepsi yabancı bir kültürün, esiri olmuşlardır.   Bunları niye yazıyorum. Günlük hayatımızda bu kadar iç, içe; olduğumuz ve bir nevi esirleri konumuna geldiğimiz, Batı toplumunun; bizi her alanda sömürmesi yukarıda saydığımız kültür yabancılaşması, kendi kültürüne sahip çıkmama ve dolayısıyla onlara olan esaretimizin sayesindedir. Farkında değilsiniz belki amma, onların yanında arkasından ekonomik esaret gelmektedir. Çünkü kültür emperyalizmi akabinde ekonomik esareti körükler. Sömürü, önce kültür istilası ile başlar. Sizi köleleştirinceye kadar devam eder. Aslında göremediğimiz, vücudumuzu çepeçevre saran, prangalarımız, vardır.   Bu konuda onlarla başa çıkabilmek için birinci derecede önemli olan eğitim kurumlarının kendi kültür alt yapımıza uygun olarak şekillenmesidir. Aynı alt yapıya uygun olarak nesiller yetiştirilmesidir. Sadece onunla kalınmaması gerekir. Bütün Aile kurumları, sivil toplum örgütleri, gönüllü kuruluşlar, eğitim alanında alınacak kültür alt yapımıza ait olan bu yapılanmalara destek vermelidirler. Bu tür davranışları yapan genç nesillerimiz ödüllendirilmelidir. Kendi kültürüne ait davranışlar yapmaya teşvik edilmelidir. Kuşkusuz bu alanda en büyük görevlerden birisi de Yöneten kadrolara düşmektedir. Eğitimden başlayacakları kendi kültürümüze sahip çıkma çalışmalarına her alanda olabildiğince katkı sağlamaları gerekmektedir. Böylece baskın kültür olan batı kültürüne karşı mücadele başlatılmış olur. Bu mücadelenin en önemli ayaklarından birisi de kuşkusuz medya'dır. Bu alanda yapılacak yapısal değişikliklerle Medyanın kendi Kültürümüze yönelik, yayın anlayışı içerisinde olması gerektiği vurgulandığı gibi, yabancı baskın kültürlerin etkisini, reklamını yapacak yayınlardan uzaklaşması gerekir. Bu alanda yasal düzenlemeler, yapılabilir hem teşvik için, hem caydırıcılık için...   Hafta sonu, Cumhuriyet Üniversitesi, kültürel etkinliklerinden olan; iki adet çalışmaya katıldım. Salonlarda önce gözlerim, gençleri aradı... Üstelik Üniversite öğrencisinin bu kadar yoğun olduğu yerde ki; salonun yarısının bile dolmamış olması, gayet düşündürücüdür. Bir şeyi belirtmeden geçmeyeceğim. Tarihimizin anlatılmaya çalışıldığı, TRT nin yapımcılığını üstlendiği bir dizinin, izlenme rekorları kırması, dikkat çekicidir. Demek ki; yetişmekte olan neslimiz; kendisini tarihi kültürüne bağlayacak, eylemlere; yürekten destek vermektedir. Umarım, bu desteğin farkında olan, Ülke yöneticileri, gençliğimizin bu alandaki, ihtiyaç hissettiği kültür eksikliğini fark ederler, o eksikliği giderici çalışmalar, yaparlar. Eğitim alanımızda; bu konu ile ilgili var olan, eksiklikleri görerek, o eksiklikleri kapatma çalışmaları başlatırlar. Demek ki; suç sadece gençlerde, değilmiş...   İşte o, zaman baş tarafta bahsettiğimiz yabancı kültür esaretimiz azalmaya yönelir. Kendi kültürüne sahip çıkan nesiller yetiştirilince; kendi kültürümüz sosyal hayatımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerini alır. Böylece farkında olmadan her alanda sağlayacağımız kendimize ait yeni gelişmeler, araştırmalar, ihtiyacımız olan alanlarda kendi aletlerimizi ve kendi teknolojimizi geliştirerek, yeni bir şeyler üretmeler bizi batı esaretinden kurtarmak için, yetecektir. Böyle bir uyanışın ana motorunun çok çalışmak olduğunu vurgulamak gerekiyor. Zaten çok çalışan nesillerin boş zamanı fazla kalmayacağı için; o zamanları da kendi kültürüne uygun olan yerlerde zamanı geçirmek ve hayatın her alanında kendi kültürüne ait davranışlarda bulunması kaçınılmaz olacağından; artık batılıların, ne dilleri, ne giyim ve kuşamları, ne de yeme alışkanlıkları bize tesir edemez. Çünkü artık biz kendi kalemizi kuvvetlendirmiş oluruz. Yabancı saldırıların etkisi kalmaz. Vakit kaybetmeden bu gerçeği görmemiz gerekir. Gençlerimizi, bu tehlikelerden koruyalım, bu uğurda çalışalım...
Ekleme Tarihi: 13 Ağustos 2015 - Perşembe

