pendik escort bayan
ak

Kurban ve Kurban Bayramı nedir ?

20.09.2015 - 21:55, Güncelleme: 20.09.2015 - 21:55
 

Kurban ve Kurban Bayramı nedir ?

Kurban Bayramı;Müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır.

Kurban Bayramı;Müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır.Allahü Teâlâ inanan kullarına kulluk borcu olarak bedenî, lisânî, kalbî ve mâlî ibadet ve mükellefiyetler yüklemiştir. Her biri Allah’ın rızasını kazanmaya rahmet ve nusretine yakın olmaya ve ahiret hayatında büyük nimet ve yüce derecelere kavuşmamıza vesile olacak mâlî ibadetlerden birisi de kurban kesmektir.Ramazan Bayramı ile beraber İslam dinindeki en önemli iki bayramdan biridir. Kurban Bayramı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan birçok ülkede dinî bayram olmasının yanı sıra resmî tatil ilan edilir. Kurban Bayramı, aynı zamanda İslam âleminin her yıl Mekke’de hac farizasını ifa ettikleri vakittir. Bayramda da Bayram Namazı kılınır ve Bayram hutbesi okunur. Tarihçe Dini kaynaklara göre İbrahim Peygamber, oğlu İsmail Peygamber’i Tanrıya kurban etmek ister. Ancak onun yerine bu manevi adanışın kabulü sebebiyle kendisine gönderilen bir hayvanı kurban eder. Kökenbilim Bu bayram adını Müslümanların Allah rızası için büyük baş veya küçük baş hayvan kurban etmesinden alır. Kurban, Türkçeye Arapçadan geçmiş bir sözcüktür. Arapça ku-r-b kökünden türemiş olup,sözlükte “yaklaşmak” anlamına gelir. Istılahta, yani bir İslam dini terimi olarak Kurban, Allah’a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur’an’da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah’a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir. Kurban Bayramı farklı dillerde ve farklı kültürlerde, kültürel etkilerle de, farklı isimlerle anılmaktadır. Arapça İyd-el Adha şeklinde okunan tüm dünyada yaygın olan bir isimdir. Türkçede Kurban Bayramı olarak anılırken, Hindistan ve Pakistan’da bayrama genelikle Bakra Eid denir ki bunun anlamı “Keçi Bayramı”dır; bu ülkelerde sıklıkla kurban edilen hayvan keçidir. Bakra Eid Güney Afrika’da da kullanılan bir isimdir. Bangladeş’te kullanılan yaygın isimlerse İd-ul-Azha ve Korbani İd’dir. Türkçe ismine benzer bir şekilde Bosna Hersek, Bulgaristan da Koç bayram, Arnavutluk’ta Kurban Bajram şeklinde anılır. Nijerya’da Babbar Sallah, Somali’de ve Kenya ile Etiyopya’nın Somalice konuşan bölgelerinde ise Ciidwayneey olarak anılır. KURBAN NEDİR?Allahü Teâlâ inanan kullarına kulluk borcu olarak bedenî, lisânî, kalbî ve mâlî ibadet ve mükellefiyetler yüklemiştir. Her biri Allah’ın rızasını kazanmaya rahmet ve nusretine yakın olmaya ve ahiret hayatında büyük nimet ve yüce derecelere kavuşmamıza vesile olacak mâlî ibadetlerden birisi de kurban kesmektir. Kurban Allah rızası için, ibâdet niyyeti ile belirli günlerde cins, yaş ve vasıflarını dinimizin tayin ve tesbit buyurduğu hayvanlardan birini kesmektir. Kurban, Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilir. Efdal olanı birinci gününde bayram namazından sonra kesilmesidir.  KURBAN NİÇİN KESİLİR? Kurban; Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak, rızası kazanılmak için kesilir. Kesilen kurbanın akan kanı ile birlikte sahibinin günahlarının da bağışlanacağı Peygamberimiz (s.a.v) tarafından müjdelenmiştir. Kurban; kendisine kurban kesmek vâcip olanların vücuduna bedel olarak kesilir. KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİP OLUR? Akıllı, hür ve mukim olan, aslî ihtiyaçlarından fazla nisap miktarı mal veya paraya sahip (yani Kurban Bayramıgünlerinde bir kurban alıp kesebilecek durumda olan) kadın-erkek her müslümana kurban kesmesi vâciptir. KURBAN HANGİ HAYVANLARDAN OLUR? Kurban şu dört cins hayvanlardan olur: 1- Koyun (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır. Ancak anası kadar gelişmiş ve 6 ayını doldurmuş bir kuzu da kesilebilir) 2- Keçi (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır) 3- Sığır-manda (İki yaşını doldurmuş olması lâzımdır) 4- Deve (Beş yaşını doldurmuş olması lâzımdır) Bunlardan başka (Tavuk, Ördek, Kaz vb.) hayvanlardan kurbanın hiçbir nev’i (yâni vâcip, adak, akîka) câiz olmaz. KURBAN NASIL KESİLİR? Kurban kesecek müslüman, kurbanlık hayvanı incitmeden kıbleye karşı yatırır. Ayakta olarak : “Bismillahirrahmanirrahim” dedikten sonra biliyorsa “İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi rabbil âlemîn” Âyet-i Celîlesini okur ve şöyle niyet eder: “Yâ Rabbî, şu vücudum sana karşı o kadar isyan etti ki, affedilmem için bu vücudumu sana kurban etmem icabediyor. Fakat sen Kitab’ınla insanın kurban edilmesini haram kıldığından, vücuduma bedel olarak bu hayvanı senin rızan için kesiyorum. Kabul buyur yâ Rabbî” dedikten sonra üç defa “Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illâllahü vallâhü ekber, Allahü ekber velillâhil hamd” diye tekbir alır ve “Bismillâhi Allâhü ekber“ der ve kurbanı keser. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus daha vardır: 1- Kurbanlık hayvan kesileceği yere incitilmeden götürülmeli ve önceden hazırlanmış keskin bıçak ile kesilmeli, eziyet ve zahmet verilmemelidir. 2-Fazla eziyete sebebiyet vermemek için hayvan kesilir kesilmez hemen yüzmeye başlamamalı, haraketleri sükun bulduktan sonra soymalıdır. KURBAN KESİLDİKTEN SONRA NE YAPILIR? Kurban kesen müslüman, kurban kesilip yüzüldükten sonra Allah rızası için iki rek’at namaz kılar. Namazın birinci rek’atında Fatiha’dan sonra Kevser sûresini (İnnâ a’taynâ kel kevser), ikinci rek’atta Fatiha’dan sonra İhlâs sûresini (Kul hüvallâhü ehad) okur. Bu namaz Allah’a şükür secdesi makamında menduptur. Yine kurban kesen müslümanın o gün ilk olarak kurbanın ciğerinden yemesi menduptur. Kurbanın eti üçe taksim edilerek, bir bölümü evde çoluk-çocukla yenilmeli, bir bölümü civardaki (kurban kesemeyen) fakir müslümanlara verilmeli geriye kalan bölümü eşle-dostla yenilmeli veya hediye edilmelidir. Gerekirse Hıristiyan komşulara verilmeli. Müşterek kesilen kurbanların etleri, ortaklar arasında tartılmak suretiyle eşit ağırlıklarda ayrılmalıdır ki, birbirlerine hakları geçmemiş olsun. Ayrıca et taksimâtını yaptıktan sonra ihtiyâten helâlleşmeleri daha muvâfık olur. KURBAN KİM TARAFINDAN KESİLİR? Kurban sahibinin elinden geliyorsa bizzat kendisinin kesmesi evlâ ve eftaldir. Şayet elinden gelmiyorsa, münasip bir müslümana vekâlet vererek kurbanını kestirmeli ve mümkünse başında bulunarak şâhit olması müstehaptır. KURBAN KESMENİN HÜKMÜ Kurban bayramında; hür, mukim, zengin, olan yani temel ihtiyacı dışında 200 dirhem gümüş veya bunun karşılığı bir paraya sahip bulunan her Müslüman için kurban kesmek bizim mezhebimize (Hanefî mezhebine) göre vâciptir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise kurban, sünnet-i müekkededir. Hatta Hanbelîler’e göre, ödeme