pendik escort bayan
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

ÖĞRETMEN(SİZ) STRATEJİ BELGESİ…

ÖĞRETMEN(SİZ) STRATEJİ BELGESİ…Eğitim camiasının yılmaz neferi muallimlerimiz açısından, 2017 Yılı Haziran Ayı Mesleki Çalışma ve Seminer Döneminin bombası elbette Resmi Gazetede yayımlanan “Öğretmen Strateji Belgesi”  oldu. Belgenin daha sunuş bölümünde; biz bakanlık olarak her şeyi yaptık fakat “en kritik faktör” öğretmenlerdir, denmek isteniyor. İfade aynen şöyle: “Bütün ülkelerde eğitimle ilgili değişim çabalarının uygulamaya geçirilmesinde anahtar rolün öğretmenlerde olduğu, öğretmenlerin içselleştirmediği ve benimsemediği hiçbir reform girişiminin başarılı olmadığı ve sınıf ortamına yansımadığı görülmektedir.” Bakanlık bu bilgiye sahipken; “Öğretmen Strateji Belgesi”   içeriğinin, öğretmenler tarafından içselleştirileceğini ve benimseneceğini zannetmeleri de neyin nesidir anlayamadık…            MEB’in yayımladığı bu belge 2017-2023 yılları arasında öğretmen yetiştirme ve geliştirme sürecinde, yapılacak eylemleri açıklar nitelikte. Belgede 3 ana amaç altında 8 hedef ve bu hedefleri gerçekleştirebilmek için 35 eyleme yer veriliyor. Belge toplam 32 sayfa yani bir köşe yazısına sığmayacak kadar uzun.Önce belgenin adından başlayalım. Burada bir savaş terimi olan “strateji” dikkatimizi çekiyor. Tıpkı dört yılda bir okul yönetimlerine yaptırılan “stratejik plan” gibi. Maarif davamızı dillendirirken bile “milli” olmayan bir kavram kullanılmasını sevmedim, sevmiyorum. “Talebeden öğrenciye, muallimden öğretmene, maariften eğitime kesin ve keskin dümen kırışımızın kendi hikâyemiz içerisinde yarattığı kırılma ve travmalarla yüzleşebilmiş değiliz henüz.”(1)Yayımlanan belgedeki amaçlardan birinde; “Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak” deniyor. Bizde keşkeee, istemeyenin gözü çıksın diyoruz. Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak için, öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit için periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme sisteminin hayata geçirileceğinden bahsediliyor ki makuldür bence. İyi çalışan ve iyi çalışmayan belirlenmeli ve aralarında bir fark elbette olmalı.            Adaylık sürecinden itibaren öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişim faaliyetlerinin niteliğinin arttırılması da bir başka amaç. Böylece; öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmekten bahsediliyor. Bu amaçla ilişkili olarak;-Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmek. -Öğretmenlerin çalışma şartlarını iyileştirmek.-Kurumlar ve bölgeler arası farklılıklara göre iyileştirici tedbirler almak, -Kariyer ve ödüllendirme sistemini geliştirmek gibi hedefler belirlenmiş. Bu hedeflerin benzerleri Milli Eğitim Eski Bakanlarından Hüseyin Çelik zamanında da dillendirilmiş fakat bir arpa boyu yol alınamamıştı. Kestirmeden söylemek gerekirse; öğretmenlerin çalışmak istemediği bölgelerdeki maaşlara aylık beş yüz lira fark verirsiniz olur biter. Çözüm sözleşmeli öğretmen istihdamına gidilmesi değildir. Hele hele öğretmenlerin alımında mülakat uygulaması hiç değildir. Maalsef “mülakat” demek; halkımızın gözünde torpil demektir. Öğretmen Strateji Belgesindeki müspet uygulamalar gerçekleşirse, öğretmen adayını bir de mülakata almaya zaten hacet kalmaz.