KENDİ KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM

 İnsanımız, gençlerimizin; görünüşteki hayat tarzlarından, tavır ve davranışlarından, sosyal hayatın içerisindeki, vurdumduymazlıklarından şikayetçi olmaktadır. İnsanın hemen sorası geliyor? Bunlar, bu şikayet edilen davranışları, kimlerden öğrendiler acaba? Bizim dışımızdan birileri, gelerek; bunları eğitmedi, bu davranışları onlara zorla yaptırmadı...

 

 

Yaşantımızı, şöyle bir kontrol edelim. Sosyal hayatımız içerisinde; ister fert olarak, ister toplum olarak, Yaşadığımız tüm alanlarda hangi davranışımız, hangi tavrımız, hangi duruşumuz, hangi söylemimiz, ne kadar kendi bünyemize uygun, yahut değildir. Şöyle baktığımız zaman alacağımız cevap, çok korkutucudur. Her şeyi ile kendi özümüze uygun olarak yapmamız gereken hareketleri günlük hayatımızda az olarak görmekteyiz. ister kişisel olarak, ister toplumsal olarak; kendi değer yargılarımıza uygun davranışları bulmamız zor görünüyor. Üzülerek ifade edeyim olan biten çoğu şey, bizden ve bizim kültürümüzden çok uzaklarda olan şeylerdir. Her tarafımız kuşatılmıştır. Yememiz, içmemiz, giyim ve kuşamımız, konuşma şeklimiz, aile yaşantımız, toplumsal reflekslerimiz, ilişkilerimiz, kısacası her şey bu kuşatılmışlıktan nasibini almaktadır. Bu kuşatma insanlarda içten içe, bir değişimi hayat biçimi olarak kabul ettirmektedir. Bu hayat biçimi şekillenirken de tamamen kendi kültürümüze uygun olmayan yeni davranış ve yaşama şekilleri yerini almaktadır. Farkında olmadan veya farkında olarak yozlaşıyoruz.

 

Yukarıda açıkladığımız kültür esirliğimizden, basit örneklerle konuyu biraz açalım. Kullandığımız dil Türkçe olmasına karşılık, çarşı Pazar yabancı kelimelerin istilasına uğramıştır. Tamam, amaç para kazanmak ta; acaba o yabancı isimleri oraya koyarken kazandığımız paranın karşısında neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Yeme alışkanlıklarımızı, dışarıdan gelen kültür, belirlemektedir. Kendi değer yargılarımıza ait olan yeme kültürümüzü kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız. Giyim kuşam derseniz, zaten tamamen batı kültürünün rüzgarına göre şekil almaktadır. Düğün, dernek, toplantı, tatil, insanlar arası ilişkiler, sosyal davranışlarımız, arkadaşlık ve aile ilişkileri ve daha sayamayacağımız kadar davranışlarımız ve hareket tarzlarımız, hemen, hemen hepsi yabancı bir kültürün, esiri olmuşlardır.

 

Bunları niye yazıyorum. Günlük hayatımızda bu kadar iç, içe; olduğumuz ve bir nevi esirleri konumuna geldiğimiz, Batı toplumunun; bizi her alanda sömürmesi yukarıda saydığımız kültür yabancılaşması, kendi kültürüne sahip çıkmama ve dolayısıyla onlara olan esaretimizin sayesindedir. Farkında değilsiniz belki amma, onların yanında arkasından ekonomik esaret gelmektedir. Çünkü kültür emperyalizmi akabinde ekonomik esareti körükler. Sömürü, önce kültür istilası ile başlar. Sizi köleleştirinceye kadar devam eder. Aslında göremediğimiz, vücudumuzu çepeçevre saran, prangalarımız, vardır.