imkânına sahip olan kimse, borç ederek de olsa, kurban parasını temin edebiliyorsa, kurban kesmeye muktedir sayılır. (el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa) Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır merhum şunları söylüyor: “Kurban kesmek, zekât ve sadaka-i fıtır vermekten daha fazla bir fedâkârlık ifade eden bir ibâdettir. Onun için bunda kudret şart olmakla beraber, zekât kadar kudret-i müyessire (yüksek mertebede bir mâlî kudret) de şart değildir.” (Hak Dini Kur’an Dili, 9/1697) Kur’ân-ı Kerim’deki kurbanla alâkalı âyetlere ve bu mevzûdaki hadîs-i şeriflere, sıradan mukallid bir mü’min olarak baktığımızda bile, kurban kesmenin ehemmiyeti çok açık bir şekilde görülmektedir. Bu husustaki nasslardan, gücü yeten mü’minin senede bir kere kurban bayramı namazından sonra ve üç gün içinde kurban kesmesi gerektiğini, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in bu ibâdetin yerine getirilmesi için açık îkazlarda bulunduğunu anlıyoruz. Binâenaleyh mezhep imâmımız İmâm-ı A’zam (rh.) hazretlerinin kurban kesme hükmünü vâcip olarak görmesi de, elbette ki edille-i şer’iyyenin bu iki sağlam temellerine (Kitap ve sünnete) dayanmaktadır. Bununla birlikte Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi müctehidleri kurban kesmenin sünnet olduğuna hükmetmişlerdir. Kurban kesmenin sünnet olduğuna kail olanların görüşü şu hadîs-i şerife dayanmaktadır:“Zilhicce ayının on günü girip de biriniz kurban kesmek isterse, kurbanın ne kıllarından ne tırnaklarından bir şey almasın.”(Müslim, Edâhî, H. no: 1977) Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenler, hadîs-i şerifte geçen “men erâde (isterse)” kelimesinin ihtiyar (istediği gibi hareket edebilme, serbestlik) ifade ettiğine kail olmuşlardır. Halbuki İmâm Mergınânî (rh.), bunun keyfîlik ve ihtiyar değil, sehvin zıddı olduğunu, dolayısıyla “kurban kesmeyi kastederse” mealinde anlaşılabileceğini söylemektedir. (el-Hidâye, 4/113) Hanefî mezhebi Müctehdilerinden İmam-ı Muhammed (rh.), kurban kesmenin sünnet olduğuna ictihad etmekle beraber, “terkine ruhsatı olmayan bir sünnettir” diyor. Cumhur da, “Kifâye yoluyla bir sünnet-i müekkededir” kanaatini beyan eder. Aynı şekilde İmam Mâlik (rh.), “Kurban vâcip değil sünnettir. Ama gücü yetenin kesmemesini hoş karşılamam” der. (Muvatta’, 2/384) Gazetete ve televizyonlardaki Kurban münâkaşasını yapanların maksadı başkadır. Bunlar kendi başına bir fıkhî usûl çerçevesi içinde farklı görüşleri ortaya koyma ve bu görüşlerden tercih olunanları tesbit etme, hatta müctehid taslaklarının “yeni bir ictihad” yapma heveslerinin de ötesinde çok daha farklı ve tehlikeli bir mânâsının bulunduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki: “Tartışma”nın özü, hac dışında kurban kesilip kesilmeyeceği ve bizâtihî kurban ibâdetinin kendine hâs bir ibâdet mi, yoksa bir infak mı olduğu, dolayısıyla şahsî karara göre kurban bedelinin fakir ve muhtaçlara infak edilip edilemeyeceği meselesiyle alâkalıdır. Şayet bu iki düşünceden biri esas alınacak olursa, mesele çok vahim ve tehlikeli bir mecrâya kayar!.. Ve kimsenin şüphesi olmasın ki; bu iş, “dinde reform” mânâsına gelir. O da “tartışmacılar”ın boyunu çok çok aşar! Velhâsıl sormazlar mı adama, “mademki namazda gözün yok, kulağın niye ezanda?” Veya “kılmadığın namazın duâsından sana ne?” KURBAN PARASI YOKSULLARA TASADDUK EDİLEBİLİR Mİ? “Kurban alıp kesmek yerine, bu para fakirlere, yoksullara verilebilir mi?” Bu suâlin cevabını, geliniz Fâtih devri kadıasker ve şeyhulislâmlarından, büyük âlim Molla Hüsrev (rh.) hazretlerinden alalım. O büyük zât, Düreru’l-Hukkâm, fî şerhi Gureri’l-Ahkâm isimli muhallet eserinde diyor ki: “Kurban kesme günlerinde kurbanını kesmek, kurbanın parasını tasadduk etmekten efdaldir. Zira kurban kesmek vâcip veya sünnettir... Tasadduk ise sadece tatavvu’dur, yani nâfiledir.” (Kitâbü’l-Udhiyye, c. 1) Daha önce de ifade ettiğimiz üzere kurban, Ehl-i Sünnet mezheplerinden hiçbirine göre nâfile bir ibâdet hükmünde değildir. Mensûbu bulunduğumuz Hanefî mezhebine göre ise vâciptir. Vâcip olmasının delili de, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in “Bir kimsenin hâli vakti yerinde olur da kurban kesmezse, sakın bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” kavl-i şerifidir. Bu hadîs-i şerifi, İmam Ahmed bin Hanbel ile İbn-i Mâce rahımehümallâh rivâyet etmişlerdir. Bunun gibi vaîde yani tehdide, ancak vâcibi terk eden lâyık olur. (Molla Hüsrev, ****.e.) Ayrıca dinimizde mâlî yardım şeklindeki ibâdetler zaten mevcut. Kurban kesme emrinin verildiği zamandan beri sadaka, fitre, zekât gibi ibâdetler var. Yani her bireri ayrı ayrı emredilmiş. Allah Teâlâ kurban kesmeyi emrederken, diğer ibâdetleri de farz veya vâcip kılmış, bazılarını da teşvik etmiş. Bu demektir ki, ayrıca kurban kesmeye ihtiyaç var. Haddizatında bu mâhut soru, haccın ne olduğunu bilmeyen, hacla hiçbir alâkaları da olmayan bir gürûhun, “Efendim, memleketimizde büyük bir iktisadî sıkıntı yaşanmaktadır, binaenaleyh bu sene hacca gidilmesin, hac paraları bilmem nereye verilsin” zırvalarının aynısı. Zira hiçbir ibâdet edâ makamında diğerinin yerine ikame edilemez. Hepsi de ayrı ayrı yapılır. Çünkü âlemlerin Rabbi olan Mevlâmız böyle emretmiş. Bunu kimse kendi hevâsına göre değiştirmek hakkına sahip değildir. Zamanında yapılamayıp kazâya kalması hâlinde ise, hangi ibâdetin nasıl kazâ edileceği hususu en küçük teferruâtına varıncaya kadar açıklanmıştır. Bu vaziyet kurban için de böyledir: “Kesim günlerini geçiren bir kimse şayet fakirse, kurbanın kendisini diri olarak tasadduk eder; çünkü bizim mezhebimizde, fakirin kurban kesmek niyetiyle satın aldığı kurbanın edâsı vâciptir. Zengin ise, gerek kendi mülkünde bulunan veya gerekse satın aldığı kurbanın bedelini yani kıymetini tasadduk edebilir. Böylece bu vecîbeyi uhdesinden çıkarmış olur.” (Molla Hüsrev, ****.e.) SEVÂBINI ÖLÜYE BAĞIŞLAMAK ÜZERE KESİLEN KURBAN Hanefîlere göre bir kimse, kendi parasıyla alıp sevâbını ölmüş bir yakınına veya herhangi bir mü’min kardeşine bağışlamak üzere bayram günlerinde veya sair günlerde kurban kesebilir. Kişi, kestiği bu kurbanın etinden kendisi yiyebildiği gibi, başkalarına da verebilir. Zira kendi kurbanı gibi hüküm alır, sevabı da bağışlanana gider. Fakat bir kimse vefât eden kişinin, irtihâlinden önceki emri ile, onun adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Zira bu, adak hükmündedir, kesen ve yakını yiyemez. Bunu tam olarak tasadduk etmesi gerekir. (İbn-i Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/229) Hâsılı, ebedî âleme göç etmiş mü’minler adına da nafile olarak kurban kesilebilir, sevâbı onlara bağışlanabilir. Bunun da bayram günü, yahut da öncesinde kesilmesi hususunda bir ayrı hüküm yoktur. Her zaman kesilebilir. Ancak