“Eğitimde başarılı olmak için öğretmen yetiştirme sisteminin, öğretmen niteliğinin, çalışma koşullarının ve öğretmen motivasyonunun bütünsel bir anlayışla ele alınması gerekir. Bu kapsamda öğretmen, öğrenci, okul ve çevre arasındaki dinamik ilişkinin sistem bütünlüğü içinde tesis edilmesi önemlidir.” Bu ifadenin altına imza atmayacak muallim pek çıkmaz. İyi de bu motivasyonu, öğretmeni her dört yılda bir sınava alarak, sürekli “sen yetersizsin, git kendini geliştir” diyerek, “sizin beğenmediğiniz maaşın yarısına çalışmak isteyen, dışarıda binlerce öğretmen adayı var” diyerek mi yapacaksınız…“İçinde yaşadığımız köklü değişim süreci içerisinde öğretmenlerin görev yapacakları uzun yıllar boyunca kendilerini geliştirmeksizin sadece lisans eğitiminde elde ettikleri yeterliklerle mesleklerini sürdürmeleri etkili bir eğitim öğretim yapmalarına engel teşkil edecektir.” İfade içerisindeki  “suçlama” çok net. Oysa böyle bir tespiti olan bakanlığımızın bunun gereği olarak hizmetiçi eğitim faaliyetleri düzenlemesi gerekirdi. Eğitimcilerimizin kahir ekseriyetinin, aldığı bir diploma ile üzerine bir şey koymadan otuz yıl çalıştığına dair sağlam deliller var mıdır, ya da bu durum sadece öğretmenler için mi geçerlidir, tüm kamu çalışanlarında durum nedir… keşke bu konularda da bilgilendirme yapılsa, “ülkenin beyin takımı olan öğretmen ve akademisyenleri” toptan zan altında bırakılmasaydı…Belgeden öğreniyoruz ki; “ÖSYM’nin verilerine göre, 2016 yılında 455.119 kişi öğretmen olabilmek için KPSS’ye katılmış ve bunlardan toplam 49.015 kişi öğretmenliğe atanmıştır. Buna karşın KPSS’ye başvurmuş ancak öğretmen olarak atanamamış olan üniversite mezunlarının sayısı 2016 yılı itibarıyla toplam 438.134 kişidir. Eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinde okuyanların sayısı 228.279, fen fakülteleri, edebiyat fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri, insan ve toplum bilimleri fakülteleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı ümit eden 653.899 lisans öğrencisi olduğu görülmektedir. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşmaktadır.” Yani sokaktaki her yetmiş kişiden biri öğretmen. Emekli büyüklerimiz ve öğretmen yakınlarını da dâhil edersek geleceğin iktidar partisi hazır. Şaka bir yana çok acil olarak bu düzenlemeler yapmalı ve tedbirler almalıyız. Bu anlamda kontenjanların öğretmen ihtiyacıyla uyumlu olacak şekilde belirlenmesi de bu belgede kimsenin itiraz etmemesi gereken bir konu.Öğretmenlerimizin genel yaş ortalamasının 37,04 olmasına,  Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde en genç öğretmen nüfusuna sahip olmamıza karşın istenilen başarı gösterilemiyor ve yine büyük ölçüde öğretmenler suçlanıyorsa, evde kaybettiğimiz iğneyi sokakta ve de karanlıkta arıyoruz demektir.Çoğu öğretmenlerimiz karşı çıksa da, belgede rotasyondan da söz ediliyor. Daha önceleri defaten yazdığımız gibi; aynı eğitim bölgesi içerisinde kalmak kaydıyla rotasyon uygulanmalıdır. Bununla birlikte; veli değerlendirmesi, öğrenci değerlendirmesi gibi şeyler, öğretmenin saygınlığını kaybettiren absürt uygulamalardır. Tam demokratik bir değerlendirme istiyorsanız, kantin görevlisi, müstahdem, imam, muhtar, ebe, olmadı mahallenin delisi de değerlendirsin öğretmeni. Öğretmenler bürokratları, valiyi, kaymakamı, vekili değerlendiriyor mu? Değerlendirse bile doğru olur mu, olmaz bence.Eskiden olduğu yüksek lisans ve doktora yaparak kendini geliştiren öğretmen ve idarecilerimize yüzde yirmi beş artırımlı ders ücreti ödenmesi de teşvik edici ve özendirici olacaktır. Öğretmenlik daha çok sınıfta öğrenildiği için, alanında iyi olan idareci ve öğretmenlerden azami yararlanılmalı, iki yıl öğretmenlik bile yapmamış asistan ve akademisyenler hizmetiçi eğitim programlarında görevlendirilmemelidir. Strateji belgesinde, Okul Temelli Mesleki Gelişim Modeli’nin (OTMG) güncellenerek uygulamaya geçirilmesinin planlandığını görüyoruz. Eğer bu model eğitimcilere yeni yükler, yeni modüller getirirse başarısız olacağını söyleyebiliriz. Yapılan her yenilik eğitim camiasının yükünü artırdığı için başarısız olmaktadır. Yapılması gereken yeni yükler değil; yüklerin hafifletilmesidir.