pendik escort bayan
ak

Mahkeme Başkanından Vatandaşa "İşgalci" Diyen Sanığa Tepki

23.11.2017 - 12:38, Güncelleme: 23.11.2017 - 12:38
 

Mahkeme Başkanından Vatandaşa "İşgalci" Diyen Sanığa Tepki

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 kişinin yargılandığı "çatı" davasına sanık savunmalarıyla devam edildi- Savunma yapan dönem

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 kişinin yargılandığı "çatı" davasına sanık savunmalarıyla devam edildi.Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in Özel Kalem Müdür Yardımcısı Kurmay Binbaşı Recep Özkan savunma yaptı.Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen sanık Özkan, 15 Temmuz akşamı komutanları ayrılmadan mesaiyi terk etmedikleri için kendisinin de karargahta olduğunu söyledi. Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlık katına 15-20 kişilik, Özel Kuvvet Komutanlığından olduğunu kıyafetlerinden anladığı bir timin çelik başlıklı, çelik yelekli ve silahlı olarak geldiğini ve önlerinde de Güler'in emir subayı Binbaşı Mehmet Akkurt'un bulunduğunu anlattı.- Darbeciler "tatbikat" diye bağırmışAkkurt'un o dönemde İstanbul'da kursta olması gerekirken karargahta bulunmasını normal karşılamadığını iddia eden Özkan, şunları söyledi:"Olaylar başlamadan kısa süre önce, o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Güler'in emir subayının bulunduğu bölgede bir telaş vardı. Kata giren Özel Kuvvet personeli, Orgeneral Güler'in kapısına doğru yöneldi. Komutanın odasına giren Özel Kuvvetler mensupları, 'tatbikat' diye bağırdı. Güler'in korumalarının darbedilip kelepçelendiğini, timin bir bölümünün de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın olduğu bölüme doğru gittiğini gördüm. Bir süre sonra komuta katının giriş kapılarından arka arkaya silah sesleri geldi ve bağrışma sesleri duyuldu."Gelen askerlerin "tatbikat" demesine inanmadığını, askeri tecrübelerine dayanarak, bir şeylerin ters gittiğini anladığını savunan Özkan, "Özel kuvvetler personelinin, elini kolunu sallayarak makam katına çıkması mümkün değil. Askerlerin, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Güler'in odasına girdiğini gördüm. İkinci başkanın derdest edildiğini görmedim ama bazı sesler duydum. Yaşar Paşa, 'Beceriksizler, hepiniz öleceksiniz' diye bağırdı. Ama bağlandığını, gözlerinin kapatıldığını görmedim. Bu olayı başkasından öğrendim. Askerler, herkesi etkisiz hale getirmiyordu, bazı sivil giyimlilerin çıkmasına izin verdiler. Ben de çıkabilirdim ama görev yerimi terk etmedim." iddiasında bulundu."Peki seni neden derdest etmediler? derseniz sorunun cevabı bilmiyorum." ifadesini kullanan Özkan, "Bu soruyu birilerini bağlayıp birilerini bağlamayanlara sormak lazım. Tahminlerimi söyleyeceğim yine de ben o gece üç kişinin derdest edildiğine şahit oldum ikisi Güler Paşanın koruma astsubayları bir diğeri de nöbetçi Başçavuş Mahmut Satun. Korumaların ortak özelliği, doğrudan ikinci başkanın güvenliğini sağlamak. Mahmut Satun başçavuş da ifadesinde kendisini derdest edenlerin 'bunda silah var' diyerek derdest ettiklerini belirtmişti." diye konuştu.O dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Güler'in emir subayı olan Mehmet Akkurt'un hem Güler'in yanında hem de Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yanında ayrı yeri olduğunu ileri süren Özkan, şöyle devam etti:"Mehmet niye bu kadar güçlü bir figürdü? İşini çok iyi yaptığı için Yaşar Paşa, emirlerini onun üzerinden verirdi. Ben Yaşar paşadan ziyade Mehmet'ten çekinirdim. Bence Mehmet Akkurt, o gecenin çok önemli bir