vefat etmiş bir Müslümanın vasiyeti üzere kesilecek kurbanın mekanla ilgisi yoksa da zamanla ilgisi vardır. Zira bu udhiyye olarak kesilmekte ve sevabı vasiyet eden kimseye ait olmaktadır. Bu sebeple Kurban Bayramı günlerinde kesilmesi icabeder. Bu mes’elenin belgesini teşkil eden bir hadis-i şerif’te şöyle açıklanmaktadır. Hz. Ali (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’in ahirete göç etmesinden sonra Kurban Bayramı’nda iki tane kurban kesmiş. Bunu gören Haneş (r.a.), bu ikinci kurban nedir diye sormuş. Hz. Ali, “Resûlüllah (s.a.v.) vefatından sonra bana, kendisi için kurban kesmemi vasiyet etmişti; işte ben onu kesiyorum” cevabını verdi. (Sünenü Ebî Dâvud, cilt 3, sayfa 94) Şâfiîlere göre, izni olmaksızın başkası adına kurban kesilemez. Vasiyet etmemişse, ölü adına da kurban kesilemez. KURBANIN SÜTÜ, ETİ VE POSTU İLE ALÂKALI BAZI MESELELER... Kurbanın sütünden istifade etmek, etini ve derisini satıp parasını almak, veya demirbaş olmayacak bir şey ile değiştirmek mekruhtur. Şayet böyle bir şey yapılırsa, kıymetini yani kaç para ise o miktarı sadaka olarak vermek gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kurbanın derisini satan kimsenin kurbanı olmaz.” (ez-Zeylâî, Nasbu’r-Râye, 4/218) Kurbanın et ve derisinden kasap ücreti de verilmez. Yani kasaba, “gel benim hayvanımı kesiver; karşılığında bir miktar et vereyim yahut derisi senin olsun” denilemez. Peki, kasaba et veya deri vermek câiz olmaz mı? Tabii ki câiz olur; ancak, kasaplık ücretini de ayrıca vermek şartıyla... Nitekim Hz. Ali (r.a.)’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Resûlüllah (s.a.v.), develer kurban kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti. Onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı. Kasap ücretini biz kendimiz veririz.” (Müslim, Hacc, 348) Kurbanın derisi sadaka olarak verilir veya ondan seccâde ve saire gibi evde kullanılacak bir şey yapılır.Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemizin ve diğer bazı sahâbîlerin kurban derilerinden su tulumu yaptıkları rivâyet edilmiştir. (Müslim, Edâhî, 28) Kurbanın, kesilmezden evvel yünlerini kırkmak mekruhtur. Eğer kırkılacak olursa, bu yünler de sadaka olarak verilir. Fakat kesildikten sonra yünü yolunup veya kırkılıp kullanılabilir, bu câizdir. (Ö. N. Bilmen, B. İslâm İlm. İst. 1985, s. 413-414)    KURBANIN KESİLME VAKTİ VE YERİ Zengin bulunan her Müslümanın, keseceği kurbanı, fıkıh kitaplarımızda belirtilen esaslara uygun olarak boğazlaması dinî bir mecbûriyettir. Bir vazifeyi ifâ ederken dikkate alınancak husus, sadece o işin yapılması değil, sünnete ve fıkhî esaslara uygun biçimde ifa edilmesidir. Gösterilecek bu hassasiyet, dinî emirlere bağlılığın alâmeti olduğu kadar ibâdetlerin makbul olmasının sebebi bulunmaktadır. Kurban kesmek, Hanefi mezhebine göre, zengin bulunan her Müslümana vacibtir. Şu cihet dikkatten uzak tutulmamalıdır:Mal ve servet kimin ise kurban kesmek de ona vacibtir. Dinî olçülere göre zengin sayılan bir mü’min, nezâket göstermiş olmak için, aldığı bir kurbanı kesmeyip de bedelini sadaka olarak bir yoksula verse vaya aldığı hayvanı diri olarak bir fakire vermiş olsa üzerindeki borcu ödemiş sayılamaz. Uhdiyye (kurban Bayramında kesilmesi vacip olan) kurbanı’nın birinci gününde kesilmesi daha faziletlidir. Bir mazeret bulunduğunda, bayramın ikinci veya ücüncü günlerinde de kesilebilir. Bayram namazı kılınmayan obalarda ve küçük köylerde, tan yerinin ağarması ile kurban kesilebilirse de bayram namazının eda olunduğu mahallerde namazı takiben kesilmesi vacip bulunmaktadır. Ashaptan Uveymir bin Eskar (r.a.)uhdiyyesini bayramdan önce kesmişti. Durumu Rasülullah (s.a.v.) e haber verince yüce peygamberimiz, “Kurbanını iade et” buyurdu. Kurban, bayramından önce kesilecek olsa, nafile; daha sonra boğazlansa kaza edilmiş olur. Uhdiyye kurbanında mekan şartı yoktur. Bu ibadetle mükellef bulunan bir müslüman, mukim sayılacağı yerlerden nerede dilerse kurbanını kesebilir. ”Misafirlikte bulunduğu yerde kurban kesmesi vacip değildir” sözü, “Kurban kesilirse makbul olmaz” manasında olmayıp, “Kesmediği için sorumlu değildir” anlamındadır. Misafir olmasına rağmen kurban kesecek olsa nafile kurban sevabını kazanmış olur. Hacca giden müslümanlar, misafir bulundukları için, uhdiyye kurbanı kesmekle mükellef tutulmamışlardır. Bu sebeple bir kimse hac yolculuğuna çıkarken geride kalan yakınlarına “Benim kurbanımı vekaleten kesiverin” diye bir tenbihte bulunma mecburiyeti yoktur. Şayet kesilmiş olsa hata yapmış olmaz. Sadece nafile kurban kesme sevabına erişmiş olur. Unutulmamalıdır ki; Hacc’a giden müslümanlar misafir bulundukları için kurban kesmekle mükellef tutulmamıştır derken Hacc’a gitmeseler memleketlerinde kesmeleri icabeden kurban kasdedilmektedir. Kıran veya temettu haccına niyet eden bir müslümanın, umre ile birlikte hac vazifesini tamamlamaya muvaffak kıldığından dolayı, Cenab-ı Hakk’a şükür için bir kurban kesmesi vaciptir. Hacıların kestiği bu kurban, hem zaman ve hem de mekanla şartlandırılmış bulunmaktadır. Yani, bayramın birinci, ikinci veya üçüncü günü harem hudutları içinde kesilmesi lazımdır. Kezâ bi hacı ihramlı bulunurken kurban kesmeyi gerektirecek bir hata yapacak olursa, kesilecek “Ceza kurbanı”nın da hudutları içinde kesilmesi mecburiyeti vardır. Fakat kesim işi bayram günleri ile sınırlandırılmış değildir. Senenin hangi gününde boğazlansa hac vazifesinde meydana gelen eksiklik telafi edilmiş olur. Şu kadar fark var ki, ne kadar çabuk kesilirse o kadar iyidir. Çünkü yapılan hata tamir edilmiş ve borç ödenmiş olur. Bir müslüman, kurban kesme cezasını gerektiren bir iş yaptığını, memleketine döndükten sonra anlasa gidenlerden birisi ile para gönderip kurbanı Harem hudutları içerisinde kestirmesi gerekir. Hac’da -Mina’da- kesilen kurbanların etini verecek fakir bulmak kolay olmadığı için, kesilen kurbanları olduğu gibi yerde bırakmanın israf olduğunu dikkate alan ve fakat dini hükümleri etraflıca bilmeyen bazı kimseler, “Orada kurban kesip de israf etme! Memlekete dönünce bir Hac kurbanı, birde bunu geciktirmekten dolayı ceza kurbanı kesersin” diye ahkam imal etmektedirler. Bu kabil sözlerin ilmi ve islâmî bir değeri yoktur. Verilen fetva geçersiz, yapılan tavsiyede mesnetsizdir. Evet, en küçük bir değerin israf edimesine yüce dinimiz müsade etmemiştir. Fakat fetva vermeye ehil olmayan kimselerin sözleri ile pek değerli hac vazifesini israf etmek de islam dinine aykırı bulunmaktadir. Yolculuk sırasında hastalanan veya parasını tüketen yahut çaldıran bir kimsenin, vekalet yoluyla kestireceği kurban da zaman ve mekanla alakalı bulunmaktadır. Şöyle ki: Muhsar adı verilen (hac veya umre için ihrama girdikten sonra meşru bir mazeret sebebiyle arafat vakfesini ve ziyaret tavafını yapamayan) kimsenin, kurbanı veya onun bedelini Mekke’ye giden bir kimse ile göndermesi ve bu işi görüverecek şahısla gün ve saat tesbiti yapması gerekir. Vekaleti üzerine alan şahıs, aralarında tesbit ettikleri gün ve saatte kurbanı keser, muhsar da ihramdan çıkar. Adak kurbanına gelince, eğer zamanı belirtilmiş bir nezir ise, tayin edilmiş günde kesilmelidir. Nezirde yapılan mekan kayıtlamaları itibarsızdır. “Falan yerde bir kurban keseyim diye adak yapan bir Müslüman herhangi bir yerde nezrini ifâ edebilir. Netice olarak ibadetlerimizin dini esaslara uygun olması, Allah katında makbul olmasının en mühim şartıdır. Kurban kesecek müslümanların bu cihetleri asla ihmal etmemesi icap etmektedir.  Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur. Kurban derisi nasıl değerlendirilmelidir?Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber, veda haccında Hz. Ali'ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunların derileri ile sırtlarındaki çullarını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir şey vermemesini emretmiştir (Ebu Davud; Menasik, 20). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi uygun değildir. Sağlık şartlarıİnsanoğlu ihtiyaçları gereği hayvanlarla iç içe yaşamakta, onların başta eti ve sütü olmak üzere birçok ürününden yararlanmaktadır. Bunların doğal bir sonucu olarak da hayvanlarda görülen ve zoonoz olarak adlandırılan bazı hastalıklar insanlara bulaşabilmektedir Özellikle Kurban Bayramlarında çok sayıda hayvanın kesilmesi, kesim öncesi ve kesim sonrası gereken kontrol ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, kesilen hayvanlara ait etlerin tüketiminde (saklama, hazırlama, pişirme vb.) gerekli hassasiyetin gösterilmemesi birçok zoonoz hastalığı yayılmasına ve çok sayıda insanımızın da bu hastalıklara yakalanmasına neden olabilmektedir.  Bütün enfeksiyonlarda ve enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, zoonoz hastalıklardan korunmanın yolu, korunma önlemlerini bilmek ve uygulamaktır. İşte bu ve benzeri konularda kurban kesmek isteyen vatandaşların kurbanlarını sağlık şartlarına uygun olarak bizzat kesmelerine veya kestirmelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır. Çevre temizliğiKurbanların satış ve kesim işlemleri yapılırken çevre temizliğine önem verilmesi, bu yerlerdeki atıkların kaldırılması ve herhangi bir kirliliğe sebep olmasını engelleyecek şekilde önlemlerin alınmasının sağlanması Kurban ibadeti ve kurban hizmetlerinin yürütülmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Kurbanı vekâlet yoluyla kestirmek isteyenler “Kurban ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşlar için Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl vekâlet yoluyla kurban kesim organizasyonu düzenlenir. Başkanlık bu hizmet için Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yapar. Gerçek ve tüzel kişiler de bu Kararda yer alan usul ve esaslara göre bizzat veya vekâlet yolu ile kurban kesebilirler, organizasyon yapabilirler. “ Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yaparak her yıl Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu yapmaktadır. Alanya'da Kurban Bayram namazı saat kaçta? Yapılan açıklmaya göre, Alanya'da 25 Ekim günü ilk gününü idrak edeceğimiz Kurban Bayramı Namaz saati 07.49 olarak açıklandı. BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR? Bayram sevinç günü demektir. Topluca kilinan bayram namazlari; müslümanlar arasindaki birlik ve beraberligin güzel bir göstergesidir. Bayramlar müslümanlari birbirine yaklastiran, darginliklari ortadan kaldiran, kardeslik duygularini kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah'in mü'min kullarina birer ziyafet günleridir. Bayram sabahi erkenden kalkmali, yikanip temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir. Yilda iki dini bayramimiz vardir: 1) Ramazan Bayrami. 2) Kurban Bayrami, Cuma namazi farz olan kimselere, bayram namazlarini kilmak vacibtir. Bayram namazi iki rek'attir. Cemaatle kilinir. Bayram namazlarinda ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdir, namazdan önce okunur. Diger namazlardan farkli olarak bayram namazlarinin birinci rek'atinda üç, ikinci rek'atinda da üç kere olmak üzere fazladan alti tekbir alinir. Bunlara ''Zevaid'' tekbirleri denir. Bayram Namazinin Kılınışı - Birinci Rek'at:1 ) Cemaat düzgün siralar halinde imamin arkasinda yeralir ve ''Niyet ettim Allah rizasi için Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder. 2) imam ''Allahü Ekber'' deyip ellerini yukariya kaldirinca. cemaat de ''Allahü Ekber'' diyerek ellerini yukariya kaldirip göbegi altina baglar. 3) Hem imam, hem de cemaat gizlice ''Sübhaneke''yi okur .Bundan sonra üç kere tekbir alinir. Tekbirlerin alınışı şöyledir: Birinci Tekbir: imam yüksek sesle, cemaat da onun pesinden gizlice ''Allahü Ekber'' diyerek (iftitah tekbirinde oldugu gibi) ellerini yukariya kaldirip sonra aşağıya saliverirler. Burada kisa bir süre durulur. ikinci Tekbir: ikinci defa ''Allahü Ekber'' denilerek eller yukariya kaldirilip yine asagiya saliverilir ve burada da birincide oldugu kadar durulur. Üçüncü Tekbir: Sonra yine ''Allahü Ekber'' denilerek eller yukariya kaldirilir ve asagiya saliverilmeden baglanir. 4) Bundan sonra imam, gizlice ''Euzü Besmele'', açiktan fatiha ve bir sure okur .(Cemaat bir sey okumaz, imami dinler) 5 ) Rüku ve secdeler yapilarak ayaga (ikinci rek'ata) kalkilir ve eller baglanir . ikinci Rek'at: 6) imam gizlice Besmele, açiktan da fatiha ve bir sure okur. Sure bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden (birinci rek'atta oldugu gibi) üç kere daha tekbir alir , üçüncü tekbirden sonra eller baglanmadan, dördüncü tekbir ile rükua varilir,.sonra da secdeler yapilarak oturulur. 7) Oturusta. imam ve cemaat, Ettehiyyatü. Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbena atina... duasini okuyarak önce saga, sonra sola selam verip namazi bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. Kurban bayrami namazinin kilinisi da bunun gibidir. Sadece niyeti degisiktir.  TEŞRİK TEKBİRLERİNİ UNUTMAYALIM Kurban Bayramına has bir başka vecibe de “Teşrik Tekbirleri”dir. Zilhicce’nin dokuzuncu günü, yâni Kurban Bayramı’nın arefesinin sabah namazından başlayarak, bütün farz namazların arkasından cemaatle olsun - yalnız olsun, kadın-erkek her müslüman üzerine bayramın dördüncü günü İkindi namazına kadar (İkindi namazı dâhil) 23 vakit tekbir getirmek (yâni Allahü ekber, Allahü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhüekber, Allahü ekber velillâhil hamd demek) vâciptir. Şâyet herhangi bir namazdan sonra unutulursa, Teşrik günlerinde kılınacak bir namazın farzını müteâkip kâzâ edilir.
Kurban Bayramı;Müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır.