“Kişisel ve mesleki gelişimde sürekliliği sağlayıcı bir diğer önemli unsur da ihtiyaçlar doğrultusunda her öğretmenin erişebileceği sayıda ve çeşitlilikte faaliyetin gerçekleştirilmesidir. Bunun için Millî Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyaçlarını gözeten ve gerekli eğitimleri verebilecek insan kaynağına sahip Öğretmen Akademilerinin kurulması önemli bir yenilik olacaktır.” Türkiye’de öğretmen akademileri konusunu en çok işleyen kişilerden biri olarak(bkz: Sivas’a Öğretmen Akademisi- Öğretmen Akademisi ve Güncel Eğitim Tartışmaları…- Yazar Muhammed Enis’in yazılarını da anmak gerekir.) bu karardan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.Ulusal Ajans, YTB, TİKA, Maarif Vakfı, TÜBİTAK gibi kurumlarla iş birliği sağlanarak öğretmenlerin eğitim alanındaki uluslararası gelişmelerle ilgili bilgi düzeyi ve farkındalığının artırılması da ancak desteklenir.Yine; 64. ve 65. hükûmetlerin planları doğrultusunda belgede yer alan, eğitim personeline yönelik şiddeti önlemek için caydırıcı önlemler alınmasına da şiddetle ihtiyaç vardır. Öğrencisini öldüren hiçbir öğretmen duymamışken, her yıl öğrenci ve veli şiddetine kurban giden onlarca öğretmenimiz vardır.“Bütün mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de öğretmenlere bir kariyer olanağı ve yeterliklere dayalı kariyer gelişim planı sunulması, bireysel amaçlara bağlı olarak motivasyonu ve iş performansını olumlu etkileyecek böylece eğitim ve öğretim daha nitelikli hale gelecektir,” ifadesi de yerinde bir bakış açısıdır. Yönetmelikte yazdığı gibi; kırk dereden su getirtmeden, yüksek lisans yapan öğretmenlerimizin uzmanlığı hemen verilmelidir.Belgede çok şey var. Lakin ücretlerde artış ve özlük haklarına dair hiçbir şey yok. Yani yine nasihat veriliyor ama para verilmiyor. Son söz olarak ülkemizin en büyük eğitim sendikasının başkanına kulak verelim:“Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023’ün kağıt üzerinde kalmaya aday bir belge olduğunu savunarak, öğretmenlerin mesleki motivasyonlarını olumsuz etkileyecek politikalar yerine, öğretmenin rolünü arttırarak, motivasyonunu sağlayacak, adil kariyer sistemi ile öğretmenleri ödül merkezli cezbeden yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Son ortaya çıkan raporda bazı başlıkların kabul edilemez olduğunu söyleyen Yalçın, “Bunlar üzerinde paydaşların uzlaştığı cümleler veya eylemleri içermiyor” ifadelerini kullandı. Yalçın, “Öğretmenlere bir iyilik yapacaklarsa, motive etsinler, sorunun kaynağını ‘öğretmenler’ olarak görmesinler. Sorunun kaynağı durmadan değişen eğitim politikaları” dedi. Söz konusu belgenin tekrar gözden geçirilerek, revize edilmesi gerektiğini kaydederek öğretmenlerin mesleki motivasyonlarını olumsuz etkileyecek politikalar yerine, öğretmenin rolünü arttırarak, motivasyonunu sağlayacak, adil kariyer sistemi ile öğretmenleri ödül merkezli cezbeden yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.”(2) (1)Ali AYDIN, milatgazetesi.com/boyle-ogretmen-strateji-belgesi-olmaz-makale (2)www. Mil li yet.com.tr/ali-yalcin-dan-ogretmen-strateji-belgesi
Ekleme Tarihi: 13 Temmuz 2017 - Perşembe