adamı, yaptığı işlerin düz olduğunu sanmıyorum. Yaşar Paşanın oğlu gibiydi. Paşanın GATA'da yattığı süreçte, her işini Mehmet'e yaptırırdı. Mehmet'in o gece ne yaptığını anlamış değilim. İkinci başkanı götürmüş gibi görülüyor ama muğlak."Darbeden ne zaman haberdar olduğunu tam olarak bilmediğini öne süren Özkan, "Şu anda ne zaman haberdar oldum bilmiyorum. Ne desem yalan olur. Ben darbe görmedim, beynimde darbe kelimesinin karşılığı sadece birkaç belgeselde yer alan görüntülerden ibarettir. Genelkurmay Başkanının odasında panik butonu vardı ve Necdet Özel paşa döneminde bir kez yanlışlıkla basılmıştı. Tüm karargah ayağa kalktı ve korumalar odaya daldı. Kimseyi suçlamıyorum ama bugün değerlendirdiğimde olan biten her şeyin 'Genelkurmay Başkanının haberi vardı' izlenimi uyandırdı." ifadelerini kullandı.Savunmasında, iddianamede yer alan kendisine ait fotoğraflara da değinen Özkan, "Bir yığın insanı öldürdüğüm söyleniyor. El izim alınmadı, kimseyi öldürmedim ya da yaralamadım. Kimseye ateş etmedim, silah almamın tek sebebi kendimi, odamı ve makamı korumaktı. İddia makamı eylemlerimin ulaştığı konum bakımından tutuklanmamı istemiştir. Eylemlerimin ulaştığı tek yer kendimi korumamdır. Darbeci ya da FETÖ'cü olduğum için İkinci Başkanın özel kalemine atanmadım. FETÖ'yü lanetliyorum. Ya onlar başkalarını kullandı ya da başkaları tezgahlayıp onları kullandı." şeklinde konuştu.Davanın iddianamesinde, eşi ve kız kardeşinin de 2010 KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin KPSS şüphelisi olduğu belirtilen Özkan, "Suçun ve cezanın şahsiliği ilkesine göre bir şey dememem lazım ama şunu belirtmeliyim ki kardeşim aldığı puanla herhangi bir yere atanamamıştır. Eşim de aldığı puanla Ankara'da değil İstanbul'da veri kontrolü olarak atanmıştır. Gerçekten böyle bir gücüm olsa İstanbul değil Ankara'ya atanmasını sağlardım." dedi.Üzerine atılı suçlamaları reddeden Özkan, "Suçum olsa kaçma fırsatım vardı, tüm ailemin yeşil pasaportu var, kaçardım. Eğer suçum olsa ve kaçmak istesem Tuğamiral Sinan Sürer'in odasına silahımı ve cep telefonumu bırakıp üzerine 'Recep Özkan'a aittir' diye yazmazdım. Darbeyi kimin yaptığını bilmiyorum ama şu söylemeliyim ki Adil Öksüz kimin adamıysa darbeyi o yapmıştır. Darbeyi planlayan, gerçekleştiren, içerisinde yer alan herkesten şikayetçiyim. Tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum." ifadelerini kullandı.- Duruşmada gerginlikSavunmasında, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'nda darbecilere karşı mücadele veren vatandaşlar için işgalci benzetmesi yapan Özkan'a müşteki ve avukatları tepki gösterdi.Mahkeme Başkanı Oğuz Dik de "Darbecilere karşı direnen ve cuntayı püskürten vatandaşı karargahı işgal etmiş gibi gösteremezsin. Bana elinde silah olan bir vatandaş göster. Sabahtan beri herkesi provoke etmeye çalışıyorsun. Vatandaşa, işgal etmiş imasında bulunamazsın" diyerek sanık Özkan'a tepki gösterdi.Duruşmayı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan ve eski Çevre ve Şehircilik Bakanı, Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı, AK Parti Mersin Milletvekili Hacı Özkan ve AK Parti Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz de izledi.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 kişinin yargılandığı "çatı" davasına sanık savunmalarıyla devam edildi- Savunma yapan dönem

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 kişinin yargılandığı "çatı" davasına sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in Özel Kalem Müdür Yardımcısı Kurmay Binbaşı Recep Özkan savunma yaptı.

Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen sanık Özkan, 15 Temmuz akşamı komutanları ayrılmadan mesaiyi terk etmedikleri için kendisinin de karargahta olduğunu söyledi. Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlık katına 15-20 kişilik, Özel Kuvvet Komutanlığından olduğunu kıyafetlerinden anladığı bir timin çelik başlıklı, çelik yelekli ve silahlı olarak geldiğini ve önlerinde de Güler'in emir subayı Binbaşı Mehmet Akkurt'un bulunduğunu anlattı.

- Darbeciler "tatbikat" diye bağırmış

Akkurt'un o dönemde İstanbul'da kursta olması gerekirken karargahta bulunmasını normal karşılamadığını iddia eden Özkan, şunları söyledi:

"Olaylar başlamadan kısa süre önce, o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Güler'in emir subayının bulunduğu bölgede bir telaş vardı. Kata giren Özel Kuvvet personeli, Orgeneral Güler'in kapısına doğru yöneldi. Komutanın odasına giren Özel Kuvvetler mensupları, 'tatbikat' diye bağırdı. Güler'in korumalarının darbedilip kelepçelendiğini, timin bir bölümünün de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın olduğu bölüme doğru gittiğini gördüm. Bir süre sonra komuta katının giriş kapılarından arka arkaya silah sesleri geldi ve bağrışma sesleri duyuldu."

Gelen askerlerin "tatbikat" demesine inanmadığını, askeri tecrübelerine dayanarak, bir şeylerin ters gittiğini anladığını savunan Özkan, "Özel kuvvetler personelinin, elini kolunu sallayarak makam katına çıkması mümkün değil. Askerlerin, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Güler'in odasına girdiğini gördüm. İkinci başkanın derdest edildiğini görmedim ama bazı sesler duydum. Yaşar Paşa, 'Beceriksizler, hepiniz öleceksiniz' diye bağırdı. Ama bağlandığını, gözlerinin kapatıldığını görmedim. Bu olayı başkasından öğrendim. Askerler, herkesi etkisiz hale getirmiyordu, bazı sivil giyimlilerin çıkmasına izin verdiler. Ben de çıkabilirdim ama görev yerimi terk etmedim." iddiasında bulundu.

"Peki seni neden derdest etmediler? derseniz sorunun cevabı bilmiyorum." ifadesini kullanan Özkan, "Bu soruyu birilerini bağlayıp birilerini bağlamayanlara sormak lazım. Tahminlerimi söyleyeceğim yine de ben o gece üç kişinin derdest edildiğine şahit oldum ikisi Güler Paşanın koruma astsubayları bir diğeri de nöbetçi Başçavuş Mahmut Satun. Korumaların ortak özelliği, doğrudan ikinci başkanın güvenliğini sağlamak. Mahmut Satun başçavuş da ifadesinde kendisini derdest edenlerin 'bunda silah var' diyerek derdest ettiklerini belirtmişti." diye konuştu.

O dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Güler'in emir subayı olan Mehmet Akkurt'un hem Güler'in yanında hem de Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yanında ayrı yeri olduğunu ileri süren Özkan, şöyle devam etti:

"Mehmet niye bu kadar güçlü bir figürdü? İşini çok iyi yaptığı için Yaşar Paşa, emirlerini onun üzerinden verirdi. Ben Yaşar paşadan ziyade Mehmet'ten çekinirdim. Bence Mehmet Akkurt, o gecenin çok önemli bir adamı, yaptığı işlerin düz olduğunu sanmıyorum. Yaşar Paşanın oğlu gibiydi. Paşanın GATA'da yattığı süreçte, her işini Mehmet'e yaptırırdı. Mehmet'in o gece ne yaptığını anlamış değilim. İkinci başkanı götürmüş gibi görülüyor ama muğlak."