Kurban Bayramı;Müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır.

Allahü Teâlâ inanan kullarına kulluk borcu olarak bedenî, lisânî, kalbî ve mâlî ibadet ve mükellefiyetler yüklemiştir. Her biri Allah’ın rızasını kazanmaya rahmet ve nusretine yakın olmaya ve ahiret hayatında büyük nimet ve yüce derecelere kavuşmamıza vesile olacak mâlî ibadetlerden birisi de kurban kesmektir.

Ramazan Bayramı ile beraber İslam dinindeki en önemli iki bayramdan biridir.

 

Kurban Bayramı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan birçok ülkede dinî bayram olmasının yanı sıra resmî tatil ilan edilir.

 

Kurban Bayramı, aynı zamanda İslam âleminin her yıl Mekke’de hac farizasını ifa ettikleri vakittir. Bayramda da Bayram Namazı kılınır ve Bayram hutbesi okunur.

 

Tarihçe

 

Dini kaynaklara göre İbrahim Peygamber, oğlu İsmail Peygamber’i Tanrıya kurban etmek ister. Ancak onun yerine bu manevi adanışın kabulü sebebiyle kendisine gönderilen bir hayvanı kurban eder.

 

Kökenbilim

 

Bu bayram adını Müslümanların Allah rızası için büyük baş veya küçük baş hayvan kurban etmesinden alır. Kurban, Türkçeye Arapçadan geçmiş bir sözcüktür. Arapça ku-r-b kökünden türemiş olup,sözlükte “yaklaşmak” anlamına gelir.

 

Istılahta, yani bir İslam dini terimi olarak Kurban, Allah’a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur’an’da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah’a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.

 

Kurban Bayramı farklı dillerde ve farklı kültürlerde, kültürel etkilerle de, farklı isimlerle anılmaktadır. Arapça İyd-el Adha şeklinde okunan tüm dünyada yaygın olan bir isimdir. Türkçede Kurban Bayramı olarak anılırken, Hindistan ve Pakistan’da bayrama genelikle Bakra Eid denir ki bunun anlamı “Keçi Bayramı”dır; bu ülkelerde sıklıkla kurban edilen hayvan keçidir. Bakra Eid Güney Afrika’da da kullanılan bir isimdir. Bangladeş’te kullanılan yaygın isimlerse İd-ul-Azha ve Korbani İd’dir. Türkçe ismine benzer bir şekilde Bosna Hersek, Bulgaristan da Koç bayram, Arnavutluk’ta Kurban Bajram şeklinde anılır. Nijerya’da Babbar Sallah, Somali’de ve Kenya ile Etiyopya’nın Somalice konuşan bölgelerinde ise Ciidwayneey olarak anılır.

 

KURBAN NEDİR?

Allahü Teâlâ inanan kullarına kulluk borcu olarak bedenî, lisânî, kalbî ve mâlî ibadet ve mükellefiyetler yüklemiştir. Her biri Allah’ın rızasını kazanmaya rahmet ve nusretine yakın olmaya ve ahiret hayatında büyük nimet ve yüce derecelere kavuşmamıza vesile olacak mâlî ibadetlerden birisi de kurban kesmektir.

 

Kurban Allah rızası için, ibâdet niyyeti ile belirli günlerde cins, yaş ve vasıflarını dinimizin tayin ve tesbit buyurduğu hayvanlardan birini kesmektir.

 

Kurban, Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilir. Efdal olanı birinci gününde bayram namazından sonra kesilmesidir.

 

 

KURBAN NİÇİN KESİLİR?

 

Kurban; Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak, rızası kazanılmak için kesilir.

 

Kesilen kurbanın akan kanı ile birlikte sahibinin günahlarının da bağışlanacağı Peygamberimiz (s.a.v) tarafından müjdelenmiştir.

 

Kurban; kendisine kurban kesmek vâcip olanların vücuduna bedel olarak kesilir.

 

KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİP OLUR?

 

Akıllı, hür ve mukim olan, aslî ihtiyaçlarından fazla nisap miktarı mal veya paraya sahip (yani Kurban Bayramıgünlerinde bir kurban alıp kesebilecek durumda olan) kadın-erkek her müslümana kurban kesmesi vâciptir.

 

KURBAN HANGİ HAYVANLARDAN OLUR?

 

Kurban şu dört cins hayvanlardan olur:

 

1- Koyun (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır. Ancak anası kadar gelişmiş ve 6 ayını doldurmuş bir kuzu da kesilebilir)

 

2- Keçi (Bir yaşını doldurmuş olması lâzımdır)

 

3- Sığır-manda (İki yaşını doldurmuş olması lâzımdır)

 

4- Deve (Beş yaşını doldurmuş olması lâzımdır)

 

Bunlardan başka (Tavuk, Ördek, Kaz vb.) hayvanlardan kurbanın hiçbir nev’i (yâni vâcip, adak, akîka) câiz olmaz.

 

KURBAN NASIL KESİLİR?

 

Kurban kesecek müslüman, kurbanlık hayvanı incitmeden kıbleye karşı yatırır. Ayakta olarak :

 

“Bismillahirrahmanirrahim” dedikten sonra biliyorsa “İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi rabbil âlemîn” Âyet-i Celîlesini okur ve şöyle niyet eder:

 

“Yâ Rabbî, şu vücudum sana karşı o kadar isyan etti ki, affedilmem için bu vücudumu sana kurban etmem icabediyor. Fakat sen Kitab’ınla insanın kurban edilmesini haram kıldığından, vücuduma bedel olarak bu hayvanı senin rızan için kesiyorum. Kabul buyur yâ Rabbî” dedikten sonra üç defa “Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illâllahü vallâhü ekber, Allahü ekber velillâhil hamd” diye tekbir alır ve “Bismillâhi Allâhü ekber“ der ve kurbanı keser.

 

Burada dikkat edilmesi gereken iki husus daha vardır:

 

1- Kurbanlık hayvan kesileceği yere incitilmeden götürülmeli ve önceden hazırlanmış keskin bıçak ile kesilmeli, eziyet ve zahmet verilmemelidir.

 

2-Fazla eziyete sebebiyet vermemek için hayvan kesilir kesilmez hemen yüzmeye başlamamalı, haraketleri sükun bulduktan sonra soymalıdır.

 

KURBAN KESİLDİKTEN SONRA NE YAPILIR?

 

Kurban kesen müslüman, kurban kesilip yüzüldükten sonra Allah rızası için iki rek’at namaz kılar. Namazın birinci rek’atında Fatiha’dan sonra Kevser sûresini (İnnâ a’taynâ kel kevser), ikinci rek’atta Fatiha’dan sonra İhlâs sûresini (Kul hüvallâhü ehad) okur.

 

Bu namaz Allah’a şükür secdesi makamında menduptur.

 

Yine kurban kesen müslümanın o gün ilk olarak kurbanın ciğerinden yemesi menduptur.

 

Kurbanın eti üçe taksim edilerek, bir bölümü evde çoluk-çocukla yenilmeli, bir bölümü civardaki (kurban kesemeyen) fakir müslümanlara verilmeli geriye kalan bölümü eşle-dostla yenilmeli veya hediye edilmelidir. Gerekirse Hıristiyan komşulara verilmeli.

 

Müşterek kesilen kurbanların etleri, ortaklar arasında tartılmak suretiyle eşit ağırlıklarda ayrılmalıdır ki, birbirlerine hakları geçmemiş olsun. Ayrıca et taksimâtını yaptıktan sonra ihtiyâten helâlleşmeleri daha muvâfık olur.

 

KURBAN KİM TARAFINDAN KESİLİR?

 

Kurban sahibinin elinden geliyorsa bizzat kendisinin kesmesi evlâ ve eftaldir. Şayet elinden gelmiyorsa, münasip bir müslümana vekâlet vererek kurbanını kestirmeli ve mümkünse başında bulunarak şâhit olması müstehaptır.