ÖĞRETMEN(SİZ) STRATEJİ BELGESİ…

ÖĞRETMEN(SİZ) STRATEJİ BELGESİ…

Eğitim camiasının yılmaz neferi muallimlerimiz açısından, 2017 Yılı Haziran Ayı Mesleki Çalışma ve Seminer Döneminin bombası elbette Resmi Gazetede yayımlanan “Öğretmen Strateji Belgesi”  oldu. Belgenin daha sunuş bölümünde; biz bakanlık olarak her şeyi yaptık fakat “en kritik faktör” öğretmenlerdir, denmek isteniyor. İfade aynen şöyle: “Bütün ülkelerde eğitimle ilgili değişim çabalarının uygulamaya geçirilmesinde anahtar rolün öğretmenlerde olduğu, öğretmenlerin içselleştirmediği ve benimsemediği hiçbir reform girişiminin başarılı olmadığı ve sınıf ortamına yansımadığı görülmektedir.” Bakanlık bu bilgiye sahipken; “Öğretmen Strateji Belgesi”   içeriğinin, öğretmenler tarafından içselleştirileceğini ve benimseneceğini zannetmeleri de neyin nesidir anlayamadık…

            MEB’in yayımladığı bu belge 2017-2023 yılları arasında öğretmen yetiştirme ve geliştirme sürecinde, yapılacak eylemleri açıklar nitelikte. Belgede 3 ana amaç altında 8 hedef ve bu hedefleri gerçekleştirebilmek için 35 eyleme yer veriliyor. Belge toplam 32 sayfa yani bir köşe yazısına sığmayacak kadar uzun.

Önce belgenin adından başlayalım. Burada bir savaş terimi olan “strateji” dikkatimizi çekiyor. Tıpkı dört yılda bir okul yönetimlerine yaptırılan “stratejik plan” gibi. Maarif davamızı dillendirirken bile “milli” olmayan bir kavram kullanılmasını sevmedim, sevmiyorum. “Talebeden öğrenciye, muallimden öğretmene, maariften eğitime kesin ve keskin dümen kırışımızın kendi hikâyemiz içerisinde yarattığı kırılma ve travmalarla yüzleşebilmiş değiliz henüz.”(1)

Yayımlanan belgedeki amaçlardan birinde; “Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak” deniyor. Bizde keşkeee, istemeyenin gözü çıksın diyoruz. Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak için, öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit için periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme sisteminin hayata geçirileceğinden bahsediliyor ki makuldür bence. İyi çalışan ve iyi çalışmayan belirlenmeli ve aralarında bir fark elbette olmalı.

            Adaylık sürecinden itibaren öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişim faaliyetlerinin niteliğinin arttırılması da bir başka amaç. Böylece; öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmekten bahsediliyor. Bu amaçla ilişkili olarak;

-Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmek.

 -Öğretmenlerin çalışma şartlarını iyileştirmek.

-Kurumlar ve bölgeler arası farklılıklara göre iyileştirici tedbirler almak,

-Kariyer ve ödüllendirme sistemini geliştirmek gibi hedefler belirlenmiş. Bu hedeflerin benzerleri Milli Eğitim Eski Bakanlarından Hüseyin Çelik zamanında da dillendirilmiş fakat bir arpa boyu yol alınamamıştı. Kestirmeden söylemek gerekirse; öğretmenlerin çalışmak istemediği bölgelerdeki maaşlara aylık beş yüz lira fark verirsiniz olur biter. Çözüm sözleşmeli öğretmen istihdamına gidilmesi değildir. Hele hele öğretmenlerin alımında mülakat uygulaması hiç değildir. Maalsef “mülakat” demek; halkımızın gözünde torpil demektir. Öğretmen Strateji Belgesindeki müspet uygulamalar gerçekleşirse, öğretmen adayını bir de mülakata almaya zaten hacet kalmaz.