Darbeden ne zaman haberdar olduğunu tam olarak bilmediğini öne süren Özkan, "Şu anda ne zaman haberdar oldum bilmiyorum. Ne desem yalan olur. Ben darbe görmedim, beynimde darbe kelimesinin karşılığı sadece birkaç belgeselde yer alan görüntülerden ibarettir. Genelkurmay Başkanının odasında panik butonu vardı ve Necdet Özel paşa döneminde bir kez yanlışlıkla basılmıştı. Tüm karargah ayağa kalktı ve korumalar odaya daldı. Kimseyi suçlamıyorum ama bugün değerlendirdiğimde olan biten her şeyin 'Genelkurmay Başkanının haberi vardı' izlenimi uyandırdı." ifadelerini kullandı.

Savunmasında, iddianamede yer alan kendisine ait fotoğraflara da değinen Özkan, "Bir yığın insanı öldürdüğüm söyleniyor. El izim alınmadı, kimseyi öldürmedim ya da yaralamadım. Kimseye ateş etmedim, silah almamın tek sebebi kendimi, odamı ve makamı korumaktı. İddia makamı eylemlerimin ulaştığı konum bakımından tutuklanmamı istemiştir. Eylemlerimin ulaştığı tek yer kendimi korumamdır. Darbeci ya da FETÖ'cü olduğum için İkinci Başkanın özel kalemine atanmadım. FETÖ'yü lanetliyorum. Ya onlar başkalarını kullandı ya da başkaları tezgahlayıp onları kullandı." şeklinde konuştu.

Davanın iddianamesinde, eşi ve kız kardeşinin de 2010 KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin KPSS şüphelisi olduğu belirtilen Özkan, "Suçun ve cezanın şahsiliği ilkesine göre bir şey dememem lazım ama şunu belirtmeliyim ki kardeşim aldığı puanla herhangi bir yere atanamamıştır. Eşim de aldığı puanla Ankara'da değil İstanbul'da veri kontrolü olarak atanmıştır. Gerçekten böyle bir gücüm olsa İstanbul değil Ankara'ya atanmasını sağlardım." dedi.

Üzerine atılı suçlamaları reddeden Özkan, "Suçum olsa kaçma fırsatım vardı, tüm ailemin yeşil pasaportu var, kaçardım. Eğer suçum olsa ve kaçmak istesem Tuğamiral Sinan Sürer'in odasına silahımı ve cep telefonumu bırakıp üzerine 'Recep Özkan'a aittir' diye yazmazdım. Darbeyi kimin yaptığını bilmiyorum ama şu söylemeliyim ki Adil Öksüz kimin adamıysa darbeyi o yapmıştır. Darbeyi planlayan, gerçekleştiren, içerisinde yer alan herkesten şikayetçiyim. Tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum." ifadelerini kullandı.

- Duruşmada gerginlik

Savunmasında, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'nda darbecilere karşı mücadele veren vatandaşlar için işgalci benzetmesi yapan Özkan'a müşteki ve avukatları tepki gösterdi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik de "Darbecilere karşı direnen ve cuntayı püskürten vatandaşı karargahı işgal etmiş gibi gösteremezsin. Bana elinde silah olan bir vatandaş göster. Sabahtan beri herkesi provoke etmeye çalışıyorsun. Vatandaşa, işgal etmiş imasında bulunamazsın" diyerek sanık Özkan'a tepki gösterdi.

Duruşmayı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan ve eski Çevre ve Şehircilik Bakanı, Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı, AK Parti Mersin Milletvekili Hacı Özkan ve AK Parti Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz de izledi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.