 

KURBAN KESMENİN HÜKMÜ

 

Kurban bayramında; hür, mukim, zengin, olan yani temel ihtiyacı dışında 200 dirhem gümüş veya bunun karşılığı bir paraya sahip bulunan her Müslüman için kurban kesmek bizim mezhebimize (Hanefî mezhebine) göre vâciptir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise kurban, sünnet-i müekkededir. Hatta Hanbelîler’e göre, ödeme imkânına sahip olan kimse, borç ederek de olsa, kurban parasını temin edebiliyorsa, kurban kesmeye muktedir sayılır. (el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa)

 

Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır merhum şunları söylüyor: “Kurban kesmek, zekât ve sadaka-i fıtır vermekten daha fazla bir fedâkârlık ifade eden bir ibâdettir. Onun için bunda kudret şart olmakla beraber, zekât kadar kudret-i müyessire (yüksek mertebede bir mâlî kudret) de şart değildir.” (Hak Dini Kur’an Dili, 9/1697)

 

Kur’ân-ı Kerim’deki kurbanla alâkalı âyetlere ve bu mevzûdaki hadîs-i şeriflere, sıradan mukallid bir mü’min olarak baktığımızda bile, kurban kesmenin ehemmiyeti çok açık bir şekilde görülmektedir. Bu husustaki nasslardan, gücü yeten mü’minin senede bir kere kurban bayramı namazından sonra ve üç gün içinde kurban kesmesi gerektiğini, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in bu ibâdetin yerine getirilmesi için açık îkazlarda bulunduğunu anlıyoruz. Binâenaleyh mezhep imâmımız İmâm-ı A’zam (rh.) hazretlerinin kurban kesme hükmünü vâcip olarak görmesi de, elbette ki edille-i şer’iyyenin bu iki sağlam temellerine (Kitap ve sünnete) dayanmaktadır. Bununla birlikte Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi müctehidleri kurban kesmenin sünnet olduğuna hükmetmişlerdir. Kurban kesmenin sünnet olduğuna kail olanların görüşü şu hadîs-i şerife dayanmaktadır:“Zilhicce ayının on günü girip de biriniz kurban kesmek isterse, kurbanın ne kıllarından ne tırnaklarından bir şey almasın.”(Müslim, Edâhî, H. no: 1977)

 

Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenler, hadîs-i şerifte geçen “men erâde (isterse)” kelimesinin ihtiyar (istediği gibi hareket edebilme, serbestlik) ifade ettiğine kail olmuşlardır. Halbuki İmâm Mergınânî (rh.), bunun keyfîlik ve ihtiyar değil, sehvin zıddı olduğunu, dolayısıyla “kurban kesmeyi kastederse” mealinde anlaşılabileceğini söylemektedir. (el-Hidâye, 4/113)

 

Hanefî mezhebi Müctehdilerinden İmam-ı Muhammed (rh.), kurban kesmenin sünnet olduğuna ictihad etmekle beraber, “terkine ruhsatı olmayan bir sünnettir” diyor. Cumhur da, “Kifâye yoluyla bir sünnet-i müekkededir” kanaatini beyan eder. Aynı şekilde İmam Mâlik (rh.), “Kurban vâcip değil sünnettir. Ama gücü yetenin kesmemesini hoş karşılamam” der. (Muvatta’, 2/384)

 

Gazetete ve televizyonlardaki Kurban münâkaşasını yapanların maksadı başkadır. Bunlar kendi başına bir fıkhî usûl çerçevesi içinde farklı görüşleri ortaya koyma ve bu görüşlerden tercih olunanları tesbit etme, hatta müctehid taslaklarının “yeni bir ictihad” yapma heveslerinin de ötesinde çok daha farklı ve tehlikeli bir mânâsının bulunduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki:

 

“Tartışma”nın özü, hac dışında kurban kesilip kesilmeyeceği ve bizâtihî kurban ibâdetinin kendine hâs bir ibâdet mi, yoksa bir infak mı olduğu, dolayısıyla şahsî karara göre kurban bedelinin fakir ve muhtaçlara infak edilip edilemeyeceği meselesiyle alâkalıdır.

 

Şayet bu iki düşünceden biri esas alınacak olursa, mesele çok vahim ve tehlikeli bir mecrâya kayar!.. Ve kimsenin şüphesi olmasın ki; bu iş, “dinde reform” mânâsına gelir. O da “tartışmacılar”ın boyunu çok çok aşar!

 

Velhâsıl sormazlar mı adama, “mademki namazda gözün yok, kulağın niye ezanda?” Veya “kılmadığın namazın duâsından sana ne?”

 

KURBAN PARASI YOKSULLARA TASADDUK EDİLEBİLİR Mİ?

 

“Kurban alıp kesmek yerine, bu para fakirlere, yoksullara verilebilir mi?”

 

Bu suâlin cevabını, geliniz Fâtih devri kadıasker ve şeyhulislâmlarından, büyük âlim Molla Hüsrev (rh.) hazretlerinden alalım. O büyük zât, Düreru’l-Hukkâm, fî şerhi Gureri’l-Ahkâm isimli muhallet eserinde diyor ki:

 

“Kurban kesme günlerinde kurbanını kesmek, kurbanın parasını tasadduk etmekten efdaldir. Zira kurban kesmek vâcip veya sünnettir... Tasadduk ise sadece tatavvu’dur, yani nâfiledir.” (Kitâbü’l-Udhiyye, c. 1)

 

Daha önce de ifade ettiğimiz üzere kurban, Ehl-i Sünnet mezheplerinden hiçbirine göre nâfile bir ibâdet hükmünde değildir. Mensûbu bulunduğumuz Hanefî mezhebine göre ise vâciptir. Vâcip olmasının delili de, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in “Bir kimsenin hâli vakti yerinde olur da kurban kesmezse, sakın bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” kavl-i şerifidir. Bu hadîs-i şerifi, İmam Ahmed bin Hanbel ile İbn-i Mâce rahımehümallâh rivâyet etmişlerdir. Bunun gibi vaîde yani tehdide, ancak vâcibi terk eden lâyık olur. (Molla Hüsrev, ****.e.)

 

Ayrıca dinimizde mâlî yardım şeklindeki ibâdetler zaten mevcut. Kurban kesme emrinin verildiği zamandan beri sadaka, fitre, zekât gibi ibâdetler var. Yani her bireri ayrı ayrı emredilmiş. Allah Teâlâ kurban kesmeyi emrederken, diğer ibâdetleri de farz veya vâcip kılmış, bazılarını da teşvik etmiş. Bu demektir ki, ayrıca kurban kesmeye ihtiyaç var. Haddizatında bu mâhut soru, haccın ne olduğunu bilmeyen, hacla hiçbir alâkaları da olmayan bir gürûhun, “Efendim, memleketimizde büyük bir iktisadî sıkıntı yaşanmaktadır, binaenaleyh bu sene hacca gidilmesin, hac paraları bilmem nereye verilsin” zırvalarının aynısı. Zira hiçbir ibâdet edâ makamında diğerinin yerine ikame edilemez. Hepsi de ayrı ayrı yapılır. Çünkü âlemlerin Rabbi olan Mevlâmız böyle emretmiş. Bunu kimse kendi hevâsına göre değiştirmek hakkına sahip değildir.

 

Zamanında yapılamayıp kazâya kalması hâlinde ise, hangi ibâdetin nasıl kazâ edileceği hususu en küçük teferruâtına varıncaya kadar açıklanmıştır. Bu vaziyet kurban için de böyledir: “Kesim günlerini geçiren bir kimse şayet fakirse, kurbanın kendisini diri olarak tasadduk eder; çünkü bizim mezhebimizde, fakirin kurban kesmek niyetiyle satın aldığı kurbanın edâsı vâciptir. Zengin ise, gerek kendi mülkünde bulunan veya gerekse satın aldığı kurbanın bedelini yani kıymetini tasadduk edebilir. Böylece bu vecîbeyi uhdesinden çıkarmış olur.” (Molla Hüsrev, ****.e.)