“Eğitimde başarılı olmak için öğretmen yetiştirme sisteminin, öğretmen niteliğinin, çalışma koşullarının ve öğretmen motivasyonunun bütünsel bir anlayışla ele alınması gerekir. Bu kapsamda öğretmen, öğrenci, okul ve çevre arasındaki dinamik ilişkinin sistem bütünlüğü içinde tesis edilmesi önemlidir.” Bu ifadenin altına imza atmayacak muallim pek çıkmaz. İyi de bu motivasyonu, öğretmeni her dört yılda bir sınava alarak, sürekli “sen yetersizsin, git kendini geliştir” diyerek, “sizin beğenmediğiniz maaşın yarısına çalışmak isteyen, dışarıda binlerce öğretmen adayı var” diyerek mi yapacaksınız…

“İçinde yaşadığımız köklü değişim süreci içerisinde öğretmenlerin görev yapacakları uzun yıllar boyunca kendilerini geliştirmeksizin sadece lisans eğitiminde elde ettikleri yeterliklerle mesleklerini sürdürmeleri etkili bir eğitim öğretim yapmalarına engel teşkil edecektir.” İfade içerisindeki  “suçlama” çok net. Oysa böyle bir tespiti olan bakanlığımızın bunun gereği olarak hizmetiçi eğitim faaliyetleri düzenlemesi gerekirdi. Eğitimcilerimizin kahir ekseriyetinin, aldığı bir diploma ile üzerine bir şey koymadan otuz yıl çalıştığına dair sağlam deliller var mıdır, ya da bu durum sadece öğretmenler için mi geçerlidir, tüm kamu çalışanlarında durum nedir… keşke bu konularda da bilgilendirme yapılsa, “ülkenin beyin takımı olan öğretmen ve akademisyenleri” toptan zan altında bırakılmasaydı…

Belgeden öğreniyoruz ki; “ÖSYM’nin verilerine göre, 2016 yılında 455.119 kişi öğretmen olabilmek için KPSS’ye katılmış ve bunlardan toplam 49.015 kişi öğretmenliğe atanmıştır. Buna karşın KPSS’ye başvurmuş ancak öğretmen olarak atanamamış olan üniversite mezunlarının sayısı 2016 yılı itibarıyla toplam 438.134 kişidir. Eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinde okuyanların sayısı 228.279, fen fakülteleri, edebiyat fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri, insan ve toplum bilimleri fakülteleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı ümit eden 653.899 lisans öğrencisi olduğu görülmektedir. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşmaktadır.” Yani sokaktaki her yetmiş kişiden biri öğretmen. Emekli büyüklerimiz ve öğretmen yakınlarını da dâhil edersek geleceğin iktidar partisi hazır. Şaka bir yana çok acil olarak bu düzenlemeler yapmalı ve tedbirler almalıyız. Bu anlamda kontenjanların öğretmen ihtiyacıyla uyumlu olacak şekilde belirlenmesi de bu belgede kimsenin itiraz etmemesi gereken bir konu.

Öğretmenlerimizin genel yaş ortalamasının 37,04 olmasına,  Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde en genç öğretmen nüfusuna sahip olmamıza karşın istenilen başarı gösterilemiyor ve yine büyük ölçüde öğretmenler suçlanıyorsa, evde kaybettiğimiz iğneyi sokakta ve de karanlıkta arıyoruz demektir.

Çoğu öğretmenlerimiz karşı çıksa da, belgede rotasyondan da söz ediliyor. Daha önceleri defaten yazdığımız gibi; aynı eğitim bölgesi içerisinde kalmak kaydıyla rotasyon uygulanmalıdır. Bununla birlikte; veli değerlendirmesi, öğrenci değerlendirmesi gibi şeyler, öğretmenin saygınlığını kaybettiren absürt uygulamalardır. Tam demokratik bir değerlendirme istiyorsanız, kantin görevlisi, müstahdem, imam, muhtar, ebe, olmadı mahallenin delisi de değerlendirsin öğretmeni. Öğretmenler bürokratları, valiyi, kaymakamı, vekili değerlendiriyor mu? Değerlendirse bile doğru olur mu, olmaz bence.

Eskiden olduğu yüksek lisans ve doktora yaparak kendini geliştiren öğretmen ve idarecilerimize yüzde yirmi beş artırımlı ders ücreti ödenmesi de teşvik edici ve özendirici olacaktır. Öğretmenlik daha çok sınıfta öğrenildiği için, alanında iyi olan idareci ve öğretmenlerden azami yararlanılmalı, iki yıl öğretmenlik bile yapmamış asistan ve akademisyenler hizmetiçi eğitim programlarında görevlendirilmemelidir.