 

Bu konuda onlarla başa çıkabilmek için birinci derecede önemli olan eğitim kurumlarının kendi kültür alt yapımıza uygun olarak şekillenmesidir. Aynı alt yapıya uygun olarak nesiller yetiştirilmesidir. Sadece onunla kalınmaması gerekir. Bütün Aile kurumları, sivil toplum örgütleri, gönüllü kuruluşlar, eğitim alanında alınacak kültür alt yapımıza ait olan bu yapılanmalara destek vermelidirler. Bu tür davranışları yapan genç nesillerimiz ödüllendirilmelidir. Kendi kültürüne ait davranışlar yapmaya teşvik edilmelidir. Kuşkusuz bu alanda en büyük görevlerden birisi de Yöneten kadrolara düşmektedir. Eğitimden başlayacakları kendi kültürümüze sahip çıkma çalışmalarına her alanda olabildiğince katkı sağlamaları gerekmektedir. Böylece baskın kültür olan batı kültürüne karşı mücadele başlatılmış olur. Bu mücadelenin en önemli ayaklarından birisi de kuşkusuz medya'dır. Bu alanda yapılacak yapısal değişikliklerle Medyanın kendi Kültürümüze yönelik, yayın anlayışı içerisinde olması gerektiği vurgulandığı gibi, yabancı baskın kültürlerin etkisini, reklamını yapacak yayınlardan uzaklaşması gerekir. Bu alanda yasal düzenlemeler, yapılabilir hem teşvik için, hem caydırıcılık için...

 

Hafta sonu, Cumhuriyet Üniversitesi, kültürel etkinliklerinden olan; iki adet çalışmaya katıldım. Salonlarda önce gözlerim, gençleri aradı... Üstelik Üniversite öğrencisinin bu kadar yoğun olduğu yerde ki; salonun yarısının bile dolmamış olması, gayet düşündürücüdür.

Bir şeyi belirtmeden geçmeyeceğim. Tarihimizin anlatılmaya çalışıldığı, TRT nin yapımcılığını üstlendiği bir dizinin, izlenme rekorları kırması, dikkat çekicidir. Demek ki; yetişmekte olan neslimiz; kendisini tarihi kültürüne bağlayacak, eylemlere; yürekten destek vermektedir. Umarım, bu desteğin farkında olan, Ülke yöneticileri, gençliğimizin bu alandaki, ihtiyaç hissettiği kültür eksikliğini fark ederler, o eksikliği giderici çalışmalar, yaparlar. Eğitim alanımızda; bu konu ile ilgili var olan, eksiklikleri görerek, o eksiklikleri kapatma çalışmaları başlatırlar. Demek ki; suç sadece gençlerde, değilmiş...

 

İşte o, zaman baş tarafta bahsettiğimiz yabancı kültür esaretimiz azalmaya yönelir. Kendi kültürüne sahip çıkan nesiller yetiştirilince; kendi kültürümüz sosyal hayatımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerini alır. Böylece farkında olmadan her alanda sağlayacağımız kendimize ait yeni gelişmeler, araştırmalar, ihtiyacımız olan alanlarda kendi aletlerimizi ve kendi teknolojimizi geliştirerek, yeni bir şeyler üretmeler bizi batı esaretinden kurtarmak için, yetecektir. Böyle bir uyanışın ana motorunun çok çalışmak olduğunu vurgulamak gerekiyor. Zaten çok çalışan nesillerin boş zamanı fazla kalmayacağı için; o zamanları da kendi kültürüne uygun olan yerlerde zamanı geçirmek ve hayatın her alanında kendi kültürüne ait davranışlarda bulunması kaçınılmaz olacağından; artık batılıların, ne dilleri, ne giyim ve kuşamları, ne de yeme alışkanlıkları bize tesir edemez. Çünkü artık biz kendi kalemizi kuvvetlendirmiş oluruz. Yabancı saldırıların etkisi kalmaz. Vakit kaybetmeden bu gerçeği görmemiz gerekir. Gençlerimizi, bu tehlikelerden koruyalım, bu uğurda çalışalım...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.