 

SEVÂBINI ÖLÜYE BAĞIŞLAMAK ÜZERE KESİLEN KURBAN

 

Hanefîlere göre bir kimse, kendi parasıyla alıp sevâbını ölmüş bir yakınına veya herhangi bir mü’min kardeşine bağışlamak üzere bayram günlerinde veya sair günlerde kurban kesebilir. Kişi, kestiği bu kurbanın etinden kendisi yiyebildiği gibi, başkalarına da verebilir. Zira kendi kurbanı gibi hüküm alır, sevabı da bağışlanana gider. Fakat bir kimse vefât eden kişinin, irtihâlinden önceki emri ile, onun adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Zira bu, adak hükmündedir, kesen ve yakını yiyemez. Bunu tam olarak tasadduk etmesi gerekir. (İbn-i Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/229)

 

Hâsılı, ebedî âleme göç etmiş mü’minler adına da nafile olarak kurban kesilebilir, sevâbı onlara bağışlanabilir. Bunun da bayram günü, yahut da öncesinde kesilmesi hususunda bir ayrı hüküm yoktur. Her zaman kesilebilir. Ancak vefat etmiş bir Müslümanın vasiyeti üzere kesilecek kurbanın mekanla ilgisi yoksa da zamanla ilgisi vardır. Zira bu udhiyye olarak kesilmekte ve sevabı vasiyet eden kimseye ait olmaktadır. Bu sebeple Kurban Bayramı günlerinde kesilmesi icabeder. Bu mes’elenin belgesini teşkil eden bir hadis-i şerif’te şöyle açıklanmaktadır. Hz. Ali (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’in ahirete göç etmesinden sonra Kurban Bayramı’nda iki tane kurban kesmiş. Bunu gören Haneş (r.a.), bu ikinci kurban nedir diye sormuş. Hz. Ali, “Resûlüllah (s.a.v.) vefatından sonra bana, kendisi için kurban kesmemi vasiyet etmişti; işte ben onu kesiyorum” cevabını verdi. (Sünenü Ebî Dâvud, cilt 3, sayfa 94)

 

Şâfiîlere göre, izni olmaksızın başkası adına kurban kesilemez. Vasiyet etmemişse, ölü adına da kurban kesilemez.

 

KURBANIN SÜTÜ, ETİ VE POSTU İLE ALÂKALI BAZI MESELELER...

 

Kurbanın sütünden istifade etmek, etini ve derisini satıp parasını almak, veya demirbaş olmayacak bir şey ile değiştirmek mekruhtur. Şayet böyle bir şey yapılırsa, kıymetini yani kaç para ise o miktarı sadaka olarak vermek gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kurbanın derisini satan kimsenin kurbanı olmaz.” (ez-Zeylâî, Nasbu’r-Râye, 4/218)

 

Kurbanın et ve derisinden kasap ücreti de verilmez. Yani kasaba, “gel benim hayvanımı kesiver; karşılığında bir miktar et vereyim yahut derisi senin olsun” denilemez. Peki, kasaba et veya deri vermek câiz olmaz mı? Tabii ki câiz olur; ancak, kasaplık ücretini de ayrıca vermek şartıyla... Nitekim Hz. Ali (r.a.)’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Resûlüllah (s.a.v.), develer kurban kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti. Onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı. Kasap ücretini biz kendimiz veririz.” (Müslim, Hacc, 348)

 

Kurbanın derisi sadaka olarak verilir veya ondan seccâde ve saire gibi evde kullanılacak bir şey yapılır.Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemizin ve diğer bazı sahâbîlerin kurban derilerinden su tulumu yaptıkları rivâyet edilmiştir. (Müslim, Edâhî, 28)

 

Kurbanın, kesilmezden evvel yünlerini kırkmak mekruhtur. Eğer kırkılacak olursa, bu yünler de sadaka olarak verilir. Fakat kesildikten sonra yünü yolunup veya kırkılıp kullanılabilir, bu câizdir. (Ö. N. Bilmen, B. İslâm İlm. İst. 1985, s. 413-414)

 

 

 

 

KURBANIN KESİLME VAKTİ VE YERİ

 

Zengin bulunan her Müslümanın, keseceği kurbanı, fıkıh kitaplarımızda belirtilen esaslara uygun olarak boğazlaması dinî bir mecbûriyettir. Bir vazifeyi ifâ ederken dikkate alınancak husus, sadece o işin yapılması değil, sünnete ve fıkhî esaslara uygun biçimde ifa edilmesidir. Gösterilecek bu hassasiyet, dinî emirlere bağlılığın alâmeti olduğu kadar ibâdetlerin makbul olmasının sebebi bulunmaktadır.

 

Kurban kesmek, Hanefi mezhebine göre, zengin bulunan her Müslümana vacibtir. Şu cihet dikkatten uzak tutulmamalıdır:Mal ve servet kimin ise kurban kesmek de ona vacibtir. Dinî olçülere göre zengin sayılan bir mü’min, nezâket göstermiş olmak için, aldığı bir kurbanı kesmeyip de bedelini sadaka olarak bir yoksula verse vaya aldığı hayvanı diri olarak bir fakire vermiş olsa üzerindeki borcu ödemiş sayılamaz.

 

Uhdiyye (kurban Bayramında kesilmesi vacip olan) kurbanı’nın birinci gününde kesilmesi daha faziletlidir. Bir mazeret bulunduğunda, bayramın ikinci veya ücüncü günlerinde de kesilebilir. Bayram namazı kılınmayan obalarda ve küçük köylerde, tan yerinin ağarması ile kurban kesilebilirse de bayram namazının eda olunduğu mahallerde namazı takiben kesilmesi vacip bulunmaktadır. Ashaptan Uveymir bin Eskar (r.a.)uhdiyyesini bayramdan önce kesmişti. Durumu Rasülullah (s.a.v.) e haber verince yüce peygamberimiz, “Kurbanını iade et” buyurdu. Kurban, bayramından önce kesilecek olsa, nafile; daha sonra boğazlansa kaza edilmiş olur.

 

Uhdiyye kurbanında mekan şartı yoktur. Bu ibadetle mükellef bulunan bir müslüman, mukim sayılacağı yerlerden nerede dilerse kurbanını kesebilir. ”Misafirlikte bulunduğu yerde kurban kesmesi vacip değildir” sözü, “Kurban kesilirse makbul olmaz” manasında olmayıp, “Kesmediği için sorumlu değildir” anlamındadır. Misafir olmasına rağmen kurban kesecek olsa nafile kurban sevabını kazanmış olur.

 

Hacca giden müslümanlar, misafir bulundukları için, uhdiyye kurbanı kesmekle mükellef tutulmamışlardır. Bu sebeple bir kimse hac yolculuğuna çıkarken geride kalan yakınlarına “Benim kurbanımı vekaleten kesiverin” diye bir tenbihte bulunma mecburiyeti yoktur. Şayet kesilmiş olsa hata yapmış olmaz. Sadece nafile kurban kesme sevabına erişmiş olur. Unutulmamalıdır ki; Hacc’a giden müslümanlar misafir bulundukları için kurban kesmekle mükellef tutulmamıştır derken Hacc’a gitmeseler memleketlerinde kesmeleri icabeden kurban kasdedilmektedir.

 

Kıran veya temettu haccına niyet eden bir müslümanın, umre ile birlikte hac vazifesini tamamlamaya muvaffak kıldığından dolayı, Cenab-ı Hakk’a şükür için bir kurban kesmesi vaciptir. Hacıların kestiği bu kurban, hem zaman ve hem de mekanla şartlandırılmış bulunmaktadır. Yani, bayramın birinci, ikinci veya üçüncü günü harem hudutları içinde kesilmesi lazımdır.

 

Kezâ bi hacı ihramlı bulunurken kurban kesmeyi gerektirecek bir hata yapacak olursa, kesilecek “Ceza kurbanı”nın da hudutları içinde kesilmesi mecburiyeti vardır. Fakat kesim işi bayram günleri ile sınırlandırılmış değildir. Senenin hangi gününde boğazlansa hac vazifesinde meydana gelen eksiklik telafi edilmiş olur. Şu kadar fark var ki, ne kadar çabuk kesilirse o kadar iyidir. Çünkü yapılan hata tamir edilmiş ve borç ödenmiş olur. Bir müslüman, kurban kesme cezasını gerektiren bir iş yaptığını, memleketine döndükten sonra anlasa gidenlerden birisi ile para gönderip kurbanı Harem hudutları içerisinde kestirmesi gerekir.

 

Hac’da -Mina’da- kesilen kurbanların etini verecek fakir bulmak kolay olmadığı için, kesilen kurbanları olduğu gibi yerde bırakmanın israf olduğunu dikkate alan ve fakat dini hükümleri etraflıca bilmeyen bazı kimseler, “Orada kurban kesip de israf etme! Memlekete dönünce bir Hac kurbanı, birde bunu geciktirmekten dolayı ceza kurbanı kesersin” diye ahkam imal etmektedirler. Bu kabil sözlerin ilmi ve islâmî bir değeri yoktur. Verilen fetva geçersiz, yapılan tavsiyede mesnetsizdir.

 

Evet, en küçük bir değerin israf edimesine yüce dinimiz müsade etmemiştir. Fakat fetva vermeye ehil olmayan kimselerin sözleri ile pek değerli hac vazifesini israf etmek de islam dinine aykırı bulunmaktadir.

 

Yolculuk sırasında hastalanan veya parasını tüketen yahut çaldıran bir kimsenin, vekalet yoluyla kestireceği kurban da zaman ve mekanla alakalı bulunmaktadır. Şöyle ki: Muhsar adı verilen (hac veya umre için ihrama girdikten sonra meşru bir mazeret sebebiyle arafat vakfesini ve ziyaret tavafını yapamayan) kimsenin, kurbanı veya onun bedelini Mekke’ye giden bir kimse ile göndermesi ve bu işi görüverecek şahısla gün ve saat tesbiti yapması gerekir. Vekaleti üzerine alan şahıs, aralarında tesbit ettikleri gün ve saatte kurbanı keser, muhsar da ihramdan çıkar.

 

Adak kurbanına gelince, eğer zamanı belirtilmiş bir nezir ise, tayin edilmiş günde kesilmelidir. Nezirde yapılan mekan kayıtlamaları itibarsızdır. “Falan yerde bir kurban keseyim diye adak yapan bir Müslüman herhangi bir yerde nezrini ifâ edebilir.

 

Netice olarak ibadetlerimizin dini esaslara uygun olması, Allah katında makbul olmasının en mühim şartıdır. Kurban kesecek müslümanların bu cihetleri asla ihmal etmemesi icap etmektedir.

 

 

Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?

Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.

 

Kurban derisi nasıl değerlendirilmelidir?

Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber, veda haccında Hz. Ali'ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunların derileri ile sırtlarındaki çullarını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir şey vermemesini emretmiştir (Ebu Davud; Menasik, 20). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi uygun değildir.

 

Sağlık şartları

İnsanoğlu ihtiyaçları gereği hayvanlarla iç içe yaşamakta, onların başta eti ve sütü olmak üzere birçok ürününden yararlanmaktadır. Bunların doğal bir sonucu olarak da hayvanlarda görülen ve zoonoz olarak adlandırılan bazı hastalıklar insanlara bulaşabilmektedir Özellikle Kurban Bayramlarında çok sayıda hayvanın kesilmesi, kesim öncesi ve kesim sonrası gereken kontrol ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, kesilen hayvanlara ait etlerin tüketiminde (saklama, hazırlama, pişirme vb.) gerekli hassasiyetin gösterilmemesi birçok zoonoz hastalığı yayılmasına ve çok sayıda insanımızın da bu hastalıklara yakalanmasına neden olabilmektedir.

 

 Bütün enfeksiyonlarda ve enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, zoonoz hastalıklardan korunmanın yolu, korunma önlemlerini bilmek ve uygulamaktır. İşte bu ve benzeri konularda kurban kesmek isteyen vatandaşların kurbanlarını sağlık şartlarına uygun olarak bizzat kesmelerine veya kestirmelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır.

 

Çevre temizliği

Kurbanların satış ve kesim işlemleri yapılırken çevre temizliğine önem verilmesi, bu yerlerdeki atıkların kaldırılması ve herhangi bir kirliliğe sebep olmasını engelleyecek şekilde önlemlerin alınmasının sağlanması Kurban ibadeti ve kurban hizmetlerinin yürütülmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Kurbanı vekâlet yoluyla kestirmek isteyenler

 

“Kurban ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşlar için Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl vekâlet yoluyla kurban kesim organizasyonu düzenlenir. Başkanlık bu hizmet için Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yapar. Gerçek ve tüzel kişiler de bu Kararda yer alan usul ve esaslara göre bizzat veya vekâlet yolu ile kurban kesebilirler, organizasyon yapabilirler. “ Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yaparak her yıl Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu yapmaktadır.

 

Alanya'da Kurban Bayram namazı saat kaçta?

 

Yapılan açıklmaya göre, Alanya'da 25 Ekim günü ilk gününü idrak edeceğimiz Kurban Bayramı Namaz saati 07.49 olarak açıklandı.

 

BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR?

 

Bayram sevinç günü demektir. Topluca kilinan bayram namazlari; müslümanlar arasindaki birlik ve beraberligin güzel bir göstergesidir. Bayramlar müslümanlari birbirine yaklastiran, darginliklari ortadan kaldiran, kardeslik duygularini kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah'in mü'min kullarina birer ziyafet günleridir.

 

Bayram sabahi erkenden kalkmali, yikanip temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir.

 

Yilda iki dini bayramimiz vardir:

 

1) Ramazan Bayrami.

 

2) Kurban Bayrami,

 

Cuma namazi farz olan kimselere, bayram namazlarini kilmak vacibtir.

 

Bayram namazi iki rek'attir. Cemaatle kilinir. Bayram namazlarinda ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdir, namazdan önce okunur.

 

Diger namazlardan farkli olarak bayram namazlarinin birinci rek'atinda üç, ikinci rek'atinda da üç kere olmak üzere fazladan alti tekbir alinir. Bunlara ''Zevaid'' tekbirleri denir.

 

Bayram Namazinin Kılınışı - Birinci Rek'at:

1 ) Cemaat düzgün siralar halinde imamin arkasinda yeralir ve ''Niyet ettim Allah rizasi için Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.

 

2) imam ''Allahü Ekber'' deyip ellerini yukariya kaldirinca. cemaat de ''Allahü Ekber'' diyerek ellerini yukariya kaldirip göbegi altina baglar.

 

3) Hem imam, hem de cemaat gizlice ''Sübhaneke''yi okur .Bundan sonra üç kere tekbir alinir. Tekbirlerin alınışı şöyledir:

 

Birinci Tekbir: imam yüksek sesle, cemaat da onun pesinden gizlice ''Allahü Ekber'' diyerek (iftitah tekbirinde oldugu gibi) ellerini yukariya kaldirip sonra aşağıya saliverirler. Burada kisa bir süre durulur.

 

ikinci Tekbir: ikinci defa ''Allahü Ekber'' denilerek eller yukariya kaldirilip yine asagiya saliverilir ve burada da birincide oldugu kadar durulur.

 

Üçüncü Tekbir: Sonra yine ''Allahü Ekber'' denilerek eller yukariya kaldirilir ve asagiya saliverilmeden baglanir.

 

4) Bundan sonra imam, gizlice ''Euzü Besmele'', açiktan fatiha ve bir sure okur .(Cemaat bir sey okumaz, imami dinler)

 

5 ) Rüku ve secdeler yapilarak ayaga (ikinci rek'ata) kalkilir ve eller baglanir .

 

ikinci Rek'at:

 

6) imam gizlice Besmele, açiktan da fatiha ve bir sure okur. Sure bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden

 

(birinci rek'atta oldugu gibi) üç kere daha tekbir alir , üçüncü tekbirden sonra eller baglanmadan, dördüncü tekbir ile rükua varilir,.sonra da secdeler yapilarak oturulur.

 

7) Oturusta. imam ve cemaat, Ettehiyyatü. Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbena atina... duasini okuyarak önce saga, sonra sola selam verip namazi bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. Kurban bayrami namazinin kilinisi da bunun gibidir. Sadece niyeti degisiktir.

 

 

TEŞRİK TEKBİRLERİNİ UNUTMAYALIM

 

Kurban Bayramına has bir başka vecibe de “Teşrik Tekbirleri”dir.

 

Zilhicce’nin dokuzuncu günü, yâni Kurban Bayramı’nın arefesinin sabah namazından başlayarak, bütün farz namazların arkasından cemaatle olsun - yalnız olsun, kadın-erkek her müslüman üzerine bayramın dördüncü günü İkindi namazına kadar (İkindi namazı dâhil) 23 vakit tekbir getirmek (yâni Allahü ekber, Allahü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhüekber, Allahü ekber velillâhil hamd demek) vâciptir.

 

Şâyet herhangi bir namazdan sonra unutulursa, Teşrik günlerinde kılınacak bir namazın farzını müteâkip kâzâ edilir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.