 

Strateji belgesinde, Okul Temelli Mesleki Gelişim Modeli’nin (OTMG) güncellenerek uygulamaya geçirilmesinin planlandığını görüyoruz. Eğer bu model eğitimcilere yeni yükler, yeni modüller getirirse başarısız olacağını söyleyebiliriz. Yapılan her yenilik eğitim camiasının yükünü artırdığı için başarısız olmaktadır. Yapılması gereken yeni yükler değil; yüklerin hafifletilmesidir.

“Kişisel ve mesleki gelişimde sürekliliği sağlayıcı bir diğer önemli unsur da ihtiyaçlar doğrultusunda her öğretmenin erişebileceği sayıda ve çeşitlilikte faaliyetin gerçekleştirilmesidir. Bunun için Millî Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyaçlarını gözeten ve gerekli eğitimleri verebilecek insan kaynağına sahip Öğretmen Akademilerinin kurulması önemli bir yenilik olacaktır.” Türkiye’de öğretmen akademileri konusunu en çok işleyen kişilerden biri olarak(bkz: Sivas’a Öğretmen Akademisi- Öğretmen Akademisi ve Güncel Eğitim Tartışmaları…- Yazar Muhammed Enis’in yazılarını da anmak gerekir.) bu karardan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.

Ulusal Ajans, YTB, TİKA, Maarif Vakfı, TÜBİTAK gibi kurumlarla iş birliği sağlanarak öğretmenlerin eğitim alanındaki uluslararası gelişmelerle ilgili bilgi düzeyi ve farkındalığının artırılması da ancak desteklenir.

Yine; 64. ve 65. hükûmetlerin planları doğrultusunda belgede yer alan, eğitim personeline yönelik şiddeti önlemek için caydırıcı önlemler alınmasına da şiddetle ihtiyaç vardır. Öğrencisini öldüren hiçbir öğretmen duymamışken, her yıl öğrenci ve veli şiddetine kurban giden onlarca öğretmenimiz vardır.

“Bütün mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de öğretmenlere bir kariyer olanağı ve yeterliklere dayalı kariyer gelişim planı sunulması, bireysel amaçlara bağlı olarak motivasyonu ve iş performansını olumlu etkileyecek böylece eğitim ve öğretim daha nitelikli hale gelecektir,” ifadesi de yerinde bir bakış açısıdır. Yönetmelikte yazdığı gibi; kırk dereden su getirtmeden, yüksek lisans yapan öğretmenlerimizin uzmanlığı hemen verilmelidir.

Belgede çok şey var. Lakin ücretlerde artış ve özlük haklarına dair hiçbir şey yok. Yani yine nasihat veriliyor ama para verilmiyor. Son söz olarak ülkemizin en büyük eğitim sendikasının başkanına kulak verelim:

“Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023’ün kağıt üzerinde kalmaya aday bir belge olduğunu savunarak, öğretmenlerin mesleki motivasyonlarını olumsuz etkileyecek politikalar yerine, öğretmenin rolünü arttırarak, motivasyonunu sağlayacak, adil kariyer sistemi ile öğretmenleri ödül merkezli cezbeden yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Son ortaya çıkan raporda bazı başlıkların kabul edilemez olduğunu söyleyen Yalçın, “Bunlar üzerinde paydaşların uzlaştığı cümleler veya eylemleri içermiyor” ifadelerini kullandı. Yalçın, “Öğretmenlere bir iyilik yapacaklarsa, motive etsinler, sorunun kaynağını ‘öğretmenler’ olarak görmesinler. Sorunun kaynağı durmadan değişen eğitim politikaları” dedi. Söz konusu belgenin tekrar gözden geçirilerek, revize edilmesi gerektiğini kaydederek öğretmenlerin mesleki motivasyonlarını olumsuz etkileyecek politikalar yerine, öğretmenin rolünü arttırarak, motivasyonunu sağlayacak, adil kariyer sistemi ile öğretmenleri ödül merkezli cezbeden yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.”(2)

 

(1)Ali AYDIN, milatgazetesi.com/boyle-ogretmen-strateji-belgesi-olmaz-makale

 (2)www. Mil li yet.com.tr/ali-yalcin-dan-ogretmen-strateji-belgesi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.