pendik escort bayan
ozmenpc.comtr
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

16 NİSAN OKUMALARI

REFERANDUM (16 NİSAN) OKUMALARISancılı bir seçimi daha geride bıraktık diye başlamak isterdim. Lâkin geride bıraktırmayacaklara benziyor. Öyle bir düzen kurmuşlar ki, sandık sonuçları dahi tartışmaları bitirmiyor bilakis bu sonuçlar yeni tartışmalara, gerginliklere kapı aralıyor. Yeni bir milat olarak gördüğümüz 16 Nisan en azından tarih olarak da olsa geride kaldı ve sandıktan 1,300.000 farkla “evet” çıktı.-Peki, neden “evet” çıktı dersiniz?Her şey mükemmel olduğu için değil; mükemmele yakın olması için, ülkede hak-hukuk-adaletin tam tesis edilmesi için, torpilin-iltimasın hepten bitirilmesi için, sanayide, tarımda ülkenin her yanında dahice ve rantabl yatırımlar yapılması için, ilimde teknolojide dışa bağımlılığın bitirilmesi için,  hizmetler sektöründe altın bir  dönem yaşanması için, vatandaşların, başta konut olmak üzere, insani gereksinimlerine ucuz ve kaliteli konutlara erişebilmeleri için, eğitimde, kültürde, sanatta dünyanın önde gelen bir ülkesi olmak, hayatın tüm alanlarında parmakla gösterilen bir ülke olmak için, aymaz, pozcu bir erkin önünü açmak için değil; devlet başkanımızın önünü açmak- elini kuvvetlendirmek için, onun bunun şunun için değil; ümmet için, ve en önemlisi tüm bunların yapılabilmesi için iki başlı hatta on iki başlı yapının bitirilmesi için v.b nedenlerle yedi düvelin “hayırcılığına” rağmen yine de evet çıktı.Eveeet, arkadaşım evet. Bu milletten ne istediniz de millet vermedi. Yeter ki millete; “Ne istediniz de vermedik” dedirtmeyin. “Evet” sonucu çıktı fakat sonuçların birbirine yakın olması yeni tartışmaları başlattı.                - Sonuçlar bir birine neden yakın çıktı?18-25 yaş seçmeninin anketlere göre iktidar partisine ancak 4. sırada oy vermesine rağmen ısrarla bu yaş grubuna seçme ve seçilme hakkı verilmesi ve bu yaş grubunun yaşları itibariyle ülkenin yok-yoksul günlerine şahit olamamaları, ayrıca seküler eğitim sisteminin çarkından geçen gençlerin daha çok hedonist bir felsefeye sahip olmaları da referandum sonuçlarının beklenenden daha düşük geçmesinin nedenlerindendir.  Yine bazı söylemlerde hayırcıların baştan pkk’lı, fetöcü  ilan edilmesi de bazı kırgınlıklara neden olmuş bu durum sandığa yansımıştır. Yine bazı yerel zengin ve zenginleşen yöneticilerin, bileğinin hakkıyla bile olsa siyasetin içinde olmalarına halkımızın hoş bakmaması ve bu zenginliği siyasi ranta bağlamaları da etkili olmuştur. Halkın sistem değişikliğini değil; hükümeti oylaması da sonucun sebeplerindendir.Sosyal medyada iktidar partisi yetkililerinin ve parti teşkilatlarının yeterince çalışmadığı çok sık yazılıyor. Doğrudur, bu da olabilir. Fakat sadece bu değil;  teşkilatlar çalışsa bile, bazı yerel üst yöneticilerin imajının bozulduğuna dair söylem ve dedikodular sonucu, halkın bunun da hesabını genel merkezden sormak için, 2015 Haziranında bir ders vererek pişman olmasına rağmen yine bir ders vermek kastıyla farklı oy kullanmaları da etkili olmuştur.  15 Temmuzda her dört kişiden üçü sokağa çıktı diye bu oranda bir “evet” beklenmesi de atalete sevk etmiş olabilir tabi. Lakin bu durum basit matematiksel hesaplamalarla ulaşılabilecek bir sonuç değildir. Referandum geçtiğine göre artık daha rahat söyleyebiliriz ki, bu düzenleme yetersiz bulunmuştur. Milyonlarca emekliye, taşerona, memura doğrudan bir iyileştirmenin değişikliğin içine serpiştirilmemiş olması da kanaatimizce sonucun böyle olmasında etkili olmuştur. Sonucun bir birine yakın çıkması dolayısıyla hayırcılar üzerinden bölme-parçalama-aciz bırakma girişimleri devam edecek gibi. Oysa bu gemi 6 Haziran 2015 de kayalıklara oturmuştu.  15 Temmuz 2017 de ise gemi batma tehlikesi geçirmişken yaşananlardan herkesin ve her kesimin ders çıkarması gerekirdi. Bu sonuçtan sonra 2019 yılında yapılacak olan seçimler bu kadar beklemeden belki de öne alınabilir. Yapılacak olan bu seçimde dar bölge sistemi gelebilir, seçim barajı yüzde 3’e çekilebilir belki.Yine de bu sonucun alınmasında doğu illerinin, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın ve Orta Anadolu da yaşayan vatandaşlarımızın etkili olduğu ve onların yoğun gayretleriyle alındığı unutulmamalıdır. Bundan sonraki tartışmalar, kaybetme psikolojisi ve bu sonucu asla istemeyen batının ayak oyunlarıdır. Mühürsüz zarf ve pusula tartışmaları da bunun bir göstergesidir. Hatta bu işte kasıt da olabilir.  Sandıklarından böyle zarf çıkan sandık kurulu üyeleri inceleme konusu olabilir. Bu sorun sandık kurullarının ve sandık başkanlarının nasıl belirlendiği sorusunu da gündeme getirmelidir.Bu nasıl iştir ki kazanan yüzde altmışın altında bir oranda kazandığı için başarısız sayılıyor. Kaybeden ise; yüzde kırkı geçtiği için kazanmış oluyor. Bu nasıl bir hesaptır? Yüzde 50.001 ile “hayır” çıksa nasıl ki sistem değişmeyecekti ve bu sonuca saygı duyulacaktı, o halde yüzde 51,41’lik sonuca da tüm dünya saygı duymak zorundadır. Eğer duymazlar ise bu durum da çok umurumuzda değil açıkçası. Ayrıca sandıktan  1 fark ile “hayır” çıksa batılılar ve içimizdeki batılılar bugünkü tartışmaları yapar mıydı?.  24 Nisan 1920 TBMM Başkanlığı seçiminde Celaleddin Arif Efendi 109 rey, Atatürk’ün ise 1 fazlası olan 110 rey ile seçildiğini de unutmayalım.  Mademki “maç başladıktan sonra kural değişmez”, o maçın kurallarından biri de 1 fazla atanın maçı kazanmasıdır. Ne yapalım yani aradaki fark az oldu diye 6 ay içinde bir daha mı referanduma gidelim!Yeni bir sistemi isteyen 24,5 milyon insan kadar olmasa da bu değişikliği istemeyen 23 milyondan fazla insan olduğunu da iyi değerlendirmek ve onları da anlamaya daha çok önem vermek gerekir. İnsanların birlikte yaşama istek ve arzularını güçlendirecek düzenlemeler yapılmalı ve her şeyden önce mülkün-devletin temeli olan ADALET toplumun tüm alanlarında tesis edilmelidir. Bizi bir arada tutacak olan adaletin tesis edildiğine olan inançtır. Ne yaparsınız işte. Bazen bir fakirin gördüğünü koca bab’ı âli, ricâl’i devlet göremeyebilir. Yine de olanda hayır vardır ve buna da şükür diyelim. Çok lakırdıya ve derin tahlillere gerek yok. Bırakın şunu-bunu, şu-bu projeyi, taktiği. ADALET tesis edilebilse başkasına gerek yok. Bu bize ve birliğimize yeter.  Sonuçta bu netice bir devrimdir ve D.Trump’ın referandum sonucu belli olduktan sonra Cumhurbaşkanımızla görüşmesini arttırdığına da dikkat etmek gerekir.Bu süreçte çok kullanıldığı için şu soruyu sormadan da geçemeyeceğim. Nasıl oluyor da bütün güzellik ve karşılık beklemeden yapılan iyiliklerin en genel ifade biçimi olan Arapça kökenli “hayr” kavramı; tüm olumsuzların en genel ifadesi olan “hayır” kelimesiyle ifade ediliyor?. Etimologların bizleri bilgilendirmesini bekliyorum.
Ekleme Tarihi: 21 Nisan 2017 - Cuma

16 NİSAN OKUMALARI

REFERANDUM (16 NİSAN) OKUMALARI

Sancılı bir seçimi daha geride bıraktık diye başlamak isterdim. Lâkin geride bıraktırmayacaklara benziyor. Öyle bir düzen kurmuşlar ki, sandık sonuçları dahi tartışmaları bitirmiyor bilakis bu sonuçlar yeni tartışmalara, gerginliklere kapı aralıyor. Yeni bir milat olarak gördüğümüz 16 Nisan en azından tarih olarak da olsa geride kaldı ve sandıktan 1,300.000 farkla “evet” çıktı.

-Peki, neden “evet” çıktı dersiniz?

Her şey mükemmel olduğu için değil; mükemmele yakın olması için, ülkede hak-hukuk-adaletin tam tesis edilmesi için, torpilin-iltimasın hepten bitirilmesi için, sanayide, tarımda ülkenin her yanında dahice ve rantabl yatırımlar yapılması için, ilimde teknolojide dışa bağımlılığın bitirilmesi için,  hizmetler sektöründe altın bir  dönem yaşanması için, vatandaşların, başta konut olmak üzere, insani gereksinimlerine ucuz ve kaliteli konutlara erişebilmeleri için, eğitimde, kültürde, sanatta dünyanın önde gelen bir ülkesi olmak, hayatın tüm alanlarında parmakla gösterilen bir ülke olmak için, aymaz, pozcu bir erkin önünü açmak için değil; devlet başkanımızın önünü açmak- elini kuvvetlendirmek için, onun bunun şunun için değil; ümmet için, ve en önemlisi tüm bunların yapılabilmesi için iki başlı hatta on iki başlı yapının bitirilmesi için v.b nedenlerle yedi düvelin “hayırcılığına” rağmen yine de evet çıktı.

Eveeet, arkadaşım evet. Bu milletten ne istediniz de millet vermedi. Yeter ki millete; “Ne istediniz de vermedik” dedirtmeyin. “Evet” sonucu çıktı fakat sonuçların birbirine yakın olması yeni tartışmaları başlattı.

                - Sonuçlar bir birine neden yakın çıktı?

18-25 yaş seçmeninin anketlere göre iktidar partisine ancak 4. sırada oy vermesine rağmen ısrarla bu yaş grubuna seçme ve seçilme hakkı verilmesi ve bu yaş grubunun yaşları itibariyle ülkenin yok-yoksul günlerine şahit olamamaları, ayrıca seküler eğitim sisteminin çarkından geçen gençlerin daha çok hedonist bir felsefeye sahip olmaları da referandum sonuçlarının beklenenden daha düşük geçmesinin nedenlerindendir.  Yine bazı söylemlerde hayırcıların baştan pkk’lı, fetöcü  ilan edilmesi de bazı kırgınlıklara neden olmuş bu durum sandığa yansımıştır. Yine bazı yerel zengin ve zenginleşen yöneticilerin, bileğinin hakkıyla bile olsa siyasetin içinde olmalarına halkımızın hoş bakmaması ve bu zenginliği siyasi ranta bağlamaları da etkili olmuştur. Halkın sistem değişikliğini değil; hükümeti oylaması da sonucun sebeplerindendir.

Sosyal medyada iktidar partisi yetkililerinin ve parti teşkilatlarının yeterince çalışmadığı çok sık yazılıyor. Doğrudur, bu da olabilir. Fakat sadece bu değil;  teşkilatlar çalışsa bile, bazı yerel üst yöneticilerin imajının bozulduğuna dair söylem ve dedikodular sonucu, halkın bunun da hesabını genel merkezden sormak için, 2015 Haziranında bir ders vererek pişman olmasına rağmen yine bir ders vermek kastıyla farklı oy kullanmaları da etkili olmuştur.  15 Temmuzda her dört kişiden üçü sokağa çıktı diye bu oranda bir “evet” beklenmesi de atalete sevk etmiş olabilir tabi. Lakin bu durum basit matematiksel hesaplamalarla ulaşılabilecek bir sonuç değildir.

 Referandum geçtiğine göre artık daha rahat söyleyebiliriz ki, bu düzenleme yetersiz bulunmuştur. Milyonlarca emekliye, taşerona, memura doğrudan bir iyileştirmenin değişikliğin içine serpiştirilmemiş olması da kanaatimizce sonucun böyle olmasında etkili olmuştur.

Sonucun bir birine yakın çıkması dolayısıyla hayırcılar üzerinden bölme-parçalama-aciz bırakma girişimleri devam edecek gibi. Oysa bu gemi 6 Haziran 2015 de kayalıklara oturmuştu.  15 Temmuz 2017 de ise gemi batma tehlikesi geçirmişken yaşananlardan herkesin ve her kesimin ders çıkarması gerekirdi. Bu sonuçtan sonra 2019 yılında yapılacak olan seçimler bu kadar beklemeden belki de öne alınabilir. Yapılacak olan bu seçimde dar bölge sistemi gelebilir, seçim barajı yüzde 3’e çekilebilir belki.

Yine de bu sonucun alınmasında doğu illerinin, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın ve Orta Anadolu da yaşayan vatandaşlarımızın etkili olduğu ve onların yoğun gayretleriyle alındığı unutulmamalıdır. Bundan sonraki tartışmalar, kaybetme psikolojisi ve bu sonucu asla istemeyen batının ayak oyunlarıdır. Mühürsüz zarf ve pusula tartışmaları da bunun bir göstergesidir. Hatta bu işte kasıt da olabilir.  Sandıklarından böyle zarf çıkan sandık kurulu üyeleri inceleme konusu olabilir. Bu sorun sandık kurullarının ve sandık başkanlarının nasıl belirlendiği sorusunu da gündeme getirmelidir.

Bu nasıl iştir ki kazanan yüzde altmışın altında bir oranda kazandığı için başarısız sayılıyor. Kaybeden ise; yüzde kırkı geçtiği için kazanmış oluyor. Bu nasıl bir hesaptır? Yüzde 50.001 ile “hayır” çıksa nasıl ki sistem değişmeyecekti ve bu sonuca saygı duyulacaktı, o halde yüzde 51,41’lik sonuca da tüm dünya saygı duymak zorundadır. Eğer duymazlar ise bu durum da çok umurumuzda değil açıkçası. Ayrıca sandıktan  1 fark ile “hayır” çıksa batılılar ve içimizdeki batılılar bugünkü tartışmaları yapar mıydı?.  24 Nisan 1920 TBMM Başkanlığı seçiminde Celaleddin Arif Efendi 109 rey, Atatürk’ün ise 1 fazlası olan 110 rey ile seçildiğini de unutmayalım.  Mademki “maç başladıktan sonra kural değişmez”, o maçın kurallarından biri de 1 fazla atanın maçı kazanmasıdır. Ne yapalım yani aradaki fark az oldu diye 6 ay içinde bir daha mı referanduma gidelim!

Yeni bir sistemi isteyen 24,5 milyon insan kadar olmasa da bu değişikliği istemeyen 23 milyondan fazla insan olduğunu da iyi değerlendirmek ve onları da anlamaya daha çok önem vermek gerekir. İnsanların birlikte yaşama istek ve arzularını güçlendirecek düzenlemeler yapılmalı ve her şeyden önce mülkün-devletin temeli olan ADALET toplumun tüm alanlarında tesis edilmelidir. Bizi bir arada tutacak olan adaletin tesis edildiğine olan inançtır.

Ne yaparsınız işte. Bazen bir fakirin gördüğünü koca bab’ı âli, ricâl’i devlet göremeyebilir. Yine de olanda hayır vardır ve buna da şükür diyelim. Çok lakırdıya ve derin tahlillere gerek yok. Bırakın şunu-bunu, şu-bu projeyi, taktiği. ADALET tesis edilebilse başkasına gerek yok. Bu bize ve birliğimize yeter.  Sonuçta bu netice bir devrimdir ve D.Trump’ın referandum sonucu belli olduktan sonra Cumhurbaşkanımızla görüşmesini arttırdığına da dikkat etmek gerekir.

Bu süreçte çok kullanıldığı için şu soruyu sormadan da geçemeyeceğim. Nasıl oluyor da bütün güzellik ve karşılık beklemeden yapılan iyiliklerin en genel ifade biçimi olan Arapça kökenli “hayr” kavramı; tüm olumsuzların en genel ifadesi olan “hayır” kelimesiyle ifade ediliyor?. Etimologların bizleri bilgilendirmesini